12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1132
Okunma
Sana bu gece ihtiyacım vardı.
Böyle demişti geride bıraktığı notunda. Bana demişti, sanki böyle söylerse yanına gelecekmişim gibi. Ama ben uzakta, köprünün öbür tarafındaydım. O ise bir başına adalara bakarak verdi son nefesini, gık demeden. Ya da ben öyle olduğunu hayal ettim. Son nefesinde insan ne der, bilemem. Yanında olmayana küfür mü eder? Yoksa giderayak maçın sonucunu mu merak eder? Sırlarını yanlarında götürürler; bize kalan ise sallanan bir bedendir.
Böyle buldum Özlem’i evin salonunda. Nasıl yaptıysa yapmış, avizeyi indirip kendini onun yerine asmıştı. Anahtarı çevirip içeri girdiğimde sallanıyordu hala. Bu çok zaman geçmediğini mi gösterirdi, yoksa salonda bir hava akımı mı vardı, bilmiyorum. Tek gördüğüm Özlem’in karşımda sarkaç misali sallandığıydı.
Elimin telefona gittiğini farketmedim. Kimi aradığımı da. Mucize eseri karşıma Can çıktı.
“Gelsen iyi olur.”
“Nereye geleyim?”
“Eve”
“Niye ki? Ne oldu?”
“Gelince görürsün. Ama gel.”
Daha önce hiç böyle konuşmadığımdan olsa gerek, Can kapımda bitiverdi. İçeri girdiğinde şaşkınlığı benimkinden büyüktü.
“Hassiktir!”
“Küfretme! Ölülerin yanında küfretme.”
Özlem hala sallanıyor, ikimizin de üzerinde, kapının kirişindeki bir noktaya bakıyordu.
“Abi, sen mi yaptın?”
“Yapsam, salonumun orta yerine mi asarım?”
Bir Özlem’e baktı, bir salona.
“Bilmem” dedi “Adam öldürdükten sonra her şey yapılır.”
“Ben yapmadım” dedim. İnanmış gözüktü.
“Ne yapacağız şimdi?”
“Bilmem. Benden daha sağlıklı düşünürsün diye seni çağırdım.”
“Polisi arayalım; onlar bilirler.”
Doğru, başka kim bilecek?
“Ara” dedim.
Telefonunu çıkarıp içeri gitti. Niye gittiğini sormadım.
“Birazdan gelirler” diyerek geri döndü.
Kanepeye oturdum. O da karşımdaki koltuğa ilişti.
“Bir şey ister misin?” diye sordum.
“Ev sahipliğinin sırası mı şimdi?”
“Kendi bir şarap açacağım, sen de ister misin diye soruyorum”
“Yok abi, sen içeceksen iç. Ama unutma, birazdan polisler gelecek. Yok yere onları kıllandırma.”
Doğru söylüyordu. Mutfağa gidip kendime bir gazoz çıkardım. Özlem severdi bunları: “Sen sun, ben içeyim” derdi lafı geçtiğinde.
İlk yudumları alırken tekrar Özlem’e baktım; makyaj yapmamıştı. Üzerinde geceliği, bir gidip, bir geliyordu.
“İndirsek miydi?” diye sordu Can.
“Bırak kalsın, sonra sorumlusu biz oluruz.”
“Sen değil miydin zaten?”
Ben miydim? Bilemedim.