9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
936
Okunma
Memleketin bunca sorunu, derdi, sıkıntısı varken bu memleketin bir aydını, toplumu aydınlatma görevini üstlenmiş bir ferdi ( Ki birey de deniliyor ) olarak niçin kralın soytarısı gibi hep insanları güldürmeye çalışıyorum?
Açlık, işsizlik, terör, Kürt sorunu, Dersim, Arap Baharı, Büyük Ortadoğu Projesi, Füze kalkanları, Amerika ve İsrail emperyalizmi, itilmişlik- kakılmışlık bu kadar sorun varken neden hep kakara kikiri?
Cumhuriyet elden gidiyor!!! Komünizmden faşizme, Irkçılıktan şeriata binbir türlü musibet kara bulutlar gibi tepemize çökmüş!!! bir türlü gitmezken ben neden lay lay lom , kelebekler, börtü böcekler, balıklar, tavuklar, kelleler üzerine yazıyorum? Şairin dediği gibi ’’ Ben hiç sana kıyar mıyım? O kadar da hıyar mıyım? ’’
İşte bu gün bunu anlatmaya çalışacağım. Allah yüzümüzü kara çıkarmasın. İnşallah becerebilirim.
Notu baştan yazayım.
NOT: BU YAZININ TEK BİR HECESİNDE BİLE KURGU YOKTUR. TAMAMI GERÇEKTİR.
Yıl 1985
Yer : Batman
Öğretmenler odasına girdiğimde kendimi hararetli bir tartışmanın ortasında buldum. Konu ’’ Kadına şiddet ’’ Yani sanıldığı gibi kadına şiddet sadece bu günlerde konuşulan ve tartışılan bir konu değil.
Bu konu tartışılırken hemen aklıma iki yıl kadar önce yaşadığım bir olay gelmişti.
Şimdi hatırlayamadığım bir sebepten dolayı eşime çok kızmış ve önümdeki oldukça ağır cam kül tablasını sırtının tam orta yerine indirmiştim. ’’Of bile ’’ dememişti eşim ve belini tuta tuta mutfağa girip göz yaşlarını dökmüştü. O gün o öfke ile okula gitmiş, o öfke ile ders vermiştim öğrencilerime ve o öfke ile merdivenlerden aşağı inerken düşmüş ve iki kaburga kemiğimi çatlatmıştım. İşte o gün yemin ettim bir daha eşime el kaldırmayacağıma ve boşanıp tamamen hayatlarımızı ayırdığımız 2007 yılına kadar da bir daha hiç el kaldırmamıştım.
Arkadaşlara bu anımı anlattım ve ’’ Allah razı olmuyor arkadaşlar...Bana cezamı verdi. Eşe el kaldırmak Allahın hiç de hoşuna giden bir davranış değil. Bunu ben kendi yaşadığm olayla öğrendim. ’’ diyerek çorbada benim de tuzum olsun misali bu olayı arkadaşlarla paylaştım.
Kimya Öğretmenimiz Sevil Hanım, Batmanlı olan diğer Tarih Öğretmenimiz Orhan Bey’e döndü
- Orhan Bey siz ne dersiniz bu konuda. Siz bir doğulu olarak eşinizi deöver misiniz?
- Olur mu hiç öyle şey hocam. Bir erkeğin eşini deövmesi o erkeğin acizliğini gösterir. Ancak aciz insanlar eşlerin döverler. Ben hayatta eşime el kaldırmam.
Öğretmenler odası alkıştan inliyor...Biraz önce bana homur homur homurdanan tüm arkadaşlar Orhan Bey’’e alkışlar yağdırıyor... Pardon yanlış söyledim. Ben ve onunla zaman zaman aynı meyhaneyi paylaşan lojman sakinleri dışındaki diğer lojman sakinleri hariç herkes....Benim kusasım geliyor adeta. Neden mi? Onu da anlatacağım az sabır...
Ertesi gün okulumuzun Din Kültürü öğretmeniyle sabah namazından çıkmış evimize giderken arkadan biri her ikimnizin birden koluna girdi. Döndük baktık Orhan Bey...Gözler, burun, yanaklar kıpkırmızı. Müthiş bir anason kokusu yayıyor çevreye....
- Hasan Hocam, Sami Hocam bu böyle olmuyor. Ben meyhaneden, szi camiden geliyorsunuz. Ya siz de meyhaneye gelin ya da ben camiye geleyim ki birlik beraberlik olsun.
- Sen Camiye gelsen? dedim. Hasan bey de:
- Şöyle bir ay camiye gel bak bakalım bir daha ayrılabiliyor musun camiden.
- Hocalarım siz bir ay diyorsunuz. Benim de size bir teklifim var. Şöyle bir gün gelin meyhaneye. Ondan sonra bakın bırakabiliyor musunuz?
Konuşa konuşa lojmana geldik. Herkes kendi dairesine çekildi. Bir kaç saat sonra da okulumuzda kara tahtanın başındaydık üçümüz de.
İlk dersimde hep Orhan Bey’i düşündüm. O kafayla nasıl ders verecekti? Fakat işin garibi öğrencilere sorduğumda okulun en iyi öğretmeni Orhan Bey di. Onun anlattığı tarih dersini bu Türkiye’de anlatabilecek tek hoca yoktu. Öğrencilerinin neredeyse hç biri üniversite sınavlarında tek bir tarih sorusuna doğru cevap veremedikleri halde Orhan Bey okulun en iyi öğretmeniydi nasıl oluyorsa ( Dikkat ! en iyi Tarih öğretmeni demiyorum. En iyi öğretmeni diyorum. Yani her şeyiyle örnek..) Her neyse sanırım biraz, hatta bayağı bayağı kıskanıyorum herifi.
Bir kaç gün geçti.
Bir gün, lojmanın üst katında önce çığlık çığlığa bir kadın sesi ’’ İmdaaattt yok mu bir Allah’ını seven ’’ Sonra merdivenlerden aşağıya doğru paldır küldür ayak sesleri....Kapıyı açıp ne oluyor diye bakayım dedim ki Orhan Bey’in hanımı hızla daldı bizim eve ve ’’ Allah rızası için kapıyı kapatın ’’ dedi. Hemen kapıyı kapattım.
Bir kaç saniye sonra Orhan bey kapıyı yumruklamaya başlamıştı ’’ Sami aç kapıyı yoksa fena olacak ’’ Açmadım tabii ki..Taa ki Ömer abi ve Beden öğretmeni Salim Bey’in sesini duyuncaya kadar. Evet toplam 12 daireden sadece iki duyarlı insan çıkmıştı. Biri bir öğretmen, diğeri de bodrum katta oturan hizmetli. ( Bu da benim lay lay lom yazılar yazmamın bir başka sebebi: İnsanların nemelazımcılığı. Ki sonunda ben de öyle oldum.)
Ömer abi istisnasız herkesin büyük saygı duyduğu bir insan. Okulun hizmetlisi ama o kadar harika bir insan ki bir Kürt olan Ömer abinin karşısında ceketimizin düğmesini iliklemeden durmuyoruz. Kürdü de Türk’ü de..Ömer Abi ’’ Sami Hocam aç kapıyı korkma ben buradayım, Salim Hoca da yanımda. Aç da bakalım neymiş bunların derdi ’’ deyince kapıyı açtım.
Kapıyı açtım. İçeri girdiler ve oturdular kanepelere..Orhan Bey eşine
- Ulan O... Ben sana demedim mi baban bu eve gelmeyecek diye.
- Ya tamam..Geldi, beş dakika oturdu gitti adam. Geldi de yatıya mı kaldı. Bir lokma ekmeğini mi yedi. Torunlarını sevdi gitti.
- Olsun ne b.k için gelmiş olursa olsun . O itoğlu it benim evime gelmeyecek.
- O benim babam. Ne demekmiş gelmeyecek?
Orhan Bey yavaşça kalktı.
- Sami mutfağa gidelim. Elimden bir kaza çıkacak. Mutfağa gidelim de bana bir bardak su ver..
Kalktık birlikte mutfağa girdik. Ben ona su doldururken baktım Orhan Bey mutfakta hanımın yıkayıp da bir kenara koyduğu ekmek bıçağı ve servis çatalını kaptı aniden. Bana numara yapmıştı anlayacağınız. Su içmek bahaneydi. O hızla salona yönelirken hemen bıçak tutan kolunu tuttum ve bükmeye başladım. Normalde beni rahat rahat devirir ama çok sarhoş... Aynı anda Ömer Abi ve Salim Bey de fırladılar zaten. Servis çatalı tam böbreğime doğru yönelmişken onu da Ömer abi aldı Orhan Bey’in elinden.
Sonra ne mi oldu?
Bu olayın aynısı defalarca yaşandı. Ve Orhan Bey defalarca ’’ Kadın dövmek acizliktir ’’ nutukları attı...Öğrenciler defalarca ’’ En iyi öğretmen Orhan Bey ’’ dediler.
Olan ise benim kalemime oldu. O gün bu gündür Orhan bey ve onun gibi daha nice Orhan Beylerin samimiyetsizliği yüzünden, onun gibilerini alkışlayanlar yüzünden fikir yazılarından mümkün mertebe uzak duruyorum. Ara sıra şaşırıp da bir iki tane yazmaya kalkınca da ağzımın payını veriyor nasılsa birileri.