6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1632
Okunma

Doğruya doğru, eğriye eğri, yanlışa yanlış demesini bilmek, insanın belki de en büyük arzu ve isteğidir. Sağlıklı toplumların oluşması da ancak; sağlıklı düşünebilen, gerçek bakış açısı kurabilen ve doğruları sağlam bir şekilde dile getirip sergilemekten geçer.
Herkesin bildiği bir söz var. Hani, deveye sormuşlar “Neden boynun eğri” diye, sözde deve de cevap vermiş: “ El insaf! Yahu, iyi bakın bana, sanki benim nerem doğru ki, siz benim boynumun eğriliğini soruyorsunuz.” Demiş. Aslında devenin bulunduğu hal eğri de olsa, eğri de görünse doğrudur.
Yine anlatılır: Bir kişi yavaşça zürafaya yaklaşıp, “Eğ başını, kulağına kimsenin duymasını istemediğim birkaç sırrı anlatacağım sana” der. Zürafa da o kişiye; “Anlatacağını yüksek sesle anlat bana. Ben karnımı doyurmak için bile yere eğmiyorum başımı, değil ki, senin bana söyleyeceğin bir kaç sır için eğeyim.” diye cevap verir.
İnsanı rahatlatacak en erdemli hareket, doğruyu doğru görmek ve de doğruya doğru demektir. Üç beş kuruşluk menfaat karşılığında el bağlayıp, boyun büküp, gereksiz yere, hiç uğruna, hiçler karşında eğilmemektir. Asıl olan olaylara doğru bakmak, doğru yorumlamak, doğru değerlendirmek, doğruları, doğru olarak tespit ederek, doğru sonuçlara varmak ve hedefe ulaşmak çok önemli ve gereklidir.
Bunun için de insan, kendi hayatını, kendi varlığını, kendi geleceğini ve kendi çıkarları için, her olaya, her oluşa ve her akışa sahici yaklaşarak, neticelerinin kendisi ile çok yakından ilgili olduğu kanaatine varmalıdır. Bunun için de gelişen tüm olgulara samimi bir bakış sergilemeli ve doğruları da net bir şekilde dillendirmelidir. Dik duruşunu ve doğru bakışını en iyi ve samimi bir şekilde sergilemelidir. Ne var ki günümüzün insanı, dünü okumadan, bugünü değerlendirmeden, yarınının kurgularını oluşturmadan, kendine göre kabullendiği doğrular üzerine günlük hayatını ikame ederek yaşamını sürdürmektedir. Bu da ister istemez bir takım dengesizlikleri beraberinde getirmektedir.
Bu meyanda şunları söylemenin bir sakıncası olmasa gerek. Örneğin beslenmeden giyinmeye, barınmadan korunmaya, esaretten hürriyete, yoksulluktan zenginliğe ve bunun gibi daha birçok nice nice olaylar dizisinin pençesinde hayatını devam ettireceğinin bilincinde olma zorunluluğunun kaçınılmaz olduğu her insan tarafından her an bilinmelidir. Ayrıca hep maddi varlığın peşinde koşan ve hep ona sahip olmayı düşleyen insan doğrularıyla çelişmeden kendi manevi yapısını oluşturmanın bir yolunu bulmalıdır.
Hayata doğru bakarak, sosyal, kültürel, ekonomik açıdan dünü, bugünü ve yarını iyi tartıp düşünerek, var olmanın hesabını iyi yaparak, doğru bakış ve dik duruş örneği sergilenmelidir.
Kısacası güzel düşünüp doğru bakış, insanı gerçeğe götürür.
Cemalettin GÜRPINAR