8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1771
Okunma

Paranı ver, gönlünü ver, canını ver, Ama SIRRINI VERME! ...
Günlerini say, kazancını say, büyüklerini say Ama YERİNDE SAYMA! ...
İşini beğen, aşını beğen, eşini beğen ... Ama KENDİNİ BEĞENME! ...
Emek ver, kulak ver, bilgi ver, Ama SAKIN BOŞ VERME! ...
Fidan büyüt, çocuk eğit, yoksul besle, Ama KİN BESLEME! ...
Davet et, hayret et, ülfet et, affet, Ama İHANET ETME! ...
Kitap oku, meslek oku, dünyayı oku, Ama LANET OKUMA! ...
Sınıfını geç, hayatını seç, rakibini geç Ama GÜLÜP GEÇME! ...
Gönül al, dost al, yoldaş al Ama BEDDUA ALMA! ...
Yaklaş, tanış, konuş, uzaklaş Ama UŞAKLAŞMA! ...
Doğrul, sayrıl, evril, devril Ama EĞRİLME! ...
Hislen, tasalan, seslen, uslan Ama PASLANMA! ...
İtil, ütül, atıl, katıl Ama SATILMA! ...
MEVLANA
Siz de bilirsiniz ki,
Yeryüzünde iki tip insan grubu var derler. “Yöneten” ve “Yönetilenler” Çoğumuzun dâhil olduğu grup malumunuz. Hal böyle olunca, hayatla mücadelenin yanı sıra, bir de bizi yönetenler ile sürekli bir mücadele içindeyiz demektir.
Bu mücadele kendimizi beğendirmek içindir, takdir kazanmak içindir, bulunduğumuz yeri bir üst seviyeye taşımak içindir, ya da yerimizde gözü olan başka çalışanlardan bulunduğumuz yeri korumak ve kaybetmemek içindir.
Bir işte çalışıyor olmanız hiçbir zaman hayatınızın garanti olduğunu göstermez. Çünkü bir yönetilen olduğumuz sürece her an kendinizi herhangi bir sebeple kapıda bulma ihtimaliniz hep vardır. Bazen de bu ihtimal size arada bir üstleriniz tarafından hatırlatılır.
Yöneticilerin haksız olduğu, hatalı olduğu zamanlar çok olur. Ancak bir yönetilen olarak itiraz hakkımız pek yoktur. Yani “ Patron daima haklıdır(!) “ O yüzden, eğer güveneceğiniz bir kimse veya başka bir sosyal güvenceniz yoksa kapıyı çarpıp gitmek, yürek ister. Bir yönetilen olarak, daima birilerine bağımlı ve muhtaçsınızdır çünkü.
Öyle değil mi?.
Çoğu zaman yapılan haksızlıklara katlanmamız o yüzdendir değimlidir zaten? Bir çalışan olarak hayatımız, ne yazık ki ödenecek aylıklara, endekslenmiştir. Bir gün bile gecikmiş olması, bizleri hüsrana uğratmaya yeter. Planlarımız ona göre yapılmıştır ve ay sonuna varmadan çoğumuzun cebinde zaten tek kuruş bile kalmamaktadır.
Sırtımızda onca yük varken, işsiz kalmak ise, en son isteyeceğimiz şeydir. Aslında, zor olan yeniden iş aramak değil sanırım. Bir sürü iş yeri varken ille ki bir iş bulunur. Ancak bir seçilen olarak. Yeniden seçicilerin karşısına geçmek ve onlar sizi baştan ayağa süzerken, kendinizi beğendirmeye çalışmak zorunda kalmaktır zor olan.
Öyle değil mi?
Hele bir de mülakat bittiğinde “ Biz sizi ararız ” derler ya, bu insanın içini karartmaya yeter de artar. Çünkü ihtimalleri çoktan minimuma indirir bu sözler. Bir de ayrılmak zorunda kaldığınız işyerinize, iyi kötü çalışma düzeninize, mesai arkadaşlarınıza alışmışsınızdır. Şimdi yeniden kendinizi başkalarına kabul ettirmeye çalışmak hiç kolay değildir.
O yüzden hiçbir işin ilelebet sürecek garantisi yoktur. Eğer iyi para kazandığınız bir işiniz varsa kıymetini bilin ve bir kenara üç beş kuruş arttırmaya bakın. Yarın ne olacağı belli olmaz. Kıt kanaat geçinen kişilerseniz eğer, mümkün olduğunca, ekstra masraflardan lütfen kaçmaya bakın. Hele elinizde bir kredi kartı varda ona güveniyorsanız, bedava yapılmıyor o alış-verişler, bir geri dönüşünün olacağını da sakın unutmayın. Nice ocaklar iki kat dara düştü bu yüzden.
Söylemesi kolay dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız, iş tatbik etmeye geldiğinde zor oluyor mutlaka, hesaplar da şaşabiliyor, biliyorum. Niyetim kimseye akıl vermek falan değil, sadece içimden geldi bir hatırlatmak istedim. Merak etmeyin ayrıca, benim de nice zor zamanlarım oldu çalışırken.
Ama iş hayatıma çelme takalı tam on ki yıl oldu. Şimdi ayağımı yorganıma göre uzatmakla meşgulüm.
Billur T. Phelps / 12.02.2012