19
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2128
Okunma

Gülümsedim.
Gülümsemelerim Osman’ın da gül şurubunu sevmesineydi.
Boğazıma küçük bir yumruk oturdu, yumru değil, yumruk...
.
En çok gül şurubunu severdik, güllerin pembe yapraklarından atardı bazen annem...güller de güzel kokardı, şurup da...ama en çok gül kokan kimdi biliyor musun Osman, annemdi.
.
.
Evimizin arka tarafına güneş gelmez diye şurup hep o tarafta soğutulurdu...gün geldi annem de, gül şurubuyla beraber çok uzak yakınlara gittiler.
Oysa arka bahçemizde daha ne çok pembe güller vardı, annem gidince hepsi soldu, tek tek toprağa düştü ve yok olup gittiler.
.
.
Sahi Osman, nasıl da öyle geçiyormuş ki zaman...
Çocuk ellerimizi güller dikenlidir diye sürdürmezdi annem...batarsa kanar, ağlarsınız derdi.
Hep kendisi toplardı dikenli gülleri, dikenleri batsa bile biz duymazdık, zaten annelerin ellerine de hiç diken batmazdı, bize de ancak herşeyin tatlı ve güzel kokulu kısmını beğenmek düşerdi senin beğendiğin gibi değil mi.?
Ah be Osman, o çocuk ellerimle ne çok isterdim gül şurubundan önce dikenlerin tadını tatmayı bi bilebilsen.!
.
.
Şimdi herşey beşyıldızlı ama plastik sürâhilerdeki mis kokulu gül şuruplarını arıyor gözlerim ve şen şakrak masalardaki aile seslerini duymak istiyor kulaklarım...artık herkes bir köşede para arıyor, üst üste koymaya çalışıyor be Osmancık...kimsenin gül şurubu yapacak ne bahçesi var, ne gülü, ne de vakti.!
.
.
Sahi ya acaba annemin üstüne neden pembe güller koyduk ki, işe bak...
Hay Allah...sanki kadın öte tarafta kalkıp, kalkıp bize gül şurubu yapacak.!
.
.
neyse...
Bu gül şurubu da benden sana hediye olsun, güllerin yaprakları dökülmeden, oku ve güzel güzel iç...
öylebirgeçerzamanki...küçük.osman’a mektup2011 Davidoff