12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
878
Okunma

Hafif bir rüzgâr…
Kasıp kavuran yazın ortasında bir ödül gibi düşmüş geceye. Bütün hüzün ve hayal kırıklığına rağmen hayatın devam ettiğini hissettiriyor insana o serin dokunuş. İliklerine dek hissedercesine çekip o bilinmezliğin içinde kayboluyorum.
“Bilinmezlik, bilip bilmezden geldiklerimizden örülü bir yumak, bilip unuttuklarımızdan.”
Söze vurduk kendimizi, dibe vurduk nice rüzgârlarda, en dibe. Eski yaşanmışlıklarla kurduğumuz yeni cümleler, süslü cümleler; herkesten alkış topladığımız. Acılarımızı taç ettik başımıza, yer verdik sonraki mutluluklara fırsat tanımaksızın. Melankoli şiirlerle büyüttük içimizdeki çocuğu. Kendini savunamadı büyüdüğünde. Hırçınlığı, hayata tutunmayı başaramadı sahip olduklarıyla.
Eline vurup kaparcasına, bitirdiler onu, tükettiler. Sonra yabancı ellerde büyüdük. Yabancı yürekler bir anne şefkatiyle sarıp sarmaladı, en değerli köşesine oturduk.
Ne yazmalıydı bu güne dair?
“Yazmak, bütün günahlardan arınırmışçasına duyulan büyük inanç, büyük bağlılık.”
Bitip tükenmişlik hissi, buruk bir sevinç geride kalanlarla.
Düşünmeyi bir kenara bırak artık!
“Düşünmek; hayalleri, yapılanları, sahtelikleri, kırgınlığı, kaçmayı.”
Toz bulutuna dönüşmüş mavilikleri mazgallara akıtan rüzgâr değildi bu. Başka tenlerden kopup gelmişti bana, yüzüme tatlı bir tebessümle dokundu. Çok öncelerden tanıyordum ben bu dokunuşu. Rüzgar gibi geçmişti yanımdan o da.
“Sıcak çikolatanın buğusuyla karıştım rüzgâra. O oldum. “
Çağdaş bir şairin kaleminden çıkmış bir şiir oldum önce, kapalı soyut imgelerle keder oldum, umut oldum kendime. Yeni bir gün oldum, karanlıklardan sıyrıldım; gündüz oldum.
“Ardı sıra koşmak da yetmiyor vuslata, koşma!”
İçimdeki en gerçekçi sesti bu, diğer Ben’di her adımımda yolumu kesen, içimde nefes nefese savaştığım. Artık limon kabuğunun kokusunun da eski lezzet yok. Bizim bahçede artık limon yetişmediği için midir ki?
Yakıcı bir güneşin ardında özlemle beklenen, hafif bir rüzgârdı bu hissi uyandıran. Bir bardak sıcak çikolatanın kokusu, bahçedeki limon ağaçlarının boynu büküklüğü. Kim bilir daha nicesi esti geçti aklımdan. Tutabildiklerimi yazdım, tutamadıklarım toz bulutlarına karıştı, can oldu, ilham oldu şair kalemlere.
“Tutabildiklerim, yaşarken en çok bağlandıklarımdan ibaretti oysa.”
Günler öncesinin hayal kırıklığıyla kaybettiğim kanatlarımı açtım rüzgara. Gözlerimi kapattım, Ellerimle evreni kucaklamayla telaş telaşa…
“Kucaklaşma isteği, kaybettiklerime doğru, özlem duyduklarıma.”
Nice can çekişlerle dibe vurduğumuz o rüzgarla çıktım en yükseklere,kanatlarımı açtım,özgürlüğüme. İçimdeki melek susmuş, yetim çocukluğumla el ele ,göz göze…
Rüzgar, yetmiyor bizi ayırmaya. Hala limon ağaçlarının boynu bükük, canım yanıyor. İncirler eski tatlılığında değil. İsyan ediyorum içimden bütün ilaçlama arabalarına. Bütün doğallığını yitirdi sahip olduğum herşey.
"Sahip olduklarım, bir oda dolusu kitaplarım, karalama öyküler, günlükler, anılar, baktıkça özlem duyulan kareler, bebeklik fotoğrafım; her dönüp baktığımda yeniden doğma isteğiyle dolup taştığım.”
Kırgınlıklarım sadece o limon ağaçlarının boynunu bükenlerle, incirlerin tadını bozan o ilaçlara. Kanatlarımı kıranlara sözüm bile yok. Taç ettiğim acılar artık suskun, mutluluğumla en yükseklerdeyim bu gece.
Sonsuzluğa açtım kanatlarımı, içimdeki yetim çocuğun ümitleriyle.
“Ümit, olması imkânsız olanlardı, ama yaşatan bir nefes aynı zamanda.”
Çocukluk fotoğrafım; masamın üstünde hemen annemle babamın resminin bulunduğu çerçevenin yanıbaşında. Gülümsüyor.Ona söylemeyin onu terk ettiğimi.
Şiirlerimin üstünde adresleri var ,sahiplerine ulaşmadan soldu defterlerin arasında.Can ağrıma sebep,sahipsizlikleri.
Gereksiz bir külfet olarak gördükleri kitaplarım; onları yakmayın, ben onlardayım.
Kanatlarımı verdi bana bu gece rüzgar, kırdıkları kanatlarımı, parçaladıkları özgürlüğümü, öldürdükleri çocukluğumu verdi; yetim çocukluğumu.
Gözlerim arkada kalacak, limon ağaçlarının boynu bükük durdukça,
İncirler tat vermeyecek eskisi kadar…
“ Haydi gidiyoruz çocukluğum, yükseldikten sonra ayrılırız; gökyüzünde söyleyelim veda şarkımızı, ağlamasın kuşlar,kitaplarım,incirlerimiz.”
Belki birgün, yeniden büyür çocukluğum; anneli babalı.
O zaman yeniden doğarız…