6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
632
Okunma
Aramıyorduk ama sokağı gördüğümüzde orayı bulduğumuzu anladık. Trafiğe kapalı bir sokaktı. Fazla ilerlemeden bir evin önündeki taş merdivenlere yayıldık. Görünürde kimseler yoktu. Karşı duvardaki kuş kaldığı yerden ötmeye devam ettiğinde sokakta başka bir sesin olmadığını farkettik. Elektra, halinden gayet memnun, çantasına uzandı ve bir şişe şarap çıkardı.
“İşte burası” dedi, “Bu mekanı istiyorum.”
Sonra alışkanlığın getirdiği rahatlıkla bir çırpıda şişeyi açıverdi. Buraya kadar nasıl getirdiğini anlamadığım iki kadehi sırayla doldurdu, birini bana uzattı.
“Burası için bana bir oyun yazmalısın.”
Chianti’den bir yudum alıp, sokağa baktım. Bir tarafı sadece duvardı. Diğer yanda ise taş, birbirine yapışık, ortaçağdan kalma binalar vardı. Arnavut kaldırımı sokakta attığınız her adımda yürümenizin sesini duyuyordunuz.
“Duvarın olması güzel, akustiği güçlendiriyor. Sessiz de bir sokak.”
“Zaten Siena sessiz bir şehir. Ee, yazacak mısın?”
“Nasıl bir şey istiyorsun?”
“Tek perde, olabildiğince az sahne olsun. Halihazırda sokağın kendisi dekor gibi. Her şey burada geçsin.”
“Kaç kişiyi oynatmayı planlıyorsun?”
“Dört ya da beş. Onları bile bulmamız zor ya.”
“Seyirci nereye oturacak? Karşıya, duvar dibine mi?”
“En mantıklısı o değil mi? Böylece bütün kapılar ve merdivenler oyunculara kalır.”
Seyircimiz de az olacaktı. Tek sıra halinde, duvar dibine fazla kişiyi sıkıştıramazdınız. Yerimden kalkıp duvara doğru yürüdüm. Varınca dönüp sırtımı yasladım ve sahnemize tekrar baktım. Elektra haklıydı, sokağın sizi alıp ortaçağa götüren bir atmosferi vardı.
“Senin saçları ne yapacağız?” diye sordum.
“Ne var saçlarımda?”
“Farketmediysen söyleyeyim, boyalı bir sarışınsın ve ortaçağ İtalya’sında geçen bir oyunda oynamak istiyorsun.”
“O dönemin kadınları arasında saçlarını sarıya boyamak çok moda. Otantik durur.”
İkna olmamıştım ama önemli değildi; oynamak istiyordu. Varsın sarı saçlarıyla oynasın.
“Hala söylemedin nasıl bir oyun yazacağını?”
...
Sahne 1
Gianetta ile nedimesi Dea evden çıkarlar.
Gianetta - Nasıl olur? Hala inanamıyorum.
Dea - Hanımım, siz de gözlerinizle gördünüz. Mektubun içinden kurutulmuş siklamen çıktı.
Gianetta - Aşkından vazgeçiyor yani, öyle mi?
Dea - Görünürde öyle hanımım.
Gianetta - Ben de onu adam sanmıştım.
Dea - Kusuruma bakmayın hanımın, ama siz onu reddettiniz, hem de herkesin gözü önünde. Ne yapmasını bekliyordunuz?
Gianetta - Hemen vazgeçmemesini... Aşkı için çabalamasını... Acı çekmesini... Ama Salvatore efendi ayran gönüllü çıktı.
Dea - Mektubuna bakılıyorsa acı çekiyor olmalı. Baksanıza, her şeyi bırakıp Napoli kralının ordusuna katılacakmış.
Gianetta - O böyle yazınca sen de inanıyorsun, öyle mi? Bırak Tanrı aşkına. İki gün sonra onu bir meyhaneden çıkarken görürüz.
Dea - Kendini içkiye mi vereceğini düşünüyorsunuz?
Gianetta - Keyfinden içecektir. Oradaki ucuz kadınlarla yatacaktır. Aşkımdan korkan bir adamın böyle güvenli limanlara sığınmasını doğal karşılamalı.
...
“Zor bir konu seçtin. Biraz daha Dante ve Beatrice’i çağrıştıran bir şey olsa daha iyi değil mi?”
“Fazla steril bir aşk olur. Daha tansiyonu olan bir ilişki olmalı. Unutma, İtalya’dayız. Yanıbaşımızda Borgia’lar var: Entrikaların bini bir para.”
“Devamı için ne düşünüyorsun?”
Cevap vermedim. Onun yerine boşalmış kadehimi uzattım. İtiraz etmeden doldurdu. Chianti’nin özelliği ikinci kadehin her zaman birincisinden daha güzel gelmesiydi. Gianetta’yı görür gibiydim. Evine dönmek üzere iken kapıda kendisini son bir kez görmek için bekleyen Salvatore ile karşılaşıyor. Salvatore’nin gözlerinden uzun süredir uyumadığı belli. Dea aceleyla genç adama selam veriyor ve binaya giriyor. Çiftimiz merdivenlerde, yalnızlar.
“Peynir var mı?” diye soruyorum.
“Tabi sayın ekselansları.”
Plastik bir kutu içinde doğranmış peynirleri bana uzatıyor.
“Hepsi sizin; yeter ki güzel sahneler yazın.”
Başımı sallıyor ve bir tane peyniri ağzıma atıyorum. Dünyalar benim oluyor. Üzerine bir yudum şarap derken Electra’nın telefonu çalıyor. O da bekletmeden açıyor.
“Ben de seni düşünüyordum. Şimdi Kemal’le birlikteyiz. Bir sokak bulduk, kendimiz dekor yapsak böylesini beceremezdik. Kemal burada oynamamız için bir perde yazıyor. Nasıl? Merak etme, tam sana göre de bir rol var [...]"
...
Gianetta - Gerçekten gidiyor musun?
Salvatore - Böylesi herkes için daha iyi.
Gianetta - Bu kadar çabuk mu pes edeceksin?
Salvatore - Gianetta, bu bir savaş değil. Belli ki gönlün yok. Benim de hevesimi kırmayı becerdin. Her şeye rağmen yola çıkmadan önce seni son bir kez göreyim istedim.
Gianetta bir şey söylemez. Salvatore’ye dik dik bakar ve eve girer. Sertçe kapanan kapının sesi sokakta yankılanır. Salvatore saygı göstergesi olarak çıkarmış olduğu şapkasını tekrar kafasına geçirir ve merdivenlerden iner.
...
Chianti’nin başka bir özelliği ise üçüncü kadehin size önceki ikisini unutturmasıdır. Sanki ilkini içecekmiş gibi elinizdekini uzatırsınız şişeyi elinde tutan kişiye. Şarap kadehe dolarken bir şeyler mırıldanırsınız. Ertesi gün ise size ne söylediğinizi hatırlatırlar.