13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2357
Okunma

BU YAZI HAC İBADETİ YA DA HACI OLMAKLA İLGİLİ BİR YAZI DEĞİLDİR.
1. BÖLÜM: MÜDÜR BEYİN YEŞİL KÜRKÜ
Nöbetçi öğrenci teneffüste ’’ Hocam müdür Bey sizi çağırıyor ’’ deyince önce öğretmenler odasındaki aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı bir daha taradım. Gravatı düzelttim. Ağzıma fısfıs İsmail’inki gibi bir fıstırık fıslattım.Çünkü Müdür beyin hayatta gıcık olduğu üç şey vardır: 1- Koridorlarda koşan öğrencilerin ona çarpması 2- Façası bozuk öğretmenler 3- Sigara kokusu...
Kapısını çaldım ve içeri girdim.
- Buyurun Müdürüm beni çağırtmışsınız.
- Evet Sami Hocam. Hakkınızda şikayet var. Öğrencilere müzik dersinde uygunsuz şarkılar öğretiyormuşsunuz.
- Anlamadım ne gibi?
- Müfredat proğramının dışına çıkıyormuşsunuz.
- Hocam elimde varı yoğu bir fülütüm var. Onunla da ne Çaykovskiden ne Mozart’tan bir eser icra etmem mümkün değil. ( Sanki piyano olsa çalabilecem )
- Ama hocam..
- Aması maması yok Müdürüm. Adım Hıdır elimden gelen bu dur. İsterseniz müzik derslerini benden alabilirsiniz.
Başka söz söylemeden ve de söyletmeden arkamı döndüm çıktım odadan. Ama tepemin tası atmıştı bir kere. İleride başıma böyle bir şey gelebileceğini önceden tahmin ettiğim için daha önce İstanbuldan getirttiğim Guiseppe Verdi’nin La Traviatasının kasedini almıştım. Onu dolabımdan aldım. Okulun teybini de alarak bir sonraki sınıfta müzik dersine girdim. Soracaktım o beni şikayet edenlere müzik nasıl olurmuş.
- Çocuklar bu gün size bir müzik ziyafeti çekeceğim. Bu gördüğünüz kaset Verdi’ye ait.
Çocukların gözleri parladı. Sınıfta bir alkış ki sormayın. Ben için için gülüyorum tabii ki. Çünkü onların niçin alkışladıkladıklarını gayet iyi biliyorum.
Kasedi tebe koydum. Play düğmesine bastım ve sınıfta bemoller, diyezler, andanteler, allegrolar havalarda uçuşmaya başladı. Herkes acaip acaip birbirine bakıyor. Herkes birbirini dürtüyor. Fısır fısır fısırdaşıp duruyorlar. ’’Sizi gidi namıssızlar siziiiii. Şikayet haaa? ’’
Sonunda beklediğim, sorulacağından adım gibi emin olduğum soru geldi?
- Hocam bu ne biçim Ferdi yaaa?? Ne Çeşme var ne Fadime’nin düğünü. Senin kaset bozuk galiba?
Beklediğim bir soruydu. Buna rağmen yine de gülmekten karnıma ağrılar girdi.
- Oğlum bu Ferdi değil Verdi...Verdiiii.
- Ya hocam ne verdi Allahını seversen. Gıygıdı gıygıdı.
Bir kaç dakika onlara Verdi’yi anlattıktan sonra sordum:
- Beğenmediniz mi?
- Beğenmedik Hocam.
- O zaman ne yapıyoruz?
- Eskisi gibi devam edelim hocam.
- İyi o zaman açın defterleri ve yazdırdığımız parçalardan başlayalım:
Başladık: Ceddin deden, Sordum sarı çiçeğe, Eski dostlar, Telgrafın tellerine, darıldın mı cicim bana, Nihansın dideden, Kiziroğlu Mustafa Bey, Genç Osman......Aklınıza ne gelirse. Zurnada peşrev olmaz ne çıkarsa bahtına yani.
Bir ara baktım Müdür Bey güya çaktırmadan bizim sınıfı dinliyor bahçeden.’’ Len müdür sorarım sana ben ’’ dedim içimden ve Kâbe’nin yolları ilahisini söylerken zınk diye durdurdum sınıfı.
- Çocuklar şimdi defterlerinizin sanırım üçüncü sayfasında olacak bir türkümüz vardı onu okuyoruz . dedim
Çocuklar üçüncü sayfayı açtılar ve hep beraber başladık:
Müdür beyin yeşil kürküüüü
Yeni çıktı bu türküüüü
Müdür bey izin verdiiii
Söylenecek bu türkü de yanıyom ben
Yanma da güzelim yanıyom ben de........
Göz ucuyla baktım. Müdür Bey tebessüm ediyor. ( Adam zaten hiç gülmezdi. En fazla tebessüm ederdi. O yüzden de dişlerini görmek nasip olmadı hiç )
Teneffüste tekrar çağırdı beni odasına ve ’’ Sami hocam aynen bildiğiniz gibi devam edin. Sadece ders defterine müfredattaki konuyu yazın. ’’ Düriyemin güğümleri şarkısı öğretildi ’’ yazmışsınız. Olmuyor Hocam... Söylemek istediğim oydu.
Hay Allah...Bu muydu konu? ’’ Tamam hocam haklısınız.’’ deyip odadan çıktım yine.
Sonraki dersim Milli Tarihti ( O dönemlerde tarihimiz çok milliydi. Şimdi de aynı tarihi öğretiyoruz ama adı milli tarih değil )
2. BÖLÜM: KÂBE’NİN YOLLARI...
Dersim 8-A Sınıfına. Yani Okulun Orta Kısmı. Pardon söylemeyi unuttum . Okulumuz Afyon- Sandıklı İhale..Anlamadınız sanırım İ.H.L.... Yani İmam-Hatip Lisesi. Yıl 1997... Dersimizin Konusu: ’’ Türklerin İslam Kültür ve Medeniyetine Katkıları ’’ Sınıf , Okulun değil Türkiye’nin gözde sınıflarından biri Çünkü her birisi bir cevher öğrecilerimin. Özellikle de üç tanesi: Emrah ( Öss Türkiye 95 incisi oldu ), Yusuf ( ÖSS Türkiye 225. si oldu ) Ve Mehmet Ali ( O da derece yaptı ama unuttum derecesini...Bu üçü ve o sınıftan daha niceleri Önce Anadolu ve Fen liselerini kazandılar hep. Sonra da ÖSS de çok başarılı oldular.) Her neyse biz konuya dönelim.
Sınıf harika, konu harika başladım ben... Fârabiden başladım İbni Sinâ’dan çıktım. Selimiye’den girdim. Tac mahalden çıktım. Harezmi diye başladım Ali Kuşçu’ya kadar uzandım. Sınıf da katılıyor tabiiki derse. Ben aşk ve vecd içinde coştum... Coştumm...Coştummm.... Gazı almıştım bir kere Uçuyorum ki tutabilene aşk olsun. Dersin sonuna sakladığım bombayı patlattım.
- Çocuklar biliyor musunuz? Bizim atalarımız Osmanlılar İslama verdikleri değeri onun sembollerine de verirlerdi. Mesela her sene Isparta’da özel olarak hazırlanan gülsuyunu Kâbe’de su depolarına doldururlar ve hacılaar o gül suyu ile abdest alırlardı. Diye salladım. ( Bir gülsuyu olayı vardı ya o anda yanlış hatırlamışım ve maalesef 8-A daydım. ) O üç velet hemen parmak kaldırdı. Emrah’a söz verdim.
- Hocam gülsuyu ile abdest alınmaz.
’’ Aha da sı.tık ’’ dedim içimden. ( Ç ) ... Haydi ayıkla pirincin taşını. Kıvranmaya başladım. Kıvranınca da kıvırmaya çalıştım. ( Keşke sussaymışım. )
- Çocuklar bazı mezheplere göre gülsuyu ile abdest alınıyor galiba? ( Her ihtimale karşı bir galiba payı bırakıyorum. O da tutmazsa iyice rezil olacam )
Neyse çocuklar dudak büküp oturdular ama biliyorum bu işin sonunu bırakmazlar. Teneffüste onlar Meslek dersleri öğretmenlerine koşarken ben de kütüphaneye koştum. Konuyla ilgili ansiklopedi sayfalarını karıştırmaya başladım. Ya vardı bir gülsuyu olayı da neydi? Buldum sonunda.. Kâbe her sene Isparta’dan gönderilen gül suyu ile yıkanır, ondan sonra örtülürmüş örtüsü. Oh be en azından ertesi dersim de aynı sınıfta olduğu için veletlere işin doğrusunu sıcağı sıcağına anlatma fırsatım olacaktı.
Teneffüs bitince tekrar 8-A ya girdim. Tabii ki hemen parmaklar havaya kalktı. Bu sefer Yusuf söz aldı
- Hocam hiç bir mezhebe göre gülsuyu ile abdest alınmazmış.
- Biliyorum evladım. Tarih öğretmeniyim diye bunları bilemeyeceğimi mi sandınız. Ben sizi denemek istemiştim. bakalım araştıracaklar mı diye ( Naaahhh denemek istemiştim. Tam anlamıyla sı.mıştım ( Ç ) )
^^^ Öğretmen olanların ve öğretmen adaylarının dikkatine: Bu tür çuvallamalar olursa taktik bu işte: Ben sizi denemek istemiştim. Bir de mutlaka bilmeniz gereken sizin branşınızla ilgili bir sorunun cevabını bilmiyorsanız. ’’ Hımmm çok güzel bir soru. Bunu sana ödev olarak veriyorum. Bir araştır bakayım’’ deyin ve yırtın ... ^^^
Gülsuyu olayının doğrusunu anlattım sonra 8-A sınıfına... Ama bir ders önceki çuvallamamı yemişlermiydi? Onu hiç öğrenemedim. Sanırım yememişlerdi ( Çünkü onlar 8-A idi ) ama yüzüme de vurmadılar hiç.
O gün bu gündür gaza gelmemeye çalışıyorum lakin Tarih bu. İki saatte biten Mohaç’ı anlatıyorsunuz haydi gaza gelmeyin de göreyim.