7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1947
Okunma
Sevgili Defter,
Uzun zamandır seninle sohbet etmiyorum farkındayım. Bilmelisin ki, küs değiliz. Yalnızca biraz uzakta kalmak istedim. Elbette haklı bir sebebim var. Çok içli dışlı olursak, ahbap olduğumuzu ve kimi sayfalarının bu yüzden öne çıktığını düşünenler olur diye, inceden seni korumaktı amacım. Oysa belki de “amma da kasıntı, gelip bir yorumlamıyor bile sayfalarımı” diye düşünmüşsündür. Olsun, kırılmam sana. Zira çok kıymetlisin. Benden yana, sana gelecek en küçük bir ziyanın bile hesabını yapmak bana düşerdi elbet.
Bugün biraz dertleşeyim istedim seninle. Evet, evet… Bugün aylar sonra ilk defa sohbet edebiliriz seninle nihayet. Uzatmayacağım ama yine de. Kısacık olacak belki, belki durup düşüneceğiz seninle yeniden yaşanan her şeyi. Bugün el ele verdiğimiz kardeşlerimizi esefle kınamış bazı talihsiz kalemler. Güne seçilen yazıları esefle kınadıklarını beyan etmişler uluorta. Bana deseler sorun olmaz ama hiçbir menfaati olmadığı halde emek veren arkadaşlarıma, dostlarıma yönelirse okların ucu, sormak isterim o yayları tutan ellere; “gösterin karşılıksız verdiğiniz emeklerinizi, koyun masaya, dökün önünüze” . Her gün, her bir arkadaştan gelen tüm yazıları, tek tek okuyan arkadaşlarımızın emekleri ise apaçık ortada.
Gün için iki yazını seçip kapağına bırakıyoruz. Gelen misafirlerimiz oluyor, edebiyatı sevmelerini sağlamanın bir yolu bu aslında. Güne gelmese “mouse” tıklaması es geçilen nice güzel çalışmalar kaybolup gidecekken güne getirilerek, bilinmeyen, okunmayan, güne gelmek için eş dost puanı bulamayan kaç kardeşimiz kaybolup gidiyor sayfalarında biliyor musun?
Her güne getirdiğimiz yazar kardeşimizin Orhan Pamuk ya da İskender Pala olmasını bekleyebilir miyiz? Elbette hayır ama bir gün isim yapıp onlar kadar okur kitlesine kavuşmalarını umabilir ve dileyebilirim.
Elbette ben de isterim, günün yazısı güne geldiğinde herkes çok beğensin. Herkese birden hitap etsin aynı yazı. Bu mümkün mü? İmkansız! Zira her birimizin hayata bakış açısı farklı ve herkes kendi doğrularını mutlak doğru kabul etmiş. Bir başka düşünce ile karşılaştığında “esef ederim efenim, ne hakla güne gelir” deyivermek çok daha kolaydır. “Bu da bir düşünce, demek benim dışımda kimi insanlar olayları böyle görüyorlar” diyebilmek belki de kendilerini inkâra düşmüş hissettiriyordur. Bu anlayışsız tutumu bile anlayışla karşılamak düşüyor yine de bize. Keşke konuşmak kadar kolay olsa dinleyebilmek…
Bu gecelik bu kadarı yeter, bekletmeyeceğim artık seni. Yine geleceğim.