13
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
6141
Okunma

Kaçkarlar’dan alnıma düşerken çise damlası, doğanın kucağına oturur, gecenin sessizliğinde yükselen sesi dinlerdim.
Karadeniz’im… Dağların eteklerinde, uçsuz bucaksız vadilerin ortasında, köpük köpük çağlayarak akan iki derenin kıyısında şekillenen özgür karakterim…
Yastıklardan oyuncak bebekler, çamurlardan evler yaparken,
Hayatım boyunca haram lokma tutmayan, kirlenmeyen ellerim,
Çıplak ayaklarıma dolanan bereketli hasat kokusu…
O sevgiyle, Ortasırt Vadisi’nden İstanbul’a uzanan, büyüdükçe çoğalan merhametli güzel kalbim…
Beyaz bir bulutun peşinden koşarken ayağım taşa takılıp düştüğünde, yüzümdeki kanı silmesi için anneme koşar, ona sımsıkı sarılırdım.
"Anne, yaramı sil çabuk!"
Sonra hiçbir şey olmamış gibi kaldığım yerden koşmaya devam ederdim. Rüzgârın bile bastıramadığı coşkumu kim tutabilirdi ki?
Her düştüğümde yeniden ayağa kalkmayı öğrendim.
Akarsuyun kaynağına çıkıp, buz gibi suyu avuçlarımla içmenin güzelliğini,
Yemyeşil çimenlere uzanıp gökyüzünün tomurcuktan olgunluğa geçen maviliğini seyretmenin mutluluğunu…
Dağların arasına gizlenmiş, keşfedilmeyi bekleyen beyaz komar çiçeklerinin kokusunu içime çekerken, yoksul bir kalbin içindeki zenginliği fark ettim.
Köylük sırtına çıkıp, ay ışığına haykırdım doyasıya.
Sesimin yankısını duyduğumda içim sevinçle doldu.
Dağlara güzel sözlerimi sır gibi bırakmanın güvenini yaşadım.
Odamın küçücük penceresinden, sabah güneşinin tepelerden süzülüp vadime inmesini izlerken ışıldayan atmosferin bir parçası oldum.
Döne döne şarkılar söyledim.
Komşularım, ineklerini dağlardaki yoncalara salarken kahkahalarla sohbet ederdi.
O neşeye tempo tutarak güne başlardım.
Fırından yeni çıkmış sıcacık mısır ekmeği,
Taze sağılmış süt,
Kaymağın pekmezle birleşen lezzeti,
Ve muhlamanın üstünde göl olan tereyağı…
Bunların hayranıydım.
Kaç kardeştik? Bir, iki, üç, dört, beş, altı…
Muhlamaya ellerimizi bandırırken kimse açgözlülük yapmaz, herkes birbirine saygıyla yaklaşırdı.
Güneş ışıkları dağlardan çekildiğinde, ardında bıraktığı kızıllık, doruklarda bir gelincik tarlasına dönüşürdü.
O muazzam sessizlikte, şiir tadında âşık oldum Karadeniz’e.
Mayıs ortasında lapa lapa yağan karın şaşkınlığını,
Temmuz’da çakıl taşı büyüklüğünde yağan dolunun çaresizliğini yaşadım.
Gecenin en parlak yıldızıydım; Zühre yıldızı gibi.
Sağanak yağmurun altında sırılsıklam olurken, dünya servetinin en büyük kaynağının su olduğunu anladım.
Kalplerimizi kölelikten kurtaran, gökyüzünü renklendiren gökkuşağının en güzeliydim.
Gürül gürül akan derenin sesi, annem olmadığında bana ninni olur, derin uykulara dalardım.
Dağların, ağaçların, çimenlerin, derenin sararıp solmasına, sonbahara kızardım.
Dumanı tüten evlerin ışıkları birer birer sönerken, ruhumun hüznü Eylül’ün gözyaşlarına karışırdı.
Ama sonra anladım ki her terk ediliş, baharlarla birlikte yeni bir başlangıçtı.
Ananelerine, geleneklerine, göreneklerine bağlı, nur yüzlü yaşlılarla sohbet etmek, onların dualarını almak bambaşkaydı.
Ve bu sohbetler, karakterimin temel taşlarını oluşturdu.
On yaşında, anneannem hastalandığında, on inekle yaylada tek başıma kaldım.
Evimiz konaktı, ben ise küçük bir çocuktum.
Çok korkmuştum ama korkularımla başa çıkmayı öğrendim.
Sırtımda kendi ağırlığımdan fazla yük taşırken, vücudumdaki her kasın ağrısını hissettim.
Teriyle sırılsıklam olmuş bedenim acı içindeydi.
Yorgunlukla annemin elini tutup ağladım.
Ve o güçlü kadın, benimle birlikte diz çöküp ağladı.
Ama hiçbir zaman isyan etmedi.
Toprak sahibi eşine saygı duydu, kendi kaderine razı oldu.
Ama çocuklarına aynı kaderi yaşatmamak için çok çalıştı.
Ben de başarımda ona benzedim.
Vatanını, bayrağını, toprağını seven,
Hırçın dalgaların dağ yüreklisi oldum.
Çalışkan, merhametli, kazandığı her kuruşu paylaşan, dünyanın sevgilisi…
Ojeli tırnaklar, yüksek topuklu ayakkabılar ve çiçekli elbiselerle başladığım iş hayatında, bugün müdür oldum.
Ama asla geçmişimi unutmadım.
Ben, dağların ele avuca sığmaz asi kızı, Ümmühan…
Adımın anlamı Hanların Annesi.
Ve ben, yoksullara eli açık bir Han oldum.
Olmaya da devam ediyorum.
Para mı?
Samimiyetsizliktir.
Ben, parayla satın alınamayacak bir sevgiye sahip oldum.
Ve en önemlisi, nereden geldiğimi hiç unutmadım.
Ümmühan Yıldız
10.0
100% (2)
5.0
100% (1)