14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1288
Okunma

Başlığa bakıp da Osmanlı Padişahı Deli İbrahim hakkında bir şeyler yazacağımı sandıysanız yanılırsınız. Bu arada belirteyim. Bizim tarihimizde kendisine en çok haksızlık edilen padişahların başında İbrahim gelir. Çünkü asla ve de asla deli değildir. Abisi Osman’ın öldürülmesine şahit olduğu halde, Abisi Murad’ın Lalası Hafız Ahmet Paşanın parçalanarak öldüğüne şahit olduğu halde ve padişah oluncaya kadarki tüm hayatı bir odada celladın ne zaman geleceğini beklemekle geçtiği halde asla deli değildir. Sara hastasıdır o kadar.
Her neyse bizim Deli İbrahim başka Deli İbrahim... Asıl adı Selim’miş zaten. Doğan her erkek çocukları kısa sürede hayatta veda ettiği için ana- babası bir hocanın tavsiyesine uyarak ona İbrahim demişler. Yani nüfusa Selim yazdırmışlar ya hep İbrahim diye çağırmışlar.
İşte bu İbrahim benim görev yaptığım ilçede imamlık yapıyordu. Bilgi ve hitabet gücüyle eline su dökecek hoca yoktu lakin çok asabi bir zat-ı muhteremdi ve zaman zaman gaza gelince ağzından küfür kaçırdığı da olurdu. Zaten Deli İbrahim diye anılmasının sebebi de buydu. İlçe Müftüsü Ömer Faruk Arvas kaç defa kendisine ’ İbrahim Hocam, iki gözüm ne olur, rica ediyorum cemaatın karşısında biraz daha dikkatli ol’ dese de Selim Hoca, Pardon Deli İbrahim , arasıra dilinin altındaki baklayı çıkarıyordu.
Onun burada anlatacağım vukuatlarından ilkine ben şahit oldum. Diğerini de bir arkadaşım anlattı. Ben bire bir görmedim.
Günlerden Cuma...Daha namaza neredeyse bir saat var ama cami tıklım tıklım. Eee Deli İbrahim vaaz verecek kolay mı. İbrahim hoca çıktı kürsüye ve duaları okuduktan saonra başladı vaazına:
-Muhterem Cemaat-i Müslimin. Bu gün Allah’ın Gaffur-ür Rahim sıfatını anlatacağım sizlere....
Anlattı...Anlattı...Anlattı... Anlattıkça coştu.
- Evet Allah-ü Teala Gaffur-ür Rahimdir. Amenna velakin aynı zamanda da Azab-ün Elimdir. Yani sadece Gaffur ve Rahimdir diye her bir haltı yeyip ondan sonra da ’ Allah Gaffur ve Rahimdir ’ diye işi ona havale ederseniz ayvayı yediğinizin resmidir.
Hoca coşmıuştu artık.
Mesela şimdi camiye gelen bu cemaatin ceplerini karıştırsam yarıdan fazlasının cebinde sayısal loto kağıdı vardır ( Ki doğruydu... kendimden biliyorum )...Buradan çıkar çıkmaz kahvelere koşarsınız... Çoğunuz haftada bir gelirsiniz camiye...Gözlerinizi haramdan sakınmazsınız. Tefecilik yaparsınız ( Gerçekten de o kasabada yaygındı ) Ondan sonra da Allah Gaffur-ür Rahimdir diye cennet umarsınız.
Koluyla o meşhur hareketi yaptı
- Naaahhh gidersiniz cennete.
Öteki olayı ise Arkadaşım Ferit Bey anlattı:
İbrahim Hoca Ramazan ayı boyunca ve Kurban Bayramı arifelerinde yatsı namazından önce mutlaka cemaate vaaz verirdi. Ferit Hoca da Kurban Bayramı arifesinde yatsı namazı için gidiyor camiye. Kürsüde İbrahim Hoca...Bir Başka İbrahimi anlatıyor. Coşmuş yine...
İbrahim Peygamber elindeki bıçağı oğlu İsmailin boynuna sürttü. Bıçak kesmedi. Bir daha sürttü. Yine kesmedi bıçak. Kızdı...Taşa sürttü taş ikiye bölündü. Sonra tekrar İsmail’e sürttü bıçak yine kesmedi....Taşa sürttü.. Taş kesildi...İsmaile sürtüyor kesmiyor, taşa sürtüyor ikiye bölüyor. Bıçak İsmail’in boynunu kesmiyor bir türlü. Burada artık kendinden geçiyor. Kesmez tabi....bip..bippp..biipppp ... mun..bıçağı..Ona ’kesme diye emri veren kim? Haydi kessin de görelim.
Sonra namaza başlıyorlar..Bu sefer de elektrikler git gel yapmaya başlıyor. Elektrik kesildikçe İbrahim sesini yükseltiyor, tekrar gelince normal sesle okumaya devam. Belli ki sinirleniyor. İşte tam da Deli İbrahim’in sigortalarının şerare yapmaya başladığı bu sırada vatandaşın birinin cep telefonu kıvrak bir melodiye başlamaz mı? ’ Aman melekem kavur balıklarıııııı’ Deli İbrahim tam deliriyor.
- Hay senin Melekeni ..bippp...biiip...biiip...
- Muhterem cemaat. Yatsı namazının farzına yeniden niyet ediyoruz.