29
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2415
Okunma

“Biraz daha kahve alır mıydınız?”
Levi , sarı saçlarını havaya doğru taramış on yedi- on sekiz yaşlarındaki garsona evet manasında başını salladı. Bir yandan da saatini kontrol etti. Elinde tuttuğu kâğıda göz gezdirdi, kâğıtta “Jessica Jones 15: 30” yazıyordu.
Onunla görüşmeyi kabul etmesinin tek nedeni çok zengin ve şu anda tam olarak hastalığının teşhisi konmamış olan kocası “Erick Jones” idi.
Levi fincanı dudağına götürürken soğuk kış havasına inat kahvenin kokusunu da içine çekti. Bu kadın niye kendisiyle görüşmek istemişti ki? Evet, bir zamanlar işinde oldukça hatırı sayılır bir hekimdi. Ama artık… Kumara battı batalı ne etrafındaki saygınlığı kalmıştı, ne de hekimliğindeki iddiası… Yine de Jessica’nın onu arayıp “Son derece acil bir mesele hakkında sizinle görüşmek istiyorum, telefonda konuşamayacağım, yüz yüze görüşmemiz gerekiyor” demesi onu meraklandırmıştı.
Levi kadını daha önce hiç görmemişti. Fakat Erick’i gazetelerden hatırlıyordu. Altmışlarının sonunda bir iş adamıydı.
O bunları düşünürken kafeye genç bir kadın girdi. Levi göz ucuyla baktığı bu kadını Jessica Jones için çok genç buldu. Fakat genç kadın sık aralıklarla dizilmiş masaların arasından kendinden emin bir tavırla geçip ona doğru yürüyordu. Biraz daha yaklaşınca ondaki her şeye hakimlik kokusu daha iyi hissediliyordu.
Levi sağ eliyle ceketini aşağıya doğru çekiştirirken, sol eliyle gömleğinin iki yakasını düzeltti. Kadın birkaç adım kala duraksadı, gözlerini Levi’ye dikti.
Güçlü, geniş bir alın, gamzeli bir çene, bal sarısı gözler, dolgun ve etkileyici dudaklar, fındıkkabuğu rengi, dalgalı,omuzlarından aşağıya kadar uzanan bakımlı saçlar.
Masaya geldiğinde “Doktor Levi, ben Jessica Jones” deyip oturmakta olan adama elini uzattı.
Levi ayağa kalkıp tokalaştı “Memnun oldum, lütfen buyurun” dedi.
Jessica siyah elbise giymişti. Oturur oturmaz dışarıdaki soğuğa rağmen boynundaki etolü bir çırpıda çıkardı.
Levi yanlarına gelen garsonu fark edince Jessica’ya bakarak “Kahve alırsınız değil mi?” dedi.
“Evet, lütfen” dedi.
Bir anlık kısa suskunluğu Jessica bozdu.
“Bakın doktor eminim sizinle neden buluşmak istediğimi merak ediyorsunuz, bu yüzden derhal konuya gireceğim.”
Garsonun gelişiyle sustu, hatta uzaklaşıncaya kadar konuşmadı.
Levi meraklanmıştı “Sizi dinliyorum Bayan Jones devam edin lütfen.”
Kahvesinden bir yudum alan Jessica rahat bir tavırla devam etti.
“Erick’in hasta olduğundan haberiniz vardır herhalde” dedi yüzünde hiç de üzülme, acıma olmayan bir ifadeyle.
“Ah evet, ama gayet iyi doktorlara emanet, bunu da biliyorum, fakat tam anlamıyla bir teşhis konamadığını duydum” dedi merakla.
“İyi doktorlar” diye hınzırca gülümsedi.
Sandalyeden öne doğru eğilip fısıltı halinde konuşmaya başladı.
“Aslında o epey yaşlandı, bana onu iyi edecek biri lazım değil” dedi.
Levi hiçbir şey anlamamıştı.
“Ne demek istediğimi anlıyor musunuz?” dedi.
Levi “Lütfen sizin için tam olarak ne yapabileceğimi söyleyin” dedi.
Tekrar öne doğru eğilen Jessica elini hafifçe Levi’nin elinin üzerine koydu.
“Yardımınıza ihtiyacım var” dedi kıpırtısız gözlerinin içine bakarak.
Kadının ona değen eliyle bir an ne yapacağını şaşıran Levi, “Ne yapabilirim?” diyebildi.
Kadın etrafa bir göz attıktan sonra, “Yeterince yaşayan birinin ellerini yavaş yavaş soğutmanızı istiyorum” dedi.
Levi vücudundaki bütün kanın bir anda yüzüne hücum ettiğini hissetti.
İçinden “ Kaltak onu öldürmemi istiyor” dedi.
Hemen ayağa kalktı.
“Siz ne dediğinizin farkında mısınız, ben doktorum sandığınız şey değil, bu ne cüret” diye bağırdı.
Jessica eliyle Levi’nin elini tekrar tutup“ Lütfen oturun ve sessiz olun, daha sözlerimi bitirmedim” dedi hala kendinden ve teklifinden tereddütsüz.
“Bunun karşılığında ömrünüzün sonuna kadar yetecek paranız olsa da mı?” dedi.
“Hem de şansınız bu kadar kötüye gitmişken, evinizi , karınızı, çocuklarınızı hatta kariyerinizi , şöhretinizi bile kaybetmişken… Sizce bu halde böyle bir teklif geri çevrilebilir mi? Ben size kaybettiğiniz her şeyi geri almanızı öneriyorum. Erick iki gün sonra yetmiş yaşına girecek ve ne olduğu bilinmeyen bir hastalık onu zaten azar azar öldürmekte. Ben sadece bu durumdan sıkıldım, bunu biraz hızlandırmak istiyorum hepsi bu? Bu sandığınız şey değil” dedi.
Çantasından bir paket sigara çıkardı, bir tane dudaklarının arasına alıp, “Ateşiniz var mıydı?” dedi.
Levi sigarayı yaktı. Etrafına bakarak“Ben bunu yapamam, korkarım aradığınız kişi değilim” dedi.
Jessica sandalyesine yaslandı, incecik mavi bir duman üfleyip iyice dağıldıktan sonra devam etti “ Sizi tesadüfen seçtiğimi mi düşünüyorsunuz?”
Levi o anda her şeyin inceden inceye planlanmış olduğu bir oyunda olduğunu idrak etti.
“ Hadi doktor, sizin daha fazlasını bile yapabileceğinizi biliyorum”
Çantadan çıkardığı kağıtları Levi’nin önüne fırlattı.
“Şimdi anlıyor musunuz Doktor Levi! İşte şimdi neden bir başkasını değil de sizi aradığımı anlıyor musunuz? Çünkü eğer teklifimi kabul etmezseniz, sizi hiç aydınlık olmayan günler bekliyor” dedi.
Levi önüne fırlatılmış kağıtlara ter içinde bakarken, Jessica bakışlarını Levi’den ayırmadan evet anlamında başını salladı, sandalyesine yaslandı.
Nun