12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
797
Okunma
İnsanların ya da kurumların, kendi çizdikleri yol konusunda, ilerlemiş olmaları, amaçlarına hızla yaklaşmakta olmaları, onların başarılı olduklarını gösterir.
Onların karşısında isek, yandaşları değilsek eğer, bu bizim için başarısızlık hatta yenilgi sayılmalıdır.
Bu günkü iktidarın, kendisi ve yandaşları açısından, başarılı olduğunu söylemek zorundayız. Hem de oldukça başarılı !
İşsizlik, yolsuzluk, yoksulluk almış başını gidiyor. İnsanlar evlerine bağlı doğalgazı kullanmaktan, elektiriği-suyu bile kullanmaktan çekinir olmuşlar. Maaş artışları reel olmayan enflasyon rakamlarına göre yapıldığından, alım gücü sürekli düşmeye devam ediyor. İflâs eden, kapısına kilit vuran, çalışanlarını sokağa atan iş yerlerinin sayısı hızla artıyor. Her yağmurda sel baskınları, alt yapının ne kadar kötü olduğunun delili.
Böyle ortamda gerçek başarısızlığını, kendinden bekleneni veremediğini , beceriksizliğini ve hatta âcizliğini başka gündemler yaratarak bastırmaya/ gizlemeye çalışıyor.
Kürt açılımı diye yola çıkılıyor önce. Bir taraftan Kürtlere, veremeyecekleri tavizleri vaad ediyor. Diğer taraftan yapmak istediğinin sadece demokrasiyi geliştirmek olduğunu söylüyor. Kürtlerin ve özellikle PKK’nın isteğinin , kesinlikle ayrı bir devlet ya da bu yolun başlangıcı olan özerklik olduğunu, sağır sultan bile çoktan öğrenmiş ! Apo’nun sözünü ettiği yol haritasında da bu açıkça belirtilmiş zaten ama örtbas edilmeye çalışılıyor. Onların sözünü ettiği demokrasi, ayrı devlet olma yolunda ilk adım olan özerkliktir. Bunu hiç biri de inkâr etmiyor zaten. Bunu verebilir misiniz ?
Bu konuda Zülfü Livaneli bile bir demecinde ona destek çıkıp herkesi şaşırtmıştır. Çünkü o da inanacak noktaya gelmiştir. İşte başarı.
Yargıya saldırılmıştır. ’Allah’ın askeri ’ diye tarif edilen bir vatandaşın, Danıştay saldırısını laikler adına yaptığı iddiası çok kişiye yutturulmuştur. Sürekli yargıdan dert yanılmış, haksızlığa uğrandığı, yargının iktidara muhalif olduğu konusu işlenmiştir. Burada da kat edilen yol, oldukça fazladır.
Sonunda orduya kadar uzanılmıştır. Üstelik, Deniz Feneri gibi bir yolsuzluk davasının, kamuoyundan gizlendiği halde, ordunun en gizli odalaraının sırlarının söz konusu olduğu davanın kamuoyundan gizlenmesi reddedilmiştir.
Aslında gerçekte ordunun kamuoyunda aklanmasına sebep olacaklarının, Deniz Feneri’nin ise yargıda aklanması halinde bile, vicdanlarda aklanmasının mümkün olamayacağının farkında değiller tabii.
Bu ülkede askerin de , polisin de ve hatta yargının, eğitim camiasının içinde bile çürükler vardır, olabilir. Bunların ayıklanmasını herkes ister. Bu yapılırken, onları bahane edip, kurumlara saldırılmasını, onların yıpratılmasını asla tasvip etmeyiz.
Maksat üzüm yemek değil de bağcıyı dövmek olduğuna göre, bağcı dövülmüş ve hatta bağcının dövülmesi gerektiği bazılarınca desteklenmiştir.
Bıçak parası alan doktorlar vardır. Rüşvet alan polisler vardır. Çetelere karışmış askerler olabilir. Para ile sınıf geçiren öğretmenler vardır. Sahte reçetelerle devleti dolandıran eczacılar da vardır. Hepsini bulmak, deşifre etmek, cezalandırmak devletin görevidir.
Ya parlamento ! Fikir suçlarını kesinlikle saymayıp, diğer adi suçları sorgularsek eğer, kaç parlamenterin sicili temiz çıkacak acaba ? Kaldırın dokunulmazlıkları da bir de sizin kozmik odanıza misafir olalım bakalım !
Fakat bu devletin başında, devletin imkânlarını kullanarak, dağıttığı kömür-makarna-beyaz eşya karşılığında halktan oy isteyen/alan bir de iktidar vardır !
Ve bu iktidar kendi açısından çok başarılıdır bu gün ! Cahil halkımızı çok kolay kandırabiliyor, ordusuna, polisine ve hatta cumhuriyetine bile düşman edebiliyor çünkü !
İktidarda kalmak uğruna her şeyi mübah bilenler için, başarı değil de nedir bu ?
Fikret TEZAL