1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
717
Okunma

KIBRIS’TAN YÜKSELEN SES
Son 10 yıldır gündemimize adeta bombardıman edilerek yağdırılan dayatmalar nelerdi?
-Kendi medeniyetimiz yenilmiştir. İlla Batı Medeniyetine teslim olacağız.
-Kendi kaynaklarımız yetersizdir, illa borçla geçineceğiz.
-Kendi ülkemiz lider olamaz, illa Avrupa Birliği kapısında beklememiz gerekir.
-Kendi müesseselerimiz hantaldır, illa bunları yabancılara satacağız.
-Kendi sistemlerimiz iflas etmiştir, illa küresel ekonomik sistemleri uygulamalıyız.
-Kendi öz değerlerimizi bırakıp, illa batılı gibi olmamız gerekir.
-Kendi askeri gücümüze değil, illa ABD koalisyonu olmaktaki güce istinat etmeliyiz.
Vesaire vesaire…
Bütün bu yanlış politikalar duvara toslamasına rağmen, ülkemizde hala yeterli bir uyanış gözlenemedi. Ya da başlayan uyanışlar, gerilim politikaları ile yanlış yollara kanalize edildi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de aynı krizlere sokmuşlardı:
-Çözümsüzlük çözüm değildir, illa taviz verip uzlaşmamız gereklidir.
-Bağımsız devlet hülyasından vazgeçmeliyiz, illa federatif bir çözüm bulmalıyız.
-Kuzeydeki eski Rum topraklarını sahiplerine iade etmeliyiz, tazminatlarını ödemeliyiz.
-Rumların Avrupa Birliğine girmesi ile adadaki Türk Askeri işgalci konumuna düşmüştür, illa geri çekmeliyiz.
-Limanlarımızı ve havaalanlarımızı illa Rumlara açmalıyız.
-Kurtardığımız Kıbrıs topraklarının sınırlarını illa daraltmalıyız.
-Batılıların dayattığı çözümleri illa kabul etmeliyiz.
-Elimizde tuttuğumuz falan ve filan yerleri illa Rum yerleşimine açmalıyız.
-Kıbrıs’ı illa 1974 öncesi konumuna getirmeliyiz.
-Avrupa Birliğine girmek istiyorsak bu tavizleri vermeliyiz.
Vesaire vesaire.
Kıbrıslı soydaşlarımız bu boş ve tehlikeli politikalara kanmış, yönetimde büyük değişiklikler yapmışlardı.
Türk askerine işgalci diye hakaret etmek gibi küstahlıkları irtikap edenler olmuştu.
Rumları bağırlarına basmaya hazırlanan binlerce Türk meydanlara çıkmıştı.
Rumların eski katliamlarını unutmuş gözüküyorlardı.
-Evet hayır oylamaları ile Avrupa ve ABD den aferin almayı, çözümsüzlükten yana olmakla itham ettikleri siyasetçileri binbir hakaretle tasfiye etmeyi çözümün başlangıcı saymışlardı. Halkı uyarmaya kalkanları da tutuklamaya varan gözdağları ile korkutmaya çalışıyorlardı.
Bu hengamede Cumhurbaşkanı seçtirilen Mehmet Ali Talat, başta her şeyin güllük gülistanlık olacağını sanıp, öyle gösterip halkın çoğunluğunu arkasına almayı başarmıştı.
Baktı ki, verdiği tavizlere rağmen Rumları ve Batılıları tatmin etmek mümkün değil. İstedikçe istiyorlar. Verdikleri sözleri hep unutmuş gözüküyorlar. Uzlaşmak nedir bilmiyorlar. Hem Talat’ın hem de Türkiye’de Başbakan Erdoğan’ın feryatlarını duymaya başlayan KKTC halkı, şok üstüne şok yaşamaya başladı. Türk askerinin adadan çekilmesinin istenmesi ile gerçekler artık gizlenemez olmuştu.
Son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, önceki seçimlerde dayatılarak seçtirilmiş bulunan Mehmet Ali Talat’ın, büyük bir oy kaybıyla seçimleri kaybetmesi ve çözümsüzlük taraftarı olmakla suçlanan Derviş Eroğlu’nun kazanması neticesine baktığımızda, Kıbrıslı soydaşlarımızda büyük bir uyanış görüyoruz.
Yaptıkları yanlışlıklara pişman olmuş gözüküyorlar.
“Ya dün, ya dünya” gibi göz boyayıcı sloganlara artık aldırmadıklarını görüyoruz.
Türkiye’den yapılan tüm propaganda ve baskılara rağmen.
Dayatılan yanlış politikalar geri tepmeye başlamış gibi.
Uyanış Kıbrıs’tan başlamış gibi gözüküyor.
Gaflet nasıl bulaşıcı ise, uyanış da bulaşıcıdır.
İnşallah!..
Şu ana kadar verilenler ise gitmiştir. Dökülen su kabını geri dolduramaz.
Hiç olmazsa geleceği kurtarmak gerek.
Ekrem Şama