14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1099
Okunma

‘’İşte burada!’’ diye masanın üzerini işaret etti.
Masanın ortasında, alçıdan bir büst duvara doğru bakıyordu.
‘’Bakışlarından rahatsız oldum, çevirdim.’’ dedi.
Klasik sanata meraklı olduğumu biliyordu. Ben de onun yüzünü kara çıkarmadım.
‘’Bunu Vatikan müzesinde görmüştüm. Belvedere Apollon’u diye bilinir. Antik Yunan’ın Roma kopyası. Seninki onun küçültülmüş bir modeli. Orijinali bir insandan daha büyük.’’
Şaşkınlıkla bana baktı:
‘’Ne o, çalışıp da mı geldin?’’
‘’Yok, öyle değil. Müzeyi gezerken Cahide’yle bu büst yüzünden tartışmaya başlamıştık. Ben hayran kalmıştım, o ise ‘’Bu kadar büyük büst mü olur?’’ diye beni terslemişti. O tartışmadan sonra da geziden hayır gelmemişti. Uzun sözün kısası, Apollon’un bu heykelinin hayatımda bir yeri var.’’
‘’Oldu o zaman.’’ Oturmam için kanepeyi işaret etti; ben de paltomu çıkarıp oraya geçtim. Karşımdaki koltuğa oturdu. Bir sigara yaktı. Birkaç nefesten sonra anlatmaya başladı.
‘’Heykeli resmini yapmak için aldım. Akademi öğrencileri için model satan yerler var, onlardan birinden. Çalışmaya başladıktan sonra büstün sıradan bir alçı model olmadığını düşünmeye başladım.’’
‘’Başka bir madde mi kullandıklarını düşünüyorsun?’’
‘’Yok, başka bir maddeden çok canlı gibi olması dikkatimi çekti. Sanki beni odada izliyordu.’’
Sigarasının dumanı bana kahve içmediğimi hatırlattı. Ama o konuya daldığından, kahve içmediğimizin farkında değildi.
‘’Bir süre sonra resmini yapmaktan vazgeçtim, büstün kafasını da duvara doğru çevirdim.’’
‘’İyi yapmışsın.’’dedim. Heykelin kendisini gözlediğini düşünen birine başka ne denirdi ki?
Sigarasından son bir nefes daha çekti, sonra sadece yarısını içmiş olmasına rağmen söndürdü. Bir şeyler daha söylememi bekliyor gibiydi.
‘’İstersen sana bir iyilik yapabilirim. Madem resmini yapmayı bırakmışsın, heykele ihtiyacın kalmamış. Onu ben alayım, böylece seni rahatsız etmez.’’
‘’Sen onunla ne yapacaksın?’’
‘’Yalnız bir adam bir heykel başıyla ne yaparsa onu. Konuşacağım.’’
‘’Seninle konuşacağını mı düşünüyorsun?’’
‘’Sen onun sana baktığını düşünüyorsun ama.’’
Cevap vermedi. Getirdiği bir bezle heykeli paketledik. Sonra onu koltuğumun altına aldım, ‘’İyi geceler’’ dileyip çıktım.
Hava soğuktu ama evim yakın olduğu için taksiye binmedim. Yürürken onun sorusunu düşündüm. Bu heykelle ne yapacaktım? Bir köşeye koyabilirdim. Tepesine mum dikerdim, mumluk olurdu. Daha iyisi, etrafına mumları dizer, eve getirdiğim kızlara ‘’Atalarımın inancından vazgeçemedim’’ deyip egzotik bir atmosfer yaratabilirdim. Belki de arkadaşım büstün canlı olduğunda haklıydı. Olabilirdi, daha önce evimde heykel bulundurmamıştım. Neler yapabilecekleri konusunda bir fikrim yoktu.
Peki ya canlanırsa, o zaman ne yapacaktım? ‘’Kusura bakma Apollon, modan geçti.’’ mi diyecektim? İnsan evinde bir tanrı bulursa ne yapar? İkram da mı bulunur? O oturana kadar ayakta mı durur? Sohbet konusu mu arar, yoksa o buyuruncaya değin susar mı?
Kendi kendime gülerken durdum. Bugün yaşamasalar da geçmişteki birilerinin kutsalıyla dalga geçtiğimi farkettim. Ağır bir yüktü koltuğumun altındaki. Baktım bu sorumluluk bana fazla geliyor, büstü ilk gördüğüm çöp tenekesine attım.