4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1351
Okunma

Bugün kara bulutların istilası altında gökyüzü. Eylül adına yaraşır şekilde yüzünü gösteriyor..Ara ara sağanak boşanıyor olanca hiddetiyle ve sen sessizce iltica ediyorsun anavatanına..Aklıma..
İstanbul’a yağmur gibi yağmakta hüzün
ve hiç bir şemsiye korumamakta yürekleri
gemiler geçmekte boğazından,yedi tepeli kentin
ama keder düğümlenmekte insanlarının boğazında...
Her Eylül de aklıma düşmek zorunda mısın? Yağmur hatırlatmaktayken handelerimin nemini, kokunu düşürmek zorunda mısın sabah şebnemlerinde iliklerime?
Ey Zehr-i İstanbul övmeyeceğim seni
Gezdiğimiz her semtin, her sokağın
Yokluğuma sorular sorarken
Sevmeyeceğim ne seni ne de....
Yine böyle bir Eylül dü gidişin..Ben ağlıyordum gökyüzü eşliğinde ve her zaman oturduğumuz o parka sarı yapraklar düşüyordu Hüzzam renginde.Ağrılı bir ağıt olup dilime düşüyordun sabah ezanının Saba makamında.Oysa hain bir müezzinin sesinden aşkımızın selasını dinliyordum ben, uykusuz geçen her gecenin şafağında
Beni bana bırak İstanbul
Ben ki zaten çaresiz
Eylül yağmurlarında ıslak bir kedi yavrusu gibi...Kimsesiz..
Eylül dü..Gitmiştin..Göçmen kuşlarda gitmişti seninle birlikte.Ben bahçemdeki bir serçenin kanadına fısıldamıştım yalnızlığımı, belki o gelir sana söyler diye ama nerden bilebilirdim ki serçelerin göç etmediğini.Oysa nasılda dilemiştim turnalara tutunup gelmeni,esen rüzgara gittiği yerlerden senide alıp getirmesini söylemiştim.Her doğan güneşe,ay a hatta tüm tabiat olayına yalvardım dönmen için ama hepsi bir Eylül telaşı içindeydiler duymadılar beni
Uzak dur ey Şehr-i İstanbul
Bir semt bile yakınıma gelme
Ben, benden gitmişken
Yedi tepenle çökme üstüme...
Kimse bilmez Eylül ü neden böylesi sevmediğimi ve İstanbul a yağmur yağdığında neden bu kadar üşüdüğümü.Yüreğimin soğuğu zemherilerle yarışırken anlatabilir miydim onlara ellerimin neden ısınamadığını.Sen gittin, bitmez bir Eylül bıraktın içimde ve ben ısıtamadım ellerimi senin ellerin olmadan..
Şimdi kaçıncı hazandır bu sensiz geçen
Kaç istasyon geçti kimbilir
Seni götüren kara tren
Yine bir Eylül,yine yağmur yağmakta ve sen özlenmektesin iliklerime dek.Sakın deme bana beyhude beklemektesin.Sende bilmelisin ki özlem kahpe bir bıçaktır içerden işler,şah damarımdan vurur saatler ve ben dirhem dirhem azaldığımı bilirim
Ve ıslanır dururum İstanbul’a yağmur gibi yağan hüznün altında...