5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
819
Okunma
Uyuyakaldım bugün. Kimse de gelip uyandırmadı. En kötüsü gece bir-üç nöbetidir. Sonrasında yatarsın ve kalkamazsın. Kalkanların sesini duymazsın. Koğuş boşalır, daha bir huzurlu uyursun. Ben de uyudum.
Panikle yatağımda sıçradığımda geç kaldığımı biliyordum. Ranzalar boştu. Görevli çavuş koğuşu teftişe gelmemiş miydi? Geldiyse beni nasıl görmemişti? Önemli değildi. Uyku sersemliğiyle hala yatağın önünde iç çamaşırlarımla dikiliyordum. Aceleyle üniformamı giydim. Neyse ki geceki nöbet sırasında çizmelerimi parlatmıştım.
Kışlanın koridorlarında koşarken ne kadar derine batmış olabileceğimi düşündüm. Çavuş Garcia’yı gözümün önüne getirdim:
“Ekselansları kalkmış demek. Güzel… Kendisini bugün yormayalım, dairesine çekilsin. Yolu biliyorsunuz ekselansları. Söylememe gerek yok, üç gün katıksız.”
Ne kadar alay ederse, o kadar kötüydü. Her iğneleyici sözü gardiyan Perez’in sizi döveceği miktarı arttırırdı. Perez işini bilirdi: Bitirdiğinde kendinizden geçmez, sadece vücudunuzun sızladığını hissederdiniz, hem de günlerce.
Hücreden çıktıktan sonra da çavuşun özel muamelesi sizi bekliyor olurdu. Çöplerin toplanmasından, bulaşıklara kadar her türlü angarya bir hafta boyunca size kalırdı. Diğerlerinden fazla nöbet tutardınız. Öyle yorgun olurdunuz ki sorduğunuz parolanın cevabını bilmezdiniz. Hepsi, ranza arkadaşınızın size acıyıp uyandırmaması yüzündendi.
Koşarak talim alanına vardım: Boştu! Herkes neredeydi? Birden ayıldım. Kışla binasına geri döndüm, arka taraftaki avluya geçtim. Avluda askerler çeşitli gruplar oluşturmuş, aralarında konuşuyorlardı. Subaylar ve doktorlar yerdeki cesetleri inceliyor, birkaçı tutanak hazırlıyordu.
Çavuş Garcia beni gördü. Yanıma geldi. Alaycı gülümsemesi yoktu.
“Kaçırdın” dedi, “Yerini Mendez aldı.”
Sonra yakındaki asker grubuna emirler vererek uzaklaştı. Kaçırmıştım. Uyuyakalmış, idam mangasındaki yerimi kaybetmiştim. Uyuyakalmış ve bugün kimseyi öldürmemiştim.