21
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1989
Okunma

/Annenin birden fazla evladı olur da, çocuğun bir tanecik annesi vardır...
Ve ben o bir tek’imi kaybetmiştim, bu ölüm aralığına açılan siyah gecede…/
İçimdeki acıyı rüzgara sevdalandırmak istercesine koşuyorum.
Kış arefesindeyiz, yerler neden yemyeşil anlayamıyorum, anlamıyorum tedirginliğini kuşların ama durmak yok koşmaya devam ediyorum…
Bahar gelmedi daha, toprağın sevecen sıcaklığı ürpertiyor beni ama nefes nefeseyim hala koşuyorum… Bir daha bahar gelmeyecek belki de ömrüme… Hem de hiç…
Uzun siyah pardesüm koşarken ayaklarıma dolanıyor hatta arada bir kanatlanmışım hissini verirken seviyorum siyahlığını…
Şalım boynumu bırakmış, bir körebe gibi kapatmaya pek meraklı gözlerimi…
Hep sevdim siyahı, ondan mıydı bu hüzün severliğim ???
Hala hedefimdeki o mezar taşına ulaşamadım, yaklaştıkça uzaklaşan bir silüetin peşinde düşe kalka gölgem…Burası mezarlığa benzemiyor ama ben neden yüreğimdeki acıyla yarışırcasına tüketiyorum göz yaşlarımı? Ve neden yalnızca rüzgar öpüyor gözlerimden?
Peki ya güneş nerde?
Uçtum uçacağım…
Hemen o mezar taşının üzerindeki ismi okumam lazım…
Belli ki, beni buraya çeken O…
Kilyos’un tepeleri gibi tutar buralar beni, deniz de görüyor üstelik…
Ne işim vardı burada, şu an işyerimde olmalıydım…
Omuzlarımda bir ölü ağırlığı, hıçkırıklarım martı çığlıklarında kayboluyor, susuyorum az sonraki feryadımın son hazırlık aşamasında olduğumun farkında bile değilim, ne yazık !
A aaa !
Martılar kaçışıyor…
Hepsi simsiyah, hepsi gece gibi ve çok karanlık…
Kanadının içi pamuk beyazı değil miydi oysa martıların ?
Belli ki vücut kimyalarını bozan bir YAS’ ları var…
Ve belki de;
BİR ANNE SAÇLARINDA ÇIRPIYORLAR KANATLARINI…
Ağırlaşıyor adımlarım, hava daha bir kararıyor, üzerime anlayamadığım bir rehavet gelip çörekleniyor…
Hem de korkutan bir şey var beni !
Kötü bir şey olacak hissediyorum !
Kısıldı sesim gibi, gözlerim de…
Geçenlerde okumuştum, “ikindi vaktinden sonra mezarlığa girilmezmiş” diye…
Düşünüyorum öğlendir sanırım hava gri siyah, orta küllü olsa da akşama varmamıştır diyorum…
Derken; yaklaşıyorum mezar taşına…
Geri geri gitse de ayaklarım, direniyorum onlara…
Bildiğim tüm duaları okuyorum içimden…
En çok Ayet-el Kürsi’yi…
Yaklaştım iyice…
Bismillah !
Gördüğüm gerçek olamaz…
Anneeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee !
Anneeeeeeeee !
Yırtıyorum çığlığımla göğü…
Acıyı hissediyorum, kalbimin yıkık duvarlarında…
Artık tek bir martı dahi yok…
Annem !
Annem ! ölmüş…
O’nun adı var mezar taşında…
Yüreğimi toprağıyla kundakladığımı hissettim…
Sımsıcacıktım…
Son kez göremedim yüzünü, doyasıya sarılamadım diye yatıyorum mezarının üzerine, taptaze toprağına rahmet diyorum, döküyorum tüm yaşlarımı orda…
Durmadım seslendim, duyar diye belki sesimi….
/Avuçlarımda çocukluğumdan kalma sevinçler, serpiyorum anne !
İhtiyacı yok artık gülmeye dudaklarımın,
Hele ki sensiz…/
Evet bir boşluk var içimde, nefes aldığımda boşa gider gibi bir his işte…
Tüm hücrelerime sinen kaskatı bir acı bu…
Sökülüp atılmayacak cinsten, her nefesle tazelenecek gibi korkarım…
Hani bir uçurumun kenarında, rüzgarın ellerine teslim edecekmiş gibi ruhumu…
Hissediyorum artık, zaten zorlaşarak devam eden hayatım bir üst seviyeye atlamış olacak bu acı oyunda…
Üstelik yedek can’da olmayacak eminim…
Hemen özledim annemi, yine bebekliğime dönmek istedim iyi mi ?
Bugünlerde pek ister oldum yenidoğan olmayı…
Acılar ruhumu vefasıyla pek bir sıkı sardığından mı ne?
Gözümün yaşları hep açık, yağmursuz bulutların inadına…
Kapatsın biri diyorum, kapatsın bu kabus sahnesini ve bir vuslat repliğinden koşa koşa gelsin ANNEM… Babam nerede?
O’nun elleri güçlüdür kendimi bildim bileli, hala dokunsa ölecek gibi olurum…
Terli güneşlere ah bir gölge olabilse ve ben hiç üşümesem bu Aralık gelişli Kasım’da…
Derken, yattım toprağının sol yanına …
Evet sıcacıktı toprağı ve…
O da ne bir yürek atışı duyuyordum toprağın derinlerinde….
*
İrkildim, ağlıyordum…
Rüya kılığında bir KABUS’muş gördüğüm….
Acıyı iliklerime kadar hissettiğim kötü bir rüyaydı...
SİYAH BİR DÜŞ ARALIĞI’ndan baktım ölüme...
SNKY
...
..
.