13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1731
Okunma

Aşk eski bir yalan / Adem ve havva’dan kalan….
Sözleri Sezen Cumhur Önal’a ait bu pop şarkısı dillerde dolanır durur hala..
Aşk üzerine herkesin söyleyecek bir iki lafı vardır. Neden olmasın? Konu aşk olur da susulur mu?
Ben hiç aşık olmadım, diyen birini tanımıyorum. Varsa da bana inandırıcı gelmez. Bu kişiler genellikle aşkı küçümser görünürken, aslında ondan öcüden korkar gibi korkarlar.
Aşk, eski bir yalan mı gerçekten?
Daha doğrusu aşk yalan mıdır?
Biz insanlar, nedense yalan kelimesini, kendimiz için en elzem olan konular için kullanırız.
Mesela; dünya yalandır, dostluklar yalandır
Böyle derken de, bu yalan dünyada yaşamak için ne varsa yaparız. Dostlukların yalan olmasından korksak da bir dostumuz varsa başımızın üzerinde taşırız onu.
Yalan, bizim korkularımızın tanımı olup çıkar.
Kavuşamadığımız zaman yalan olur aşk.
Öbür yandan kavuşulduğu zaman da aşk biter.
Tuhaf bir paradokstur bu çözemediğimiz.
Aşk yasa ve kural tanımadığı gibi, acımasızdır da, bitti mi biter. Hatır gönül dinlemez. Çeker gider.
Reşat Nuri Güntekin’in bir romanında (Eski Hastalık) , aşk eski bir hastalık olarak nitelenir.
Oysa bazı uzmanlara göre de aşık olmamak bir hastalıktır.
Hangisi doğru?
Aşık olmak mı hastalıktır; olmamak mı?
Burada ister istemez William Shakespeare’in meşhur sözü geliyor aklıma: Olmak ya da olmamak ; işte asıl mesele bu.
Varlık ve yokluk arasında gidip gelen benlik…..hiçlik korkusu..
Ben derim ki, aşk varlığı besleyerek yaşamın biricik yakıtı oluyor.
Hiçliğin olduğu yerde aşk da olmaz kanımca.
Yine uzmanlar diyor ki, ilkel adam aşık olmuyordu. Aşk uygarlığın ürettiği bir duygu. Sanat ve güzellik gibi.
Cinsel güdülerini ertelemeden yaşayan ilkel insan, aşık olma ihtiyacı duymuyormuş.
Bu durumda, aşk ertelenen cinselliğin biriktirdiği bir ruh hali.
Mademki, muasır medeniyet yolunda hiç durmadan ilerleyeceğiz, aşka çok ihtiyacımız olacak(!)
Uygarlığın, sanatın ve aşkın tarihi eş zamanlı..
Bazılarına göre de aşk, üremek çoğalmak için doğanın uyguladığı bir hile.
Demek bu yüzden aşkın gözü kör(!) Doğa gözlerimizi bağlayıveriyor…
Düşünsenize doğa hilebazın teki. Şöyle sesleniyor: Ey insanlar, aşk yalandır, esas olan üremektir. İşte bu yüzden sizi aşkla kandırıyorum..Güzel bir kandırmaca olduğunu kabul etmek lazım.
Uzmanlar ne derse desin, aşk her zaman var olacakmış gibi duruyor..
Hani, nerede o eski aşklar? diyenleri de duyar gibiyim.
Her çağ kendi aşkını yaşar. Yaratır.
Bugün geçmişteki gibi yaşamak zorunda değiliz ki duygularımızı.
Tabii, kabul etmek gerekir ki, teknoloji aşk hikayelerini değiştirdi. Eskiden günlerce mektuplar beklenirmiş sevgiliden. Şimdi, anında gülücük dolu bir mesajla, merhaba, diyebilirsiniz sevdiğinize.
Bu gelişme aşkın değersizleştiğini gösterir mi?
Aşk her tür sanatın gıdasıdır aynı zamanda…
İçinde aşk geçmeyen şarkı var mı ki? Varsa da ne yavandır…
Bir ressam en güzel tablolarını aşktan yola çıkarak yapar..
Şairin aşkı anlattığı dizeleriyle büyüleniriz..
Romancı, bir aşk hikayesinin içine öyle bir çeker ki bizi, kaybolur gideriz sayfalarda.
Aşk, mistisizmde daha derin ve anlamlı bir şekilde çıkar karşımıza. Ancak kaynağı yine kalptir..
Mevlana’nın aşk adına çok söz söylediğini biliriz.
Bunlardan biri: Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide; şahidin yoksa, davayı kazanamazsın.
AŞKI KAZANMAK EMEK İSTER.
---------------------------
1. DENEME / müget
16.09.09 / istanbul