11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1477
Okunma
Yuvarlak bir masanın etrafında altı kişi toplanmıştı. İstanbul’un Çamlıca tepesindeki en muhteşem konaktı burası. Yaklaşık Yüz dönüm, duvarla çevrili bir alan içindeydi. Bu mini saray, Dolma bahçe Sarayı dâhil tüm sarayları kıskandıracak güzellikte idi. Bu tepede malikâne sahibi olmak başlı başına ayrıcalıktı.
Toplantı salonu ve bütün bina, inanılmaz teknoloji ile donatılmıştı. Haberleşme, güvenlik, konfor dâhil her şey uzay çağı teknolojisine göreydi.
Patron, fincandan bir yudum aldı ve:
- Ak deniz bölgesi rapor versin.
- Patron, Musa ağa ve ailesi sorunsuz gidiyor.
- Karadeniz bölgesi rapor versin.
- Karadeniz de de Temel ailesi ticareti ve limanları ele aldı. Sarp sınır kapısında Rus mafyası ile sorunlar var ama yakında aşılacak.
- Ayrıntılı dosya hazırlat ve bizzat sen izle.
- Emredersin Patron.
- Marmara ve Ege rapor versin.
- Liman ve sınır kapılarına hâkimiz. Tersanelerden zarardayız. Satalım mı?
- Tersaneler bizim maskemizdir. Asla satılamaz. Ama zararsız işletmenin çarelerini bulun. Size yılsonuna kadar müsaade.
- İncelemeye gelirseniz şeref duyarız efendim.
- İç Anadolu bölgesi rapor versin.
- Doğan ailesi standart çalışıyor. Sorun yok ama Doğan Bey dar kafalı, kaçak işine yanaşmıyor.
- Olmaz öyle şey. Bütün yollar Ankara’dan geçer. Gizli rakip çıkarın ki gerekirse kızağa alalım Doğan’ı. Var mı bir belalısı?
- Lazo ver efendim.
- İkisine de gaz verin, başaran ve itaat eden bizimle yürür.
- Emredersiniz patron. Şey, Doğudaki tır trafiğinde bir sorun mu yaşanıyor?
- Doğu sorunsuz yaşayamaz. Aşiretler işimizi yavaş da olsa görüyor. Çin mafyası ile olan ilişkilere ve doğuya B masası bakıyor. Bunlar direk bana bağlıdır. Oralarla ilgili işleri bekletmeden kırmızı ofise ulaştıracaksınız.
Konuşmalar hararetli değil ama çok gizliydi. Belli oluyordu ki bu güzel konakta çirkin işlerin kararları alınıyordu.
Villanın arkasındaki havuzun kenarında şezlongda bir kadın üstsüz güneşleniyordu. Binanın her iki köşesinde nöbet tutan silahlı erkek muhafızlar orada hiç yokmuş gibi rahat davranıyordu. Fakat yalnızlıktan gayet sıkıldığı belliydi. Bu garip dünyada bir insanı, her şeye ama her şeye sahip olmak bile mutlu etmeyebiliyordu.
Toplantı dağılmış alınan kararlar uygulayıcılarına iletilmişti. Üç gece evvel dağıtılan barda faaliyete geçmişti. İşletmecileri üzgün ve korku içindeydiler. Vergisini aksatmadığı devleti, maliye, belediye ve sağlıkçılar ile karşısında buluyordu hep. Güvenli çalışma ortamını mafyaya haraç ödeyerek bulabiliyorlardı. Mafyaya “ hayır, benim devletim var” deseniz sizi kimse koruyamazdı. Her şeyin bir aslı birde göstermelik yüzü vardı. Hatta kuralına göre iş yapanlar hep kaybederken her yol mubah düşüncesindekiler başarılı oluyordu. Bir örnek verip sizi hazırcı yapmayacağım. Düşünün, hayal kurun ve oyuna dâhil olun lütfen. Ben size; adam, arzu ile yatak odasına dalarken kafasında birçok fantezi vardı; dediğimde siz onu tamamlayın zevkinize göre. Her şeyi yazmak dahi mümkün değil ki. Kınadığınız şeylere nasıl da müptelasınız.
Nefise son model arabasını Oran’da bir villanın garajına park ediyordu ve içeri giriyordu.
- Selam Tuğrul.
- Hoş geldin Nefise.
- Banyoya girmem gerek
- Ben de geleyim mi?
- Gözlerini açmazsan olur.
- İşim var gülüm.
- Nedir kıymetli işin?
- Birkaç yere virüs gönderiyorum.
- Haydi, banyoya geçelim.
- Soyunuk musun yoksa?
- Kör müsün?
- Hadi yaaaa.
- On dakika beklerim banyoda.
- Tuğba geldi galiba.
- Abooo, kız ne bu hal?
- Ne var halimde?
- Çırıl çıplaksın.
- Banyoya giyinik mi giriyorsun?
- Nefise, dayanamıyorum. Ben de soyunuyorum kuz. Net kızmaz değil mi?
- Muamelene bağlı.
- Merek etme Tuğrul’dan çok iyiyim.
- Tuğrul, uyudun mu yoksa?
- Kocanı da çağırdıysan geleyim.
- Seni adam sayıp gözünü oyar sonra.
- Ben sizi nasıl görürüm o zaman?
Gülüşmelerden sonra Tuğrul’u zoraki olarak banyoya götürdü iki kadın. Son model cam sağlık havuzunda içki içerek ve cilveleşerek eğlendiler. Tuğrul’un gözündeki özel gözlükler olmayınca tamamen körlük yaşıyordu. Sekreter Tuğba ve Nefise kör oda arkadaşlarını itinayla yıkayıp, cinsel tahrikte bulunarak onu azdırıyordular. Bu durum bir acıma mı, fantezi mi, fedakârlık mı ya da ne olup ne olmadığını kendileri de bilmiyordu. İki bayan arkadaşı ile banyoda sevişmekte olan kör Tuğrul “ Sana ben hummalı gizler büyüttüm. Söyleyemedim” diye de ritimlice şarkı söylemektedir. Hiç birinin akrabası olmaması ortak yanlarıdır. Zaten aile kavramının iyice yitip, birlikteliklerin yaşandığı bir dönemdir. Kıskançlık duygusunun kırıntısı bile cehaleti hatırlatan bir ateş parçası olmuştur. Bütün ilişkiler ve dahi maneviyat adeta paraya endekslenmiştir. Soysuzlaşma son safhaya gelmiştir. Ayıp, hayâ, namus, sadakat, iffet gibi kavramlar unutulmaya yüz tutmuştu. Yanlış ve doğrunun dahi içi boşaltılmıştı. Üç arkadaş da, aylık kiralarına denk gelen maaşlara günde 12 saat Nabyay cehenneminde çile doldurmadıkları için şanslıydılar. Nabyay disko Birol ve Suzan’ın çağına ait kölelik zincirlerinden birinin tek halkasıydı. Onlar bedenen köleydiler oysa bu çağın en medeni insanları bile ruhen kölelikle savaşıyordu.
Tuğrul Nefise’nin Net lacced gibi karanlık bir yabancıyla evlenmesinden huzursuz olmuştur. Nefise ile eşiymiş gibi sevişebildiği halde kendini ona layık görmediği için aşkını söyleyememiştir.
Dinsizliğin din olduğu bu devirde, Tuğrul, Tuğba, Nefise ve Net’de ateist idi. Net’in milliyeti bilinmezken diğer üçü Türk idi.
Nefise lacced, güzelliğine çok çok güzeldi ama Şeytanla dans edip deccalla yatağa giren karaktersiz, para âşıklısı bir kadındı. Nefise nefislerin belalısıydı. Lacced gibi, kadınlara hiç değer vermeyen, onları süprüntü olarak gören bir adamın dikkatini çekip onunla evlenmenin arifesine gelmişti.
Dığan’ın bölgesinde haraç toplayan Lazo lakaplı Muhammed’in adamları ile doğan’ın adamları silahlı çatışmaya girmişti. Bir hafta içinde üçüncü vaka yaşanmıştı. Lazo, Doğan’la görüşmüyor ve dişe diş onunla mücadele ediyordu. Doğa, rakibinin desteklenip kendisinin üzerine salındığını ciddi ciddi düşünmeye başlamıştı. Ama işin içinden çıkamıyordu.
Koca bir yaz mevsimi bitmiş son bahar tüm duygusallığı ile sürüyordu. Nefise kiraladığı dairede yeni eşyalarını diziyordu Tuğba ile. Net ile evliliği tamamdı ama eşini haftada ya da 15 günde bir görebiliyordu. Tuğba ile dairede birlikte kalsalar da Tuğrul’a da hava taksi ile on dakikada uğrayabiliyorlardı canları görüşmek istedikçe.
Nefise coşkun bir sel gibiydi. Anlık kararlar alır ve mücadele ederek kazanırdı. Hayatta muvaffak olabilmek için göze çarpan maskaralık, kendini gösteremeyen ehliyetten üstündü ona göre.
On beş yaşından beri mantığını duygularının önünde tutardı Nefise. Paraya ihtiyacı olduğu için değil tarz edindiği için böyle yaşıyordu.