- 1409 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BORSACI PATRON
Eski patronum orta yaşlı, kalın enseli ve göbekli birisiydi. Yakasız gömlek giyiyor, pantolonu da ütüsüz geziyordu. Bıyıkları badem, yanakları da tombul idi. Namazlarını ihmal etmez, halk tabiriyle dini bütün, intisab ettiği hocasının sözünden çıkmazdı.
Zahire toptancılığı yapıyordu. İşler tıkırındaydı. Bir yıla yakındır ben de burada diğer arkadaşlarım gibi, Allah’ın gücüne gitmesin, asgari ücrete talim ediyordum. Bu zamanda geçim, asgari ücretin başa çıkılabileceği bir yük değildi. Ama çalışmaktan başka da çare yoktu. Öyle bol paralı işi bulmak çok zordu.
Dükkan üç katlı büyük bir yerdi. Her katta istif edilmiş mallar vardı. Kamyon kamyon mal geliyor, geldiği gibi de gidiyordu. Bu malları boşaltma, yerlerine yerleştirme, müşteri gelince de yerinden çıkartma ve kolilere paketleme işleri çok yoruyordu. Akşama eve pestil olmuş bir vaziyette dönüyorduk.
Ramazan ayındaydık, hepimiz çok şükür oruçluyduk. Ramazan’ın on beşinde, dükkanın önüne bir hoca efendi pikapla çıkageldi. Patronum onu güler yüzle karşıladı. Belli ki tanışıyordu. Hoca efendi;
-Sami kardeş, yurtta kalan öğrenciler için zahire yardımı topluyoruz. Senin de yardımlarını bekliyoruz dedi. Patronum;
-Tabi, hemen, cevabını verdi.
Patron bize seslendi. Un, salça, yağ, fasulye, pirinç, çay, şeker gibi bir hayli erzakı pikapın kasasına doldurduk. İçimden “Allah razı olsun. Patronum ne büyük sevap işliyor” diyor ve çok seviniyordum. Diğer yandan da nefis bu ya, biraz da kendimize pay çıkartmaya çalışıyordum. “Biz de sıkıntıdayız. Patron biraz da yanında çalıştırdığı bizlere erzak yardımı yapsa, bizi de görse ve gözetse ne iyi olur” diye düşünüyordum.
İlk fırsatını bulunca bu konuyu patrona açmaya karar verdim. Aradan birkaç gün geçtikten sonra cesaretimi toplayarak söyledim. “Tamam” dedi. Aradan birkaç gün geçmesine rağmen ses seda çıkmayınca yeniden hatırlattım. Muhasebeci, böyle bir yardımı yapmaya durumun müsait olmadığını söylemiş ve “Olmaz” demiş. Çok şaşırdım, bir dükkanın azametine, giren çıkan erzaka baktım, bir de talebimizin ehemmiyetsizliğine baktım. Kendi adıma pişman oldum ama yine de arkadaşlarım adına; “Neden olmazmış” diye de sormadan edemedim.
-Borsada büyük kaybımız var. Biraz toparlanmamız lazım dedi. Daha da şaşırdım. Dini bütün bir adamın borsa ile ne işi olabilirdi ki? Patrona;
-Hayırdır patron, bu ne iştir? Sende Allah korkusu var, abdest var, namaz var, oruç var, umreye de gittin, bir hocaya da intisabın var, senin gibi bir adamın parasının borsada ne işi olabilir, Allah aşkına dedim.
-Yoo öyle deme. Hocam, “Risk aldığın için borsadaki kazanç helaldir” dedi ben de bütün paramı yatırdım. Hatta yakınlarımı bile teşvik ettim. Onlara da kefil oldum, dedi.
-Olur mu hiç öyle şey. Bu nasıl bir fetvadır? Bu hocanın yanlışı var. Bu işte alın teri filan yok. Bu üç kağıtçılıktan başka bir şey değil. Spekülatörlerin ceplerini doldurmaktan başka da bir işe de yaramaz. Bu oynak zamanlarda borsaya para yatırmak dumanını yel alan, parasını el alan sigara içmekten ve kumar oynamaktan farksızdır. Kumar oynayan risk almıyor mu sanki? O zaman Allah’ın haram ettiği kumar helal mi olacak? Bu iş külliyen haram. Sen nasıl oldu da bu hocaya inandın ve borsa belasına kaptırdın kendini? Dedim.
- Sorma yahu. Bir borsacıya 50 bin lira yatırdım. Baktım ki, çok iyi para getiriyor. Evimi sattım, arazilerimi sattım, ardından yakınlarımı da bu işe soktum, onlar da bütün mülklerini satıp bütün paralarını yatırdılar, birkaç ay sonra borsacı paraları alıp sırra kadem bastı. Açıkçası dolandırıldık. Şimdi kefil olduğum yakınlarım yakama yapışıyorlar “biz sana güvendik” deyip paralarını istiyorlar. Bunları da ödemek zorundayım. Ne yapacağım bilemiyorum?
-Peki senin bu işten bir kazancın var mıydı?
-Yok canım ne kazancım olacak?
-Sevgili paroncuğum az çok seni tanıyorum. Senin bu işte bir menfaatin olmasa kesinlikle parmağını bile kıpırdatmazsın. Söyle bakalım, komisyon mu alıyordun, yoksa bir saadet zinciri mi kurdun?
…..
-Anladım buna bir cevabın yok. Susmak kabullenmektir. Hayırlısı olsun. Allah seni bu beladan bir an önce kurtarsın inşaallah. Büyük geçmiş olsun. Umarım bizim nafakalara bir zarar gelmez. Neyse ben artık erzak yardımından vazgeçtim. Senden masrafsız bir ricam olacak. Birlikte çalıştığımız şu un fabrikasının şirketimize promosyon olarak verdiği umre kontenjanından birisini ben kullanmak isityorum.
-Ama sen alkol alıyorsun. Bu nasıl olacak?
-Olsun, ben alkol alıyorsam dinsiz de değilim ya. İnancım var çok şükür. Belki bırakmama vesile olur. Sen de sevabına ortak olursun.
-Tamam oldu o zaman.
Patron bana verdiği bu umre sözünü de tutmadı. “Ben o alkoliği umreye filan gönderemem” demiş, arkadaşlarımdan duydum. Ne yapalım canı sağolsun, benim niyetim gayet ciddi idi. Alkol illetinden kurtuluşun bir çaresi olabilirdi. Küçük yaşımdan beri çevrenin teşviki ile kendimi kaptırdığım bu pislikten kurtulmak ve tövbe etmek istiyordum. Ama böyle sözünde durmayan kaypak adamlar, her seferinde beni kızdıryorlar ve yoldan çıkarıyorlardı. Bunlarla başetmenin yolunu birgün elbette bulacaktım ve hiç bir tesir altında kalmadan alkolü bırakacaktım.
Bir müddet sonra daha iyi bir iş buldum ve oradan ayrıldım. Patronum borçlarından kurtuldu mu, işini toparladı mı, yoksa batıp gitti mi bilemiyorum, hiç de merak da etmedim. Çünkü eski patronuma kırgındım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.