Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Engin Tatlıtürk
Engin Tatlıtürk

Namus Giderken " Canımız Kaldı" Diye

Yorum

Namus Giderken " Canımız Kaldı" Diye

12

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1562

Okunma

Namus Giderken " Canımız Kaldı" Diye

Merdivenlerde oturmuş, tam karşısından kendisine bakıyordu. Henüz on sekizine girmiş esmer güzeli bir kızdı. Balıketindeydi. Gece siyahı saçları, tel tel kirpikleri vardı. Gözü hayat, kaşı hat’tı. Güzel kelimesi onu ifadeye yetmezdi.

Mahmut Bey iki sokak dolaşmış, pek tatsız manzaralardan sonra bu güzelliğin karşısında çivilenmişti. Kızın giysisi avucun içine sığacak kadar azdı. Bakanın utanası da geliyordu. Kız, Mahmut bey’in ilgisini fark etmişti.
Yaşlı görünse de görüntü her şey değildi. Zaten kendisi için çok bir şey de fark etmezdi. Para paraydı ve o Mahmut beyden bir işaret bekliyordu. Ama o işaret bir türlü gelmiyordu. Kız, Mahmut beye sinyaller yolluyordu aklınca. Daha da olmayınca dili ile küçük titreşimler yaparak yalama işareti yapıyordu. Mahmut Bey terliyordu boncuk boncuk. Kızı yaşındaki bir kız ile yirmi liraya yatma imkânı önündeydi.
Yirmi lira para bile sayılmazdı. Yılların abazası daralmıştı. Kaçırılacak fırsat değildi. Böyle nadide çiçekler seyrek düşerdi bu mekânlara.
Yirmi liralara her gün kaç iğrenç nefesi soluyordu? İğrenç salyalardan ak bedenini kurtaramıyordu. İşin kötüsü de bu işi hür iradesi ile yaptığını sanıyordu.
Dedesi yaşındaki insanlarla kim bilir kaç defa yatmıştı? Taze etleri hoyratça ezilip, ısırılarak çürükler içinde bırakılıyordu. Kuduz nefsimizin çöplüğü olmuşlar diye düşünüyordu Mahmut Bey. Bu çöplükte kendinden yaşlı kadınlara da rastladı. Bu kadınlar beş liraya bile zor müşteri buluyor, ekstra muameleler yapmak zorumda kalıyorlardı. Her biri yaşayan hayaletti. Gerçek olan, otak kaderleri ve sahipsizlikleriydi.

Vesikayı basıp onları oraya mahküm eden devletti. Pezevenglerin insafındaydılar. Ben satsam suç olur, devlet satarsa kapitalizm diye düşündü. Vergi alıp; kutsal kazanç olarak aklıyordu.
Paranın, rengi, milliyeti, namusu yoktu ama kazanmanın da bir haysiyeti yok muydu? Bu gibi haram kazançlar olmasa maazallah sistem çökerdi.

Mahmut Bey olaylara bazen tersinden bakardı. Ona göre bütün bunlar ve kapitalizm bir örümcekti. Mükemmel ağlar kuran bir örümcek. Kendi kendine güldü ve “ben çocukluğumdan beri örümcek ağlarını bozmaya bayılırım. O kadar güzel ve çekici, simetrik ve estetiktir ki kıskanırım onları.
Akılsız hayvanlar güruhu nasıl böyle kusursuz bir sistem kurar anlayamam. Ağlarını, kusursuz ve en ideal yerlere kurarlar. Tuzağa kapılmamak imkânsızdır adeta. Sabırlıdır, bekler örümcek. İç içe halkaların hipnotize eden, çeken, hayaller satan, tehlikeyi kamufle eden bir sırrı vardır. Bir şahaserdir bu ağlar. Büyüsüne kapılıp da yapışan avlara yaklaşır ve zehiri ile felç eder örümcek.
Çoğunlukla sarar sarmalar yeme işini uzun vadeye yayar. Av işinin bittiğini bile anlamaz. Örümcek gibidir kapitalizm.
Okulları, kulüpleri, üyeleri, eğitmen ve elemanları, alanı- satanı, barları, genel ve özel fuhuş evleri, otel ve kampları vardır. Acıdığımız genel ev kadınları sistemin yemidir. Asıl düşürülmesi amaçlanan kale toplum dur. Bu ahlaki bir düşmedir. Mesela; bir genelevdeki kadınlar yüz civarında ise ve bir kadın en az on kişi ile yatsa, günde bin av düşmektedir bataklığa. Sizin oğlunuz, babanız, kardeşiniz ya da eşinizdir bu düşen av. Avcılar deforme olana kadar denize kirli atık bırakırlar. Sonra yenileri gelir. Avların avcısına acıdığı çirkin döngü dur bu.” Diye düşünen yaşlı adam.Çok üzgün bir vaziyette ayrılır seksi avcının ortamından.
Bazı avlar takılır bazıları deler geçerdi ağı, çoğuları gibi zehirlenmezlerdi. Buraları gezmesi düşmanını tanımak içindi.

Mahmut Bey bu duygu ve düşüncelerle hükümetin politikalarını ve aydınların cahilliğini kalbinden protesto ediyordu. Güzel yurdunda helal ile haranın bu kadar iç içe ve kol kola olmasını hazmedemiyordu.

Yaşlı ayakları yorulmuştu. Yakındaki parka geçerek, az güneş gören bir banka oturdu. Süreli dolu olan kafasında; memleketin şu an içinde bulunduğu hali vardı. Üç eksik bir fazla fark etmezdi. Tarih de istatistiksel verilerde, doğru analiz edilmedikçe bir fayda sağlayamazdı. Ülkede siyasi çalkantı ve fakirlik vardı.
Sömürü, hırsızlık, kapkaç, fuhuş, rüşvet, madde bağımlılığı, ihanet ve her çeşit adli vaka ile mutsuzluk vardı. İç ve dış tehdit ile terörün her çeşidi vardı.
Kıyamete kadar yetecek nifak tohumları vardı. İç ve dış borç, boyu aşmıştı.

Yerli işbirlikçilerle dantel dantel ihanet dokunuyordu her gün.
Türkiye de yabancıları, Türklerin faydalanamadığı yalancennetler karşılıyordu.
Lüks oteller, doğal ve tarihi mekânlar, ucuz alışveriş, kum, orman, deniz, güneş ve misafir perver ahali.
Güçlü belediyeler ve güvenlik de sağlanmıştı. Onlar yerli halkdan mutluydular. Anadolu’nun asıl sahipleri eskiden de, ondan eskiden de, daha daha eskilerden de çok fakirdi. Şimdi de çok fakir. Gelecekte de çok fakir olacaktı. Fakirliği bir gen gibi yapımıza işlemiştiler. Sömürgecilerin uğradığı her coğrafya fakir kalmıştı.
Milletleri savaştırıp silah satmak için, devamlı kendilerine müracaata mecbur kılmak için cetvel ile adaletsiz sınırlar çizmişti kapitalistler.

Son Haçlı Seferinin başladığını ABD’nin deli başkanı ağzı ile söylemişti.

İslam’ın ateşle imtihanı başlıyordu. Bunaltılan İslam dünyası kurtarıcısını bekliyordu.

İslam birliğini sağlayıp İDT’yi kuracak, mezhepler üstü bir lider gelmeliydi. Halifelik bu günlerde yarardı inananlara. “keşke dursaydı” diye geçirdi aklından.
Her aile çok çocuk yapmalıydı. Nüfus kalabalıklaştıkça, sanıldığı gibi fakirleşilmiyordu ve Müslümanların her açıdan hâkimiyeti hızlı çoğalmalarına bağlıydı.

İnanan Devletler Topluluğu, Hz Mehdi gelmeden evvel kurulmalı, yol kat etmeliydi. Anayasası Kuran olmakla birlikte, AB standartlarında bir yönetim ve hürriyet olmalıydı. Hatta ikinci AB standartlarını da aşmalıydı. Yalınız sömürülen Müslümanlara değil, adalete koşan her halka açık olmalıydı. Âlemlere nizam gelmeliydi.
Osmanlı cumhuriyet olsaydı daha uzun yaşardı diye düşündü yaşlı Mahmut Bey. AB’ den çıkıp, bu büyük birliği iki yıl içinde sessiz sedasız gerçekleştirmek mümkündü. Planları kusursuz ve tamdı. Cezayir, Suriye, Irak, Fas, Tunus ilk anda ve daha uzaktaki İslam devletleri ikinci aşamada birliğe katılacaktı.
Türk Cumhuriyetleri de bu aşamalarda katılacaklardı. Esir Türk ve İslam illeri ile hür iradesi ile katılacak büyün muhtariyetler güç ve para ile desteklenecekti. Efendi uşaklığı bırakacak, savaşarak değil; birleşerek ve üreyerek hâkimiyet kurulacaktı.

Oturduğu bank güneş almaya başlayınca kalktı ve yer altı hamamına gitti. Hamam alışık olduğu Türk hamamlarından biraz farlıydı. Büyük salona geçti. Burada masaj ve kese işini kadınlar yapıyordu. İki Bayan Mahmut Bey’i eline almış evire çevire keseliyordu. Güzel, özenli, tahrikkar bir masajdan sonra yabancı kızlar, bozuk Türkçe ile içeri geçelim dedi.

- Rus musunuz?
- Hayır, Gürcü. Tek yüz, ikimiz iki yüz elli.
- Aman Allahım. Niye çıplak kaldınız?
- Sen bizimle sevişmek istemezsin.
- Sizin eşiniz yok mu.?
- Çocuk da var ama para da lazım, göndereyim onlara.
- Lanet olsun Rus rejimine. Hem kendi halkını hem de kendine uyanları ayağa düşürdü. Haydi işinize gidin.

Dünya da en ucuz kadın eti ve insan canıydı. Kabul etmeseler de bu böyleydi.

Hamamdan sonra Mahmut Bey, bir gazete alıp parka doğru yürüdü. Fırından da bir ekmek aldı. Elindeki ekmeği küçük parçalara bölerek parkta kuşlara attı.
Yumruk büyüklüğündeki parçaları serçeler alıp gidemiyor ve orada birlikte yiyordu.
Parkın izbe bir köşesinde iki liseli cinselliği ulu orta yaşamaya çabalıyordu. İki gün evvel de Konya altı plajında eşlerinin yanında üstsüz ve ulu orta yatan bayanları görüp şok olmuştu.
Toplumun tüm değer yargıları dinamitlenmişti. İçteki çöküş her şeyden vahimdi. Kararını verdi. Evet, İDT’yi kuracaktı. Ankara’ya da o nedenle gelmişti. Parti kuracaktı. İnanan Düşünen Türkiye partisi.

Her pislik yuvasını gezecek, inceleyecek ve düzeltecekti. Fikri, ilmi ve maddi kurtuluş savaşı başlatacaktı. Ezanı duyunca akşam namazını eda için camiye yöneldi. Abdestini sünnete uygun almamıştı ama acelesi vardı. Namaz da sünnete uygun değildi ve herkesten evvel camiden çıkmıştı.
Tam o anda da oğlu ile karşı karşıya gelmişti. Sarılıp hasretle kucaklaştılar. Oğlu Mahmut Bey’e sıkı sıkıya sarılmışken iki adam daha gelip olaya dâhil oldu.

- Bu mu?
- Evet, babam bu.

Dedi birol. İki adam alel acele Mahmut beye deli gömleğini giydirdi. Mahmut Bey debelenip direndiyse de gücü yetmedi. Birol babasına bağırdı.

- zırt vırt kaçarsan tımarhaneden, nasıl iyileşeceksin baba !
- Siz iyimisiniz bari, evladım?
- İyiyiz, iyi. Sakın bir daha kaçma.
- Oğlum Türkiye ye hatta dünya ya ne kötülük yaptığınızı bilemezsiniz. Ben iyiyim. Bırakın da hepinizi kurtarayım.
- Hadi amca hadi.
- Oğlum, oğlum!
- Güle güle baba, güle güle.

Artık hastaneye ulaşmıştı Mahmut Bey. Bahçede üzgün üzgün dolaşırken yanına bir deli geldi.

- Nereden düştün buraya çatlak?
- Ben İnanan Düşünen Türkiye Partisinin fikir babasıyım. Saygılı konuş benimle.
- Ben de öyle başlamıştım.
- Neye öyle başlamıştın?
- Tanrılık alametlerini algılamaya.
- Hastır lan. Aynı şey mi deli.

Birol garip duygular içindeydi. Annesi de çok üzülmüştü.

Kuvvetçe, kalıpça, kim demiş, yoksulduk;
Dünyada – fakat – bir sürü ödlek kulduk…
Namus giderken ‘canımız kaldı!’ diye
Bayramlaşarak, dedik ‘şükür, kurtulduk!’

Kötü bir hadise olmadan bu badireyi de atlattıkları için yinede seviniyor ve şükrediyordu Birol ve annesi.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Namus giderken " canımız kaldı" diye Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Namus giderken " canımız kaldı" diye yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Namus Giderken " Canımız Kaldı" Diye yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
17.8.2010 23:06:22
Engin Bey yine anlamlıydı kaleminizden satırlara yansıyanlar.. Düşündürücü ve sorgulayıcı. Paylaşımınız için çok teşekkür ederim. Saygı ve selamlarımla..
erolabi
erolabi, @erolabi
17.8.2010 10:24:24
Anlaşılamamak endişesi dünya düşünmeye,düşündüklerini anlatmaya başladığından beri var.Hem artık bizim zamanımızdaki gibi değil hemen hiç bir şey.Artık çocuklarımız her dilden her fikirden her demden şarkılar söyleyebiliyor.Bizim zamanımızda sadece kendi türkülerimiz,kendi marşlarımız ve kendi kahramanlarımız vardı dünyada.Diğerleri ya kötüydü ya da yok olmalıydı.
Bazı imla hataları ister istemez oluyor.Mesela "helal ile haranın bu kadar " cümlesinde olduğu gibi.veya "Dedi birol" ve "ekstra muameleler yapmak zorumda kalıyorlardı. Her biri yaşayan hayaletti. Gerçek olan, otak kaderleri ve sahipsizlikleriydi." cümlelerinde olduğu gibi.İnsan yazılarını okurken yazarken farketmeden geçiyor bu hataları.Onun için yazılan yazıları bir başka göz ile değerlendirmek lazım diye düşünüyorum.
Hikaye bize , yanlış anlaşılmasın yani ülkemize,özellikle de duyduğum olaylardan sonra Karaddeniz bölgesine yabancı bir hikaye değil.Bir arkadaşım,yıllardır gitmediğim memleketim hakkında sorduğum soruya "İyi ki gitmedin...Valla iyi ki görmedin Rus orospilerun peşinden "Madam korko dolar" diye gezen hacıları,emekli abilerimiz..ve...Yani daha çok uzattı listeyi.Baktım gençliğimizde bize yol gösteren,ideallerimize yön veren, benliğimizi kaybetmeme çabasıyla her gün kültürleme yapan ağabeylermize sıra gelecek, konuyu da oturduğumuz mekanı da değiştirdik.
Aslında herkes biraz hikayedeki Mahmut bey değil mi? Değil galiba,en azından aşikar olarak değil.Ama ya içinde,kendi derinliklerinde ne düşünür insanlar.Çok merak ederim. Toplumda itibarı sarsılmayacağını bilse insanlar ya da kimsenin yaptıklarını duymayacağına kanaat getirseler veya ellerine hiç geçmemiş fırsat ve imkanlar atlasa kucaklarına...
Onun için dağda evliyalıkla şehirde evliyalık aynı şey değil.
Saygı ve tebriklerimle..



erolabi tarafından 8/17/2010 10:37:20 AM zamanında düzenlenmiştir.
Mustafa Sakarya
Mustafa Sakarya, @mustafasakarya
17.8.2010 10:01:28
Her yazınızı bir define arayıcısı gibi titizlikle okuyorum. Ve her seferinde de ganimete ulaşıyorum.

Tebrikler güçlü kaleme
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
17.8.2010 01:53:32
yazmasını bilen kalem........dörtgözle bekliyorum.....inan her yazını büyük bir hazla okuyorum.....saygılar
Engin Tatlıtürk
Engin Tatlıtürk, @engintatliturk
16.8.2010 14:55:03
Sevgili Üzüm karası kardeşim: Sayfama şeref verdiniz.

Benzer okuma yapıyoruz.
Fazlaca okuma yapmaya çabalarken beni eleştiren kalemlerin yazılarına da öncelikle dönüyorum.

Körler sağırlar birbirlerini ağırlar diye yazıp kaçanları kale almıyorum. Hiç okuyanlarla sadece yazıp kaçanlar bir olur mu?

Herkes öyle yaparsa nasıl fikir alışverişi olur?

Yayıma hazır üç kitabım var.

İki tane de ham.
Seneye birini baskı yapabilirim.

Buradan da yayınlarım belki.

Ziyaret ve yorumunuza teşekkürler.

Selam ve sevgiler.

Not: İftardan sonra okuma yapacağım İnşallah. Tansiyonum sorun çıkarıyor kendimi yorunca.


Engin Tatlıtürk tarafından 8/16/2010 2:56:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
Haticcay
Haticcay, @haticcay
16.8.2010 11:27:32
Evet bende merak ettim kaç tane basıma hazır romanınız olduğunu. Romandan bölüm daha öncede okumuştum çok güzel. Emeğinize yüreğinize sağlık. Ben okuyacağım yazıyı secerken başlıktan da sectiğim oluyor yazarların isminden de seciyorum. Birde en son yorumlanan 50 yazı bölümünden de sectiğim oluyor. Yorumlarda güzel. Selamlar saygılar Güzel Dostum

ÜZÜMKARASI tarafından 8/16/2010 11:34:47 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
16.8.2010 10:12:53
10 puan verdi
"başlık seçimi ve yanlış zamanlama nedeni " Sizi okuyan başlık için değil adınızı gördüğü için okumalı. Ben şahsen öyle yapıyorum.Başlıklara değil, yazarlarına bakıyorum. Kimse kusura bakmasın, bu yüzden, gözlerim değerli benim. Yazar seçerim.Tabi arada kaçırdığımız değerler de olmuyor değil.

İkincisi affınıza sığınarak bir şey söylemek istiyorum. Buna bir kaç yazınızda daha rastladım. Alacağınız tepkilerden çekinir gibi bir tavrınız var. Ya kahramanınızı daha kimse suçlamadan savunmak durumunda kalıyorsunuz, ya da bu yazıda olduğu gibi, aslında kendinizin sonuna kadar inandığı düşüncelerin "suçunu" kahramana atıyorsunuz. " Delidir ne yapya yeridir" demeye getirdiniz. Bence keşke o deliyi ilk önce siz destekleseydiniz...Ve keşke o delilerden daha çok olsa ülkemizde. Gittikçe sapıklaşan bir neslin böyle delilere ihtiyacı var.

İnşallah o deli yine kaçar ve İnanan Düşünen Türkiye partisini kurar. O vakit memurluğuma bakmam, ilk önce ben üyesi olurum. Gerçi başım açık ama, o kadarını da idare eder bizim deli değil mi?

BENCE HERŞEYİYLE MÜKEMMEL DÜŞÜNÜLMÜŞ VE KURGULANMIŞ. BİLMİYORUM BELKİ DE BENİM KAFAMDAKİ DÜŞÜNCELERLE BİREBİR ÖRTTÜŞTÜĞÜ İÇİN OBJEKTİF OLAMIYORUM BELKİ AMA, EDEBİYATTAN DA ANLIYORSAM BİRAZCIK, BU KİTAP OKUNUR DİYORUM....

Y a bir de bir şey daha sormak istiyorum. Kaç tane romanınız var kafam karıştı. Bunlar basılı mı, yoksa siz de sadece kendi için yazanlardan mısınız?

Son olarak,

" Kuvvetçe, kalıpça, kim demiş, yoksulduk;
Dünyada – fakat – bir sürü ödlek kulduk…
Namus giderken ‘canımız kaldı!’ diye
Bayramlaşarak, dedik ‘şükür, kurtulduk!’" Bu şiire hayran kaldım ve kime ait merak ettim.

Çok ama çok beğendim...O yüzden yazıya hakkı olan puanı veriyorum 3...

Saygılar...
Bir de yazı renginiz çok soluk kalmış...Göz yoruyor...


.
SON NOT: Az daha dişimi sıksam İsmet Abiye yetişir miyim yorum konusunda ?


aynur engindeniz tarafından 8/16/2010 1:07:25 PM zamanında düzenlenmiştir.
N. B. Ç.
N. B. Ç., @n-b-c-
16.8.2010 09:01:35
10 puan verdi
İlginç bir roman olduğunu sanıyorum.
Sadece bu bölüme yorum yapmak, bütününe haksızlık olur sanırım.
Çarpık düzene bir delinin gözünden bakmak... Her ne kadar deli deyip geçsek te en azından bir çoğumuzun yapmadığını/ yapamadığını yapıyor; düşünmek!
Anlatımınızı gayet akıcı ve güzeldi.

Saygılarımla....

Umarım bir gün romanınızın basılmış halini de okuma fırsatımız olur.
hicbitmez
hicbitmez, @hicbitmez
16.8.2010 03:19:54
10 puan verdi
Her biri yaşayan hayaletti. Gerçek olan, otak kaderleri ve sahipsizlikleriydi.

Evet iste bukadar sahipsizlikleriydi..
Yönetenler devleti yönetmeye calisir insanlar kendi evini yönetmeye calisir.
Her aile topluma yansir.Sen sahip cikamiyorsan dört duvarina evine coluk cocuguna ailene kim cikacak ?
Hayat sarti demeyi biliyor herkes cünkü isine öyle geliyor.
Nerde kolay kazanc orda kolay insan.
Kolay insana aciz insana insan gibi calismak zor gelir.
Her tür ahlaksizligi yapmaya müsaittir böyle insanlar.
Hem insanlar üstelik bilincli olarak her ahlaksizligi yapiyor günümüzde artik.
Sonrada devleti yönetenlere hatta küfür bile ederler ac acikiz diye.
Yine cahilligi öne sürmek gerekmiyor artik.Seref sereftir cahil bile namuslu ve serefi bilir.(cani isterse)

Cok konuya deginilebilinecek bir yaziydi
Yüregine saglik degerli dost
Sonsuz saygimla

hicbitmez tarafından 8/16/2010 3:21:59 AM zamanında düzenlenmiştir.
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
16.8.2010 01:49:41
güzel anlatımdı kutlarım
ve gerçekleri kaleme almışsınız rabbim yar ve yardımcımız olsun
saygılarımla
Engin Tatlıtürk
Engin Tatlıtürk, @engintatliturk
16.8.2010 01:23:20
Bir yıl önce yine yayınlamıştım bu yazıyı lakin başlık seçimi ve yanlış zamanlama nedeni ile fazla dikkat çekmemişti.

Dilerim bu sefer okuyan ve yorumlayanı daha fazla olur.

Bu yazı romanımdan bir bölümdür ve asla demokrasi dışı özlemleri çağrıştıran ve öven bir yazı değildir.
O amaçla yazmadım.
Romanımın bir kahramanının kendince haklı fikirleridir.

Üstelik bu kahraman bir delidir.

Baki selamlar.
Can Murat
Can Murat, @canmurat
16.8.2010 01:19:16
Girişte kalem biraz sert vurmuş

Batılı tasvir,batılı imrendirecek kadar ayan olmasaydı keşke...

Nerden bakarsak bakalım

Mevzu hazreti peygamberin kelamıyla "büyük mücadeleye"

Nefisle savaşa gelip dayanıyor

O yüzden ümmet dualarında sürekli nefsi emmarenin şerrinden Allaha sığınmış

Nefisleri tezkiye etmek lazım beyefendi

Onunda çare-i yeganesi Muhammedi ahlaktır

Gerisi zaten gelir

Saygımla.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL