17
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1764
Okunma

Sinsidir bütün çocuklar...
Bütün günahı çeken de, nedense hep serçe parmağı olur.
Nasıl en küçükler arada kalır unutulursa, serçe parmakta tıpkı ona benzer.
Ağlamak yok, acılar gelir ve geçer.
Ya çekmece arasına sıkışır, ya annesinin eski çeyiz sandığının kapağı üstüne kapanır, ya da acele ile evden kaçmaya uğraşırken, serçe parmağı acıyla az daha evde unutulur.
- bunu sen mi dedin?
- evet ben dedim.
- ben de hayır diyorum.
- ama biz senden güçlüyüz.
- nereden biliyorsun? Güç demek herşeyi yapabilmektir. Sen benden birşey iste, bende senden... Yapalım, var mısın ?
- varım tabi, kızlar tavla oynamayı bilmez. Bir gün içinde tavla öğren bakalım.
- söz hadi bakalım, bunu sen istedin. madem herşeye varım dedin, topuklu ayakkabı giyip şu ağacın tepesine çıkacaksın... Tavlayı orada oynayacağız.
Uzun bir sessizlik oldu. Erkeklik gururu ikiye bölündü, yarısı topuklu ayakkabı giymeye izin vermedi, diğer yarısı sözünden dönmedi.
- giyerim len, annemin bir sürü topuklu ayakkabısı var, nolucak sanki. Birisini alır giyerim.
Evin bahçe kapısı arkaya bakıyordu. Asma ağaçları komşunun duvarlarını kaplamıştı. Asmaaltı üzümleri sallanıyordu duvarlarında. Melahat teyzenin karabaş köpeğinden başka bekçileride yoktu. Melahat’ın yemek artıklarını yedikten sonra yan gelip yatmıştı kocabaş. Arada tek gözü ile şöyle etrafına bakıp, tekrar dalıp gidiyordu.
Mahallenin bütün kadınları aynı evde toplanmışlar bir ay sonra gelin olacak Neriman’ın çeyizinin son hazırlıklarını yapıyorlardı. Kimisi dantellerini kolalıyor, kimisi çarşaflarını ütülüyor, kimi hâla gücü yettiğince maddi yardımda bulunuyor, kimi de dili vardığınca dedikodu yapmaya uğraşıyordu.
Karabaşın uyukladığı bir anda ilk defa kendi evine, arka kapıdan hırsız gibi girdi.Tahta merdivenler ne yaparsa yapsın gıcırdıyordu. Parmak uçlarına basa basa üst kata çıktı. Annesinin yatak odasına o yokken hiç girmemişti...!
Bunun ayıp ve günah olduğunu biliyordu, ama olsun. O buna değerdi.!
Kapıyı gıcırdatarak itti ve içeri girdi. Evlerinin en değerli eşyasıydı şu an karşısında duran, annesinin çeyiz sandığı.
Dikkâtle açtı, tam kendisine lâzım olan beyaz kolalı bir masa örtüsünü almıştı ki karabaş öksürdü, korktu. Sandığı nasıl kapatacağını bilemedi, serçe parmağı arada kaldı. Ağlamamalıydı... Çünkü ağlamaya zamanı yoktu.
Sıra gül ağacından dolaba gelmişti. Elini tutarak yürüdü, ağlamıyordu değil mi ? Asla, hem ağlanacak ne vardı ki, bir küçücük serçe parmak için ağlanır mıydı ?
Dolabın bir kapısını açmak istedi, iki kapı birden açıldı. Bir kapısı yere düştü. Annesi neden bahsetmemişti ki bu dolabın bozuk olduğundan.
Eli de acıyordu, şimdi bu kapıyıdüzeltmek... Ölmek gibi birşey. Sus karabaş lütfen, annem duyacak ben gittikten sonra istediğin kadar havla.
Bizim diye gösterirdim parmak ucumla, ama serçe parmağımla değil. Onu, karabaştan kaçarken de ihmal ettim, dolabı tamir ederken de, sonrada. Dolaptan da istediğimi aldım çıkıp gittim.
İncir ağacına çıkarken ayaklarıma annemin sevdiği kırmızı papuçlarını giymiştim. Ben bunu evimizin arka bahçesindeki bütün ağaçlara çıkarken oyun olsun diye çok defalar denemiştim.
Hatta bir keresinde nineme yakalanışımı hiç unutamam.
- hiii boyun, posun devrilesice... O ayakkabılarla gezecek başka yer bulamadın mı kız, helâda gezseydin ya sıçanlarda görürdü barim. İn çabuk aşşaa.
İndim mi ? Asla.
İki rakip aynı ağacın altında buluştuk. O da benim gibi annesinin papuçlarından birisini giydi.
- önce sen, dedi.
- olur. İstersen tavlayı da bana ver, hazırlık yapmış olurum.
Güldü,
- yok canım ben taşırım, sen zahmet etme.
- peki, hadi kolay gelsin.
Üç dakika sonra ağacın en tepesinde, sandıktan çıkardığım örtüyü yaymış, rakibimin tavlayla karşıma geçmesini bekliyordum. Aşağıdan sesler geliyordu.
- anne yav daha kısa papuç alamadın mı ah popom ah, canın çıksın kız senin de arkadaşının da e mi? Sen kazandın. Arkadaşında oyunlara girsin.
Kazanacağımı biliyordum. Sessizce bir kenarda oturmuş bizim ne yapmak istediğimizi anlamadan bakıp gülümseyen birinin yanına gittim.
Ayağımızdaki ayakkabıları işaret edip gülüyordu. Bir an kulaklarının duymadığını unuttup,
- biliyor musun artık sende bütün oyunlardasın, dedim. Anlamadı...
O hâla ayağıma büyük gelen annemin sivri topuklu ayakkabılarını gösterip,
Bana eliyle delisin, delisin işareti yapıyordu.
öyküsatıcısı2011Davidoff
İYİ YILLAR DİLERİM