25
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1454
Okunma


İnternet ile ilk tanıştığımda 38 yaşımdaydım. Yani bundan 12 sene önceydi. O zaman sadece raks net sohbet odaları vardı. Edebiyat, siyaset, genel kültür gibi isimleri vardı odaların ve gerçekten adına uygun sohbetler yapılırdı. Kimse kimseye pas atmaz, kimse kimseye bulaşmazdı. Efendice sohbetini yapar çıkardın. Çoğu ailecek oturulurdu bilgisayar başına. Kimsenin kimseden saklısı yoktu. Daha doğrusu saklayacak bir şey’i yoktu.
Çok güzel dostlar kazandım o sohbetlerde. Birisi ile daha sonra ortak oldum ve 2 sene Alsancak ta kafe işlettik. İnanılmaz keyifli günlerdi. Hala da görüşüyoruz.
Bir diğeri ile ailece tanıştık. İzmir’e geldiler. Urla da evimizde ağırladık.
Erkek-kadın arasında kaçgöç yoktu. Güvensizlik yoktu. İnsanlar gerçekte neyseler sanalda da oydular.
Sonra ıcq çıktı. Hani derler ya “ Silah çıktı mertlik bozuldu “ diye. Aynen öyle oldu. Olayın akışı değişti. Dostluklar şekil değiştirdi. Tabii ki sohbetler de bu değişime ayak uydurdu. İşin çivisi çıktı.
İnsanlar aldatılmaya başlandılar. Bir üçüncü kişi ile değil. Direkt olarak birbirleri ile aldatıldılar. Yalanlar uçuşmaya başladı sohbet pencerelerinde. Ve iş o hale geldi ki inşaat mühendisiyim diyenin sıvacı, doktorum diyenin de hademe olduğu anlaşıldı. Asla küçümseyerek söylenmiş bir söz değildir bu. Aman diyeyim, yanlış anlaşılırsam çok üzülürüm. Alın teri ile para kazanılan hiçbir iş küçük görülemez. Küçülen meslekler değil karakterler, kişiler oldu.
Sonuçta inanılmaz bir toplumsal erozyon başladı. Hemen ardından gelen msn işi daha da bir pekiştirdi.
Güvensizlik en etkin duygu konumuna geldi insanlarda. Herkes birbirine şüphe ile yaklaşır oldu. Bakalım altından ne çıkacak? Tedirginliği sohbetleri iyice sunileştirdi.
Ve her haklı çıkışta yürekler kırıldı, hayaller yıkıldı. Hatta yuvalar dağıldı.
İnternet çılgınlığı giderek tüm toplumu sardı. İnsanlar asosyal oldular. Türk adetlerinin en güzeli olan komşuluk yok hale geldi. Akraba ziyaretleri tamamen bitti. Bilgisayarlar sabaha kadar açıktı, insanlar deliler gibi yazışarak iletişim kurmaya çalışıyorlardı.
Toplumdaki bu çılgınlık bazı kişiler için fırsat olarak değerlendirildi ve sanal ortamda isteğinize, beklentinize yönelik partner bulabileceğiniz siteler pıtrak gibi türemeye başladı. Sorun iyice içinden çıkılmaz hale geldi.
Bir grup insan dağın zirvesi diyeceğimiz bu durumu yaşayıp, alacağını alıp, kaybedeceğini kaybettikten sonra yavaş yavaş dağdan inmeye başladılar. Daha ayakları yere basar, daha seçici ve daha elit bir internet kullanıcı seviyesine ulaştılar.
Toplumsal ve kültürel statülerine uygun siteler aramaya başladılar. Güncel konular, siyaset, ekonomi, vs gibi konulardaki görüşlerini paylaşabilecekleri adreslere yönelmeye başladılar.
Sohbetler elbette kesilmedi. Msn üzerinden yazışmalar, tanışmalar yine devam etti.
Ve bu insanlar, artık olayın ilmini aldıklarını, üstat olduklarını düşündükleri için sohbet ettikleri kişileri daha bir ince eleyip, sık dokuyarak seçer oldular.
Kendi yaş gruplarından insanların artık hayatlarının şekillenmiş, ayakları yere basan, yaşamdan ne istediğini, ne beklediğini bilen, sözünün senet olduğunu, yanıltmayacağını, aldatmayacağını, kandırmayacağını, çıkmazları için duygularını kullanmayacağını düşündüler. Karşılaştıkları adresin sıradan olmaması da bu düşüncelerini destekledi.
Ne büyük bir yanılgı içinde olduklarını fark edemediler, ne yazık ki. Çok bildiklerini düşündükleri bir dönemde en önemli şeyi unuttuklarını geç fark ettiler.
SANAL, SANALDIR.
Grubun büyük bir bölümü de bu yanlış düşünce ve saptama yüzünden bir kez daha hayal kırıklıklarını onarmak, yaralanan yüreklerini tedavi etmek, örselenen gururlarını, kişiliklerini kurtarmaya çalışmak için çekildiler.
Kalan bir avuç insana ne oldu?
Bilmem, ben sadece batak, pişti, king oynamakla ilgileniyorum artık. İsmim “Mehmet “, soran olursa. Kimseye bulaşmıyorum, kimse ile konuşmuyorum. Aklıma gelen konuları yazıya döküp bu sitede yayımlıyorum.
Bilgisayarın kapatma düğmesine basıp arkadaşıma yemeğe gidiyorum, misafirlerimi ağırlıyorum.
Msn?
O neydi?
Eser Aslanlı
izmir
Yazar Mehmet Eroğlu’nun kitaplarından, konu ile bağdaştırdığım, birkaç güzel söz.
"İnsan, gördüğümüz, (daha çok) görmek istediğimizle sınırlıdır ve genellikle de göründüğünün ve anlatıldığının dışındaki her şeydir." (Yarım Kalan Yürüyüş, syf: 269)
"İnsanları sıradanlaştıran akıl ve zeka yetersizliği değil, hayata yönelik eğilim ve seçimleriyle ahlaki tutumlarının sığlığıdır…" (Yüz: 1981, syf: 419)
"Her insan, ne kadar karşı koyarsa koysun, eninde sonunda kendi yaşamına bağlanır; öyle ki, ikinci bir seçenek verilse bile yine kendisininkini seçer…" (Zamanın Manzarası, syf: 327)