7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2245
Okunma

Gerçekleri algılamak, sorgulamak istiyorsak: önce inandığımız herşeyden vazgeçmeye hazır olmamız gerekiyor!
Eğer üzerine; kendimiz, eşimiz, çocuklarımız, arkadaşlarımız, evimiz, arabamız,
komşularımız, eşyalarmız, kısacası tüm sahip olduklarımızı inşa ettiğimiz mutlu ve güzel dünyamızı bozmak istemiyorsak, boş verin bu kaçık felsefeciyi!
Hem Nietzsche kim ki ?! Gavur’un teki değil mi!
Akşam yemeklerinden sonra televizyonun karşısına geçip ayak parmaklarımızı karıştıralım, misafirlerimizle siyaset veya futbol muhabbeti yapalım… o ses Türkiyeyi izleyelim,
Mutlu olalım!
Nasıl olsa yaşamaya alışmışız. Birileri de bizler için yaşamın ne olduğunu pek güzel açıklamışlar. Doğarız, büyürüz, devletimize, milletimize faydalı pırıl pırıl bireyler olarak toplumdaki yerimizi alırız. Sevgili hükümetimiz ve birbirinden değerli devlet böyüklerimiz emrettiğinde elimize silah alır geberir gideriz. Adımıza şiirler okunur, anıtlar dikilir…
Öldükten sonra, örnek bir insan olduğumuz için, yüce tanrı bizi huzuruna alır, biraz fırça çeker ve sonra cennetteki huri kızlarının yanına gönderir. İyi bir insan olmayan, olamayan diğerleri de cehennemin yolunu tutar. Ne kadar basit değil mi ?
Bu basitliğe gerçekten inananlar; Nietzsche’de aradıkları hiçbir şeyi bulamazlar.
Düşünen ve acı çeken insanlara gelince ...
Nietzsche’nin her yazdığının, her söylediğinin doğru olduğunu iddia etmiyorum. Böyle bir sav zaten bilimsel düşünceye aykırı. O; İnsanlara duymak istediklerini değil, duyması gerekenleri söylemeye çalışan bir deliydi.
Resimdekiler: eli kırbaçlı olan Lou Salome, bıyıksız Rilke, bıyıklı Nietzsche