12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1139
Okunma

Bugün, güneşli güzel bir Pazar günü. Bir haftanın stresini atmak için;dört gözle beklediğim gün.
Eşimi ve kızımı alıp kırlara yayılmak, çiçekleri koklamak; ilk gençlik yıllarımda yaptığım gibi papatyalardan seviyor, sevmiyor falları açmak(eşime açtığım için her zaman seviyor çıkmalı) düşüncesindeydim.
Sabah, edebiyat defterindeki şiirleri ve yazıları okumak için girdiğimde; bana gelen mesajın yanıp söndüğünü görünce; tıklayıp açtım ve okudum:
- SAYGIDEĞER Ayhan bey
Ankara Atatürk Kültür Merkezinde Ukus-ANKARA adresinde imza günüm bugün akşama kadar devam edecektir.
Tüm şair dostlarımız ile birlikte sizleri bekliyorum.
Hiç unutur muyum derken; bu mesaj gelmeseymiş demek ki;aklımdan uçup gidecekmiş. Sabiha Serin…Şaire dost…Hecenin ustalarından ve düzyazıda da kalemini konuşturuyor.Bugün, imza günün sonuncusuydu.Gitmem gerekiyordu,daha önceden gideceğimi bildirmiştim çünkü…
İşin ucunda yayımlanan kitapların imza günü olunca; iki elim kanda da olsa bütün işlerimi iptal eder, yine giderim…Onunla sanatsal duyguları paylaşmak,benim için ne büyük bir mutluluk olacaktı,bilemezsiniz…
Hatta kitaplarını bastırmış dostları; dedektif gibi arar bulur,geleceğimi söylerim.Eğer zamanında gidemediysem telefonla mazeretimi kesinlikle bildiririm…İçerisinde fırtınalar kopan o insanların gözlerindeki sevinç ve hüznü birlikte yakalamak,bana çok büyük bir keyif verir.
Sevincin kaynağında; yeni çıkarmış olduğu bir eserin yaratıcısı olmanın kendisine kazandırdığı gizli bir mutluluğu sezinlerim…
Hüznünde ise yine yalnızları oynuyor olmasının ezik duygularını gizlemeye çalıştığı bakışlarının derinliklerinde yakalarım…
Eşimden müsaade istedim. O,sağ olsun bu konuda; beni, özgür bırakmayı her zaman yeğlemiştir.
- Evin temizliğini bari yapayım. Bir haftadır, pazarlara çıkmaktan evin içine elimiz değmez oluyor diye beni, şaire arkadaşın yanına gönderdi.(E,bu yaştan sonra hanımın sözünden çıkmamak lazım…)
Metrodan AKM.de inip,şair arkadaşımın bulunduğu yere doğru yürümeye başladım.Çayırların üzerindeki sarı sarı nergizler dikkatimi çekti.Bir tanesini alıp koparmak istedim.Sonradan koparmaktan vaz geçtim.
”Her çiçek dalında güzeldir!..Onun doğal yapısını bozunca; kokladığının kokusu bile etkisiz kalır” düşünceleri beynimde şimşek gibi çaktı.Allah’ıma şükür ki;bu zamana dek hiçbir çiçeği,doğal yapısından çekip almadım,parmaklarımın arasına…Onu,uzaktan bile seyretmekle en büyük haz duymuş,yüreğim çağlamıştır mutluluktan…
Sivas etkinliklerinin yapıldığı yere girdim. Şaire dost da, Sivas’tan geliyordu. O kadar kalabalığın içerisinde onun standını hemen buldum.Sanatsal çekim gücü,beni o noktaya kilitlemişti.
Kar taneleri kitabını önündeki masasına dizmiş, etrafında kimseler yok,öyle sessizce oturuyordu…Yaklaştım…
- Merhabalar efendim..
- Merhabalar…
- - Ben, edebiyat defterinden Ayhan Sarıkaya..
- Ha,öyle mi?...Hımmm…Evet şimdi anımsadım.Mesajla iletişim kurmuştuk...
- Evet.
Kaynaşmamız saniye bile sürmedi. İlk kez birbirimizi görmemize rağmen, sanki kırk yıllık dost gibiydik.Odaklandığımız nokta şiirdi.
-Hocam, ben hiçbir şeyde iddialı değilim.Hala çırak noktasındayım.
-Hiç önemli değil. İçindeki kor var ya,bir gün bu sevdayı ateşler…
Bana, hiç erinmeden kitabından dizeler okuyor.
Tam bir hececi.
-Ben de hece şiiri yazmak istiyorum.Ne yapmalıyım?
Önce hece üzerine kaynak bulup, bol bol çalışacaksın üzerinde ve ilham de geliyorsa korkma…
Sohbetimiz, devam ediyordu.Toplumun ilgisizliğinden yakınıyordu.Gerçekten de öyleydi…Stantın önünden insanlar,gelip geçerken yaklaşmıyorlardı bile…Sanki kar taneleri,şiir kitabı değil de birer bomba…
- Kitap alan yok,Ayhan Bey!..Bak kendi imkanlarımla Sivas’tan çıkıp geldim.Bu kitabı da zaten kendi paramla bastırdım,henüz bir hafta bile olmadı.Ama okuyan yok…Alan yok…
Pazarcı damarım kabarmaya başladı. Ne de olsa on yıldır, pazarlarda akşama kadar çığırtkanlık yapıyorum. Tezgahımdaki malı eğer satamazsam deli olurum.O malı kesin satmam lazım.
Bir an kendimi kaybettim. Kar taneleri kitabını satmam gerek diye çılgınca bir düşünceye kapılarak; stanttın önüne yaklaşan bir meraklının burnundan girip, kulaklarından çıktım. Adam”,nuh diyor peygamber demiyor” cinstendi.
-Param yok… param yok…Papağan gibi tekrarlayıp duruyordu.
İkinci bir kez genç çocukları olan bir aileye tebelleş oldum.Fertler,anlamsız bakışlarla beni süzüyorlardı…Onlar da fos çıktı…
Sabiha Hanım, beni uyardı.
-Aman yapma !!!...Gülünç durumlara düşeceğiz…
Tam da konsantre olmuştum ki; bağırıp çağırıp kalabalığın dikkatini “ Kar Taneleri” şiir kitabına çekmeyi düşünüyordum…
İmzalı bir kitabını aldığımda çok mutluydum…
Yanından ayrılıken burukluk vardı içimde...
O,kalabalığın içerisinde Kar Taneleri şiir kitabıyla yapayalnız kalmıştı!..
Düşünüyorum da sanatçılar,hep böyle yalnızlığa mahkum mu olacaklar!!!...