Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz

...

Yorum

...

39

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

3027

Okunma

Okuduğunuz yazı 17.4.2011 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
...

...



Ben, Minyeli Abdullah; Asuman, harabemin çıplak tenli kubbesi…

Onunla kreşte tanışmıştım. Oğluyla yeğenim aynı sınıftaydı. Daha ilk görüşte halindeki ağırlık dikkatimi çekmişti. Çocuğuyla konuşmasından, saçını kulağının arkasına koyuşuna kadar her hareketinde muazzam bir incelik vardı. Veli toplantılarında herkes kendi çocuğunu methetme derdindeyken, o sessizce en arka sıralarda oturur, bir veli gibi değil de, yoldan geçen biri gibi tabloyla alakasız bir şekilde dururdu. Bir yıla yakın sürekli karşılaşmamıza rağmen adını hiç sormadım. Kimse de bilmiyordu sanırım ki; adı hiç bir sohbette telaffuz edilmedi.

Kadınların bir çoğu onu kibirli buluyordu. Ben ise ona hayrandım. Kadına dair zihnimde tasavvur ettiğim ne varsa hepsi onda mevcuttu.

Bir sabah hastanenin bahçesinde gördüm onu. Aradan geçen yıllar saçlarına birkaç öpücük kondurmuştu ama, bakışlarındaki ağırlık, hala o ilk gördüğüm şeklindeydi.

Biraz çekinerek de olsa yanına oturdum. Beni tanıdı. Kısa bir hal hatır sorgusundan sonra içinde çok şey saklayan bir sessizlikle sustuk. Karşılıklı oturan kişilerin suskunluğunu hiçbir zaman sevememişimdir. Bir yerinden bu sessizliği delmeliydim.

“Neden buradasınız” diye sordum. Elindeki mendili dörde katlayabilecek kadar bir zaman cevap vermedi. Yüzünde beliren kırık tebessüm olmasaydı, beni duymadığını bile düşünecektim. Sonra başını kaldırdı ve yüzümde belirsiz bir noktaya baktı.

“Bir yakınımı ziyaret edeceğim” dedi. “Ya siz?”

“ Ben burada çalışıyorum. Dahiliye katında.”

Yeniden derin bir suskunluğun içinde kaybolmadan sohbeti devam ettirmeliydim. Aslında bunu neden yapmak istediğimi de bilmiyordum. Yıllardır muhtevası insan olan işlerin içindeydim. Sanırım insanları tanımaya çalışmak bir meslek olmaktan çıkmış, büsbütün bir hayat tarzı olmuştu benim için.

“Yanlış anlamayın, ama üzgün görünüyorsunuz. Hatta mutsuz.”

Cevap vermedi. Gözlerimi ayırmadan yüzüne baktım. Ruhunda gizlediği her neyse, yüzünün bir noktasına yansır diye umuyordum. Ama öyle olmadı. Yeniden bir heykel ifadesizliğine büründü. O vakit, sorduğum sorudan dolayı pişman oldum. Hatta vedalaşıp masadan kalkmayı bile düşünüyordum.

“ Siz neden her gördüğünüzde bana tuhaf tuhaf bakıyorsunuz” dedi. “Yıllar önce de böyleydiniz.”

Hala elindeki mendille oynuyordu. Sorusuna nasıl cevap vereceğimi bilemedim. Aynı soruyu kendime sordum: Ben neden her gördüğümde tuhaf tuhaf bakıyordum bu kadına?

“Bilmiyorum” dedim. “Sizde garip bir şey var. Tarif edemiyorum. Gözleriniz yardım istiyor gibi. Boyun büküşünüzde bile bir mana var. Sanırım yıllardır sizin için üzülüyorum.”

“ Yorgunum” dedi sadece. Sebep soran bakışlarımı fark etmiş olacak ki; bir müddet sustuktan sonra konuşmaya devam etti.

“Hep bir Minyeli Abdullah bekledim biliyor musunuz? Eşim olması şart değildi, babam ya da kardeşim de olabilirdi. Beni kurtaracak, gizleyecek, uzakları gösterecek, ama yakın olacak.”

Söylediklerine hiç şaşırmadım. Böylesine sıra dışı bir kadından klişe şeyler beklemiyordum zaten.

“ Adımın da ‘Asuman’ olmasını istemişimdir hep” dedi gülümseyerek.

“Neden Asuman” diye soracaktım, vazgeçtim. Onu sorularımla ürkütmekten korkuyordum. Bir dal kıpırtısında uçuverecek ürkek bir serçe gibi görünüyordu. Çantasından çıkarttığı tokayla yüzüne dökülen saçlarını topladı. Sonra yine yüzüme bakmadan konuşmaya devam etti.

“Asuman, yani gökyüzü...O kadar ferah ve o kadar geniş yani."

Adı her ne ise, ama görünüşü ve duruşu zaten bir asuman kadar ferah ve mucizeviydi. Bunu ona söyleyip söylememe arasında gidip geldim bir zaman. Sonra yine vazgeçtim.

"Bana giydirilmiş bir hayatı yaşadım hep. Oysa ben tenimi seviyordum. Onu hiçbir şeyle örtmeye lüzum yoktu. Gerektiğinde kendini saklayacak kadar onurlu, gerektiğinde açılacak kadar cesurdu tenim. Annemin babamın, konu komşunun ve kocamın bir araya getirdiği kumaş parçalarından uyduruk bir elbise biçildi bana. Ben de herkese küstüm.”

“Herkese mi?”

“Evet, herkese…”

“Ya çocuğunuz…Ona da mı?”

“Ne yazık ki en çok ona.”

İşte buna şaşırmıştım. Kadının yıllar öncesinden zihnimde yer etmiş anne portresi geldi gözümün önüne. Çocuğuna narin bir çiçekmiş gibi dokunuşu, arkasından dakikalarca sevgiyle bakışı…

“Şaşırdınız değil mi? Hiç anne evladına küser mi? Ama ben anne olmak istemedim hiçbir zaman. Bebekleri sevdim ama anne olmayı sevemedim. Korktum hep. Ben güçsüzdüm. Anneler güçsüz olmamalıydı. Güçsüz anneler hırçın olurdu çünkü. En güçsüz anımda anne yaptılar beni. Ben de hırçın olmamak için küstüm.”

Gözleri dolmuştu. Tam konuşmaya devam edecekti ki, bir adam aceleyle masamıza geldi. Başıyla bana selam verdikten sonra kadının kolundan tuttu. Sonra kulağına eğildi.

“Asuman, sıran geldi. Gitmeliyiz.”

Kadın elindeki mendili masaya bırakıp adamla birlikte gitti. Geri dönüp bakar umuduyla hastaneye girene kadar arkalarından baktım.

Konuştuklarımızın bende hayal kırıklığı yaratması gerekirken, tam tersi olmuştu. Artık onu eskisinden daha çok merak ediyor, içindeki harabeyle, dışındaki İrem’in tezatına anlamlı açıklamalar bulmaya çalışıyordum.

Günler sonra giriş kayıtlarına bakan arkadaşıma, Asuman’ın hangi bölüme kayıt yaptırdığını sordum. Arkadaşım “Kadın Doğum Polikliniği ve Psikiyatri bölümüne” deyince çok şaşırdım. Ama Psikiyatri bölümünde doktor olan arkadaşımın anlattıkları beni daha çok şaşırttı. Adı gerçekten Asuman’mış. Çocukken annesi tarafından gördüğü kötü muamele, onu annelikten soğutmuş. Hatta içinde en eskiye dair ne varsa silip atmış. Adını bile…Hamilelikte girdiği depresyondan hiç çıkamamış. Şimdi yine hamileymiş ve içindeki korkular yeniden şiddetini artırmış.

Öğrendiklerim beni o kadar etkilemişti ki, kendimi bir an önce açık bir alana atmak istedim. Bahçeye çıktım ve onunla konuştuğumuz masaya oturdum. İçimden kaç tane öznesi ve nesnesi Asuman olan cümle kurdum hatırlamıyorum. Sonra nereden aklımda kaldığını hatırlayamadığım bir şiir dolandı dilime: “Düşsün olur mu toprağa göçmüş cihan gibi / Sönsün o mavi gözleri bir asuman gibi”

O an Asuman’a aşık olduğumu anladım. Günler ilerledikçe onun yıllardır beklediği Minyeli Abdullah olabileceğimi düşünmeye başladım. İsterse onu gizleyip koruyabilirdim. Yakınında olup uzakları gösterebilirdim. Kime ait olduğu, kim olduğu da mühim değildi. Ona yeniden ‘Asuman’ olduğunu hatırlatabilirdim. Zorla giydiği ne kadar giysi varsa çıkartıp atmasına yardım edebilirdim. Onu teniyle kabul edebilirdim.

Günlerce yeniden hastaneye gelmesini bekledim. Hatta bu bekleyiş öyle delice bir hal aldı ki, ister istemez işimi savsaklar hale geldim. Yanlış kayıtlar, kaybolan evraklar, dalgın ve asık bir yüz meslek hayatımın sonunu getirse de, onu beklemekten vazgeçmedim. Yine her sabah işe gidiyormuş gibi erkenden kalkıp hastaneye gittim ve onu konuştuğumuz masada bekledim.

Etrafımdaki herkes bana delirmiş gözüyle bakıyordu. Ne kadar ısrar ettilerse onlara Asuman’dan söz etmedim. Asuman sadece teniyle duruyordu benliğimde. Onu kimselere gösteremezdim.

Bir sabah yine umutsuz bir şekilde hastanenin bahçesinde otururken onu gördüm. Kocasıyla birlikte el ele hastaneden çıkıyorlardı. Yine aynı naiflikte yürüyordu, yüzünde yine aynı kırık tebessüm vardı. Gözlerini her kırpışında bastığı yerlere çiğ yağıyordu sanki.

Arabaya bineceği sırada beni gördü. Kocasıyla bir şeyler konuştuktan sonra yanıma geldi. Oturuşuma çekidüzen verdim, ellerimle haftalardır yıkamadığım saçımı düzelttim. Ceketimin koluyla ayakkabılarımdaki tozları sildim.

Yanıma oturdu ve ışıklı bir gülümsemeyle yüzüme baktı.

“Sizi tanıyor muyum” dedi. İçimde koca bir kalenin yıkıldığını hissettim. Beni nasıl hatırlamazdı?

“Ben Minyeli Abdullah” dedim. Yüzündeki tebessüm canlılığını kaybetti ve yavaşça eriyip gitti. Şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu.

“Beni tanımadınız mı, Minyeli Abdullah ben”

“Af edersiniz. Sanırım benzettim. Eski bir tanıdığım bu hastanede çalışıyordu. Uzun zamandır yurt dışında tedavi görüyordum. Şimdi iyiyim ve ona iyi olduğumu göstermek için gelmiştim. Ama işten ayrılmış. Sizi görünce o sandım birden.”

Sıradan bir adama; hatta bir dilenciye bakar gibi süzdü beni. Sonra tekrar özür dileyip kalktı ve kocasının yanına gitti.

O, yıllarca beni bekledi. Ama ben geldiğimde o Asuman değildi. Bana inanmadı. Şimdi kimseyi Minyeli Abdullah olduğuma inandıramıyorum. Ama ben biliyorum, Asuman gelecek, beni gizleyip koruyacak, yakınımda olup uzakları gösterecek…

Asuman, harabemin çıplak tenli kubbesi…




.............................................................................................................
ŞİİR: İ.A. GÖVSA

Minyeli Abdullah: Ömer Okçu’nun (nam-ı diğer Hekimoğlu İsmail) ünlü romanı.






Kitap Tavsiyesi: Tuğrul ÇAKAR/ Siyah Beyaz Masallar


...ENGİNDENİZ...

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz ... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
il
ilknur kotan, @ilknurkotan
11.7.2011 16:14:48
yeni okudum :))) harikaydı gerçekten.Aynur Abla nerden buluyosun bu güzel cümleleri. Gerçekten seni yürekten kutluyorum...maşallah:))
ugur42tan
ugur42tan, @ugur42tan
29.4.2011 17:03:43
etkileyici bir yazıydı.Tadı damağımda kalacak türden.tebrik ediyorum.
O qué
O qué, @o-qu
19.4.2011 06:57:59
İşte benim, hikayelerini okumaya doyamadığım yazar !

Taa ne zaman okudum da , bir türlü tebrik edemedim bu güzel hikayesini :(

Tebrikler, Saygılar.
direniş
direniş, @direnis
18.4.2011 23:57:17
Aynur kardeşim valla yeni gördüm hikayeni, özür...

Yine harika bir hikaye damlamış yüreğinin derinliklerinden ve kaleminin ucundan...

Kız sen iyi bir romancı olacaksın aha da şuraya ----------------------------------------- çiziyorum :)

Yüreğine, emeğine kalemine beş yıldızlı teşekkürlerimi kırmızı kurdeleye bağlayarak asıyorum

selam ve saygılarımı jet hızla karanfillere sarıp yolluyorum kara trenle ... uzaklardan...

UNALAN
UNALAN, @unalan
18.4.2011 23:19:42
Her zamanki yerindesin değerli yazarım, kutluyorum güne düşen yazıyı, geç de olsa bağışlanmak dileği ile, selam ve sevgilerimle.
ayhansarıkaya
ayhansarıkaya, @ayhansarikaya
18.4.2011 21:58:35
Tebrikler Aynur. Her zaman mükemmelsin.

Selamlar.
Nermin Kaçar
Nermin Kaçar, @nerminkacar
18.4.2011 20:30:55
Canım benim yürekten tebrik ediyorum. Yazılarını okumak beni dinlendiriyor. Sevgilerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45), @emineuysal-emine45-
18.4.2011 19:43:38
Sevgili Aynur, bu yazının da diğer yazıların kadar güzel olduğunu, hatta daha güzel olduğunu söylememe hiç gerek yok çünkü güzel. Benim merak ettiğim Minyeli Abdullah değil de, Asuman'ın gittiği Psikolog. Çünkü unutmak istediğim o kadar çok şey var ki, kendini Minyeli Abdullah sanan gibi olmak istemiyorum da:)))

Tebrikler can

sevgimle

ayşe1
ayşe1, @ayse1
18.4.2011 18:41:08
Yazıyı, gizemli, heyecan verici bir akışta paylaşmak çok hoş anlar yaşattı.
Tebriklerim ve sevgilerimle.
Mehtap Yıldız
Mehtap Yıldız, @mehtaphumeyraguldalli
18.4.2011 18:24:37
harikasın canım ya

harikasın sen....

zirve kadın kutluyorum çook

yakışıyor sevgili Ay/nur...

ve bir şey daha paylaşayım gider ayak....bu akşam dç.dr.Nihat Hatipoğlu hocam ile görüşeceğiz inş...azru ettiğin özel bir dua isteğin varsa eğer saat 19 20 civarına kadar ulaştır bana nasipse senide duaya alırız candaşım...

kutluyorum ve hayırlı olsun dilerim...başarılşar başarılar....sevgiyle...
Nurbanu98
Nurbanu98, @nurbanu98
18.4.2011 18:03:10
Aynur Hanım,size ilk defa yorum yazıyorum.Ama bütün yazılarınızı bir solukta okuyanlardanım bende... Tebrik ediyorum,çok güzeldi:)
N. B. Ç.
N. B. Ç., @n-b-c-
18.4.2011 17:39:28
Bir çok kereler tebrik almak zamanla ne kadar demode oluyor değil mi?

Ben fena halde kıskandığımı ve yine geç okumuş olmaktan dolayı ne kadar üzüntülü olduğumu belirtmeden geçemeyeceğim :))

ozanali
ozanali, @ozanali
18.4.2011 16:58:09
bir solukda okudum akıcı bir roman
Minyeli Abdullah'ı iki kez okudum Hekimoğlu abimize ALLAH SİHHAT VERSİN
SELAMLAR
Entellektüel-41
Entellektüel-41, @entellektuel-41
18.4.2011 16:24:54
Merhaba,anlatım tarzınız rahat ve her paragraf değiştiğinde şaşırtan farklılaşmalar yaşatıyorsunuz...Normal ile olmayan arasındaki ince çizgide gidip gelmişsiniz...Kimin normal olduğu belli değil...Engin Gençtan'ın kitaplarındaki söylemleri sorguladım...Bilim kurgu tadında...İyi ki güne düşmüş...Okumama vesile oldu...Tebriklerimle...Entellektüel.
müget
müget, @muget
18.4.2011 15:18:04
söz konusu kadın ve annelik olunca kalem ne cevherler sunuyor aynur un elinde. gerçi her konuda ustadır arkadaşım ama. bu konu yetenek ötesi durumlar yaratıyor onda.


tebriklerimle

müget tarafından 4/18/2011 3:21:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
Turan Koca
Turan Koca, @turankoca
18.4.2011 13:33:29
Tebrikler...
Etkili Yorum
Ağyar
Ağyar, @agyar
18.4.2011 13:33:09
Daha evvelde demiştim bu sizdeki Allah vergisi bir yetenek. İki, hatta üç, hatta daha fazla yap-bozdan müthiş tablolar çıkartmak. Bu yüzden tebrikler. (Şaka değil)

Benim sıkıntım; tablolar bu aralar fazla sürrealist . Seyrekte olsa araya karışık natürmort, Sanki ayıplayacaklarmış gibi.

“Asuman, harabemin çıplak tenli kubbesi…”

Yukarıdaki başlığı okuyunca aklıma “Minare yıkılmış ama mihrap yerinde” özdeyişi geldi bir an için. Nasıl alaka kurduysam işte. Cümle içerisinde kullanılan harabe mi yoksa kubbe mi buna sebep oldu bilemiyorum. Belki de her ikisi birden. Ama “Asuman” olmadığından eminim. Yoksa… Yoksa çıplak ten mi?

Ya ben çok fesadım ya da çok saf.

Oysa yoldan çevirdiğimiz 100 kişiye; minare, mihrap gibi dini motifler içeren kelimelerden oluşan bu özdeyişten ne anlıyorsunuz diye sorsak sanırım birçoğu aynı şeyi söyleyecektir. Evet, gizli özne kadın. Demek ki o kadar da kadar fesat değilmişim be!

Atalarımızda bir âlemi yani, ya şöyle deselermiş; “şadırvan yıkılmış ama musluklar çalışıyor”. Huyumuz kurusun illa ona da muzip bir şeyler uydururuz, mutlaka. Yoldan çevirdiğimiz 100 kişiye soralım istersen, denemesi bedava.



Not: “Ceketimin koluyla ayakkabılarımdaki tozları sildim.” Bu konu ile kafama takılanlar
1-Herkesin içinde mi?
2-Ayakkabıyı çıkartıp, cekete mi sürdün.
3-Ceketi çıkartıp ayakkabıya mı sürdün.


Şaka bir yana gerçekten tebrikler
ALMILA KARGÜLÜ
ALMILA KARGÜLÜ, @almila-kargulu2
18.4.2011 12:31:12
Hepimizin beklediği bir Minyeli Abdullah olmalı.
Belki vardır. Belki bazıları bulmuştur, bazıları isa araf ta asılı kalır gibi hala beklemektedir.
İçimizde olan nice ASUMANLAR GİBİ...

Tek kelime ile Harikaydınız Sayın ENGİNDENİZ
Selam ve muhabbetleirmle...
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
18.4.2011 11:41:16
toplumun yarısından çoğu bir minyeli abdullah bekler ,minyeli abdullah ise kafasındaki asumanları bekler,bir bakmışsın toplumun yarısından çoğu gizli ruh hastaları olmuştur,yaşam iplikleri kesilir de aslında kimseler bilmez ,yaşayıp gideriz


...
*vintage*
*vintage*, @-vintage-
18.4.2011 11:23:04
ne güzel sıçak..hüzün dolu bir anlatım...kutlarım yürekten çok güzeldi...gerçekten...
hayata dair herşey gibi...hüzün açı,aşk...gibi...
saygıylas kalın...
Ülviye Yaldızlıı
Ülviye Yaldızlıı, @ulviye-yaldizlii
18.4.2011 11:05:15
10 puan verdi
:) çokk tebrikler gülüme .Yaraşır:)

kıymıjı kıymıjı kuydelelaymı almış amanda aman:)) tütü tü maşellah :)
Razkumba
Razkumba, @razkumba
18.4.2011 10:36:37
tebrikler...

harika bir paylaşım.
erolabi
erolabi, @erolabi
18.4.2011 10:25:56
Ruh ikizi derler ya...
Bazı insanları kader bir köşeye atıp üzerine sessizlik ve hüzün örter , unutulur gider...
Onların hiç bir şikayetleri ,sızlanmaları duyulmaz...konuşulmaz.
Hayatlarından memnun ve oldukça sade yaşamlarındaki kırıntı misali inlemeleri de duyulmaz.
Onların dertleri olmadığı zannedilir.
Oysa ne fırtınalar dökülür yüreklerine..
Ne acılar sağıltılır sinelerinde..
Keşfedilmeyi bekleyen üzerinde hiç bir kalp taşıyan canlının yaşamadığı küçük adacıklar gibidir.
Hiç karşılaştınız mı?
Neden ben seni yıllar önce tanımadım ?
Ah sebep ..her yerde karşıma çıkartırken onca derdi acıyı,bu benim karanlıklarıma nur olacak ışığımı neden çıkarmadın ?
Bazen unutmak elzemdir.
Acildir, adaletlidir.
Bu hikaye sizin hafızamdaki kaydınızla ne kadar örtüştü..
Selam ve Dua ile...Değerli yazar...
Neva Ney
Neva Ney, @neva-ney
18.4.2011 09:50:57
bir tuhaf oldum; bir kale de bende yıkıldı, tuz buz oldum...
reyya
reyya, @reyya
18.4.2011 09:16:28
içinde bir şeyler kıpırdandı tarif edemem zirvede bir yazı okudum bütün coşkumla tebrik ederim:)) tebrik ederim
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
18.4.2011 08:52:30
geç kalırım ama kaçırmam....güne düşmüş....hakettiğin her yazın gibi...tebrikler....
incidal
incidal, @incidal
18.4.2011 00:48:11
Yorum yazdığım bir yazı güne geldiğinde kesinlikle ikinci yorumu yapmıyorum.Bu ilk oluyor ve güne gelmesine sevindim.Galiba bana psikiatri servisimi anımsattığı için.Yanlış anlama sakın ha...Bu iyi birşey...Güzeldi yani...

Tebrikler
(Mustafa Çetiner)
(Mustafa Çetiner), @mustafa-cetiner
18.4.2011 00:46:33

Yazmıyor, yaşatıyorsunuz.

Ve ben her yazınızı imrenerek okuyorum.

Sonsuz kere kutlarım.
Selam ve Sevgimle.
Sevgi Salman
Sevgi Salman, @sevgisalman
18.4.2011 00:37:10
Üç gündür şehir dışındaydım, bu akşam geldim ve geldiğimden beri de yazılara bakma fırsatım olmadı canım.

Senin öykülerine öyle kaptırıyorum ki kendimi, yine aynısı oldu. Sanki Asuman bendim.

Kalemine ve yüreğine sağlık Aynur'cuğum.

Senin yazılarının her biri "günün seçkisi" ne yakışır değerde. Sevgilerimle...
Hüseyin Akdemir
Hüseyin Akdemir, @huseyinakdemir
18.4.2011 00:19:02
şiirde hüznün olacağını biliyorum da, öyküye yansıyan hüznün beni böylesine etkileyeceğini düşünemezdim.
Şiir gibi öyküydü :)

Yebriklerimle
Saygı ve sevgiyle kalın...
Mehtap ALTAN
Mehtap ALTAN, @mehtapaltan
18.4.2011 00:07:57
Ben bugün kendime bile geç kaldım aslında.... :(

yazına geç kalmanın şaşkınlığındayım...

"Asuman, harabemin çıplak tenli kubbesi…" bu cümlene lütfen çalış ŞİİR ŞİİR bağırıyor !

sevgimle...

Gülayşe DELEN
Gülayşe DELEN, @gulaysedelen
17.4.2011 23:25:16
10 puan verdi
yaşadım ve ruhum çıplak kalmış gibi ıssızlaştı ..güzedi...sevgilerimle
Ülviye Yaldızlıı
Ülviye Yaldızlıı, @ulviye-yaldizlii
17.4.2011 22:33:41
10 puan verdi
Ağladım..Tek söyleyebileceğim bu..Birsıfır.Ömrüne bereket çiçeğim.
incidal
incidal, @incidal
17.4.2011 22:09:31
Hayranlıkla başlayan bir aşk ama tam aşk değil bence içinde biraz takıntı olan bir aşk...Üstelik tek başına yaşanıyor ve herkesin dediği gibi farklı bir çalışma olmuş.

Tebrik ederim, çok beğendim.

Sevgiler
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
17.4.2011 21:31:16
Tebrik ederim Aynur'cuğum. Farklı ve güzeldi. Sevgilerimle...
canandemirel
canandemirel, @canandemirel
17.4.2011 20:26:24
Farklı bir öykü, etkilenerek okudum..

Aynur hanım tebrik ediyorum..sevgilerimle..
AYHAN DÜŞMEZ
AYHAN DÜŞMEZ, @ayhandusmez
17.4.2011 19:24:29
,

AYHAN DÜŞMEZ tarafından 4/18/2011 7:56:57 PM zamanında düzenlenmiştir.
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
17.4.2011 12:42:27
evet yine güzel anlatımdı
konu değişik olsada
sevgimlesin her daima
HakkınSesi
HakkınSesi, @hakkinsesi
17.4.2011 08:54:40
10 puan verdi
Farklı ama bir o kadar da güzel bir çalışmaydı....

Okuduktan sonra boğazımda tarifi imkansız bir şey tıkalı kaldı...Ve o ancak ölüm ile gidecek bir engel olarak kalacak galiba....

saygılar,sevgiler efendim....

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL