9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
650
Okunma

Uzun bir tatilden sonra tekrar koşuşturmaca ile dolu iş yaşamına dönmek. Üç haftalık iznimin son günlerine geldim. Yaklaşık on dokuz gün eden yıllık iznim boyunca, bu süreyi nasıl geçirdiğimi doğrusu anlayamadım. Yoğun tempo ile devam eden çalışmanın ardından bana ödül gibi gelmişti bu izin. İzine ayrılmadan kafamda planlar yapmıştım. Özgür olduğumu hissettirir bana izin günlerim.
İznimin ilk günlerini planladığım şekilde evimin temizliği ile uğraşmakla geçirdim. Temizliğimi bitirecek ve daha sonra rahat bir şekilde istediğim şekilde hareket edecektim. İyi ki de ilk günlerimi o şekilde değerlendirmişim. Sonra ki günler de sanırım üzerime rehavet çöktü. Gece geç saatlere kadar ailece oturduk. Onlar ile oturmadığım zamanlar da yine ben PC’ min başında ve “EDEBİYAT DEFTERİ” sayfasında gezinirken ve yazıları, şiirleri okurken buldum kendimi. Çoğunlukla 03.00 civarlarında, uykulu gözlerle yatağıma süzüldüm. Gece rüyalarıma bile giriyordu ertesi günü yazacağım bölümün çoğu satırları. Doğal olarak ta ertesi sabah benim uyanmam 10.00 saatlerini buluyordu. Balkonda güzel bir sabah kahvaltısının ardından, aynı yerde içilen sabah kahvesine de doyum olmuyordu.
Mevsimin yaz olması sebebiyle sevgili eşim, kızım ve benim kararımız ile kısa bir süreliğine, yani üç günlüğüne tatile çıkmaya karar verdik. Haritaya ve cüzdanımızdaki paraya bakarak, en ekonomik yönden avantajlı yakın yerleri tercih etmeye karar verdik. Ben Bolu’ da ikamet ediyorum. Yemyeşil bir doğanın içinde yaşıyorum. Bir tarafta Yedigöller, diğer tarafta güzelliği ile ünlü Abant Gölü ve kış turizminde yenice kendini tanıtmaya başlayan Kartal kaya ile ünlü olan Bolu. Aslında çoğu insanın sıcaktan bunalarak tercih edeceği yerdir benim yaşadığım şehir. Ama nedense, insan değişik yerleri gezmek ve görmek istiyor.
Uzun zamandır gitmeyi istediğimiz Amasra’ ya gitmeye karar verdik. İnternette yaptığımız araştırma sonucunda güzel bir sahil kasabasında bir otel bulduk ve rezervasyonumuzu yaptırdık. Yollar çok virajlı. Araçta ilerlerken, ben arkada yatar vaziyette gittim. Yolculuk esnasında, midemin hassaslığından dolayı bu şekilde gitmeyi tercih ediyorum. Çakraz’ a indiğimizde harika bir manzara ile karşılaştım. Küçük bir sahil kasabası idi. Ama benim yaşamak istediğim bir yer diye düşündüm içimden. Biraz dinlendikten sonra sahile indik. Akşam yemeğinden sonra, küçük bir yer olması nedeniyle eğlenecek fazla maalesef. O yüzden de odamıza çekildik. O sırada denizin serenatını dinledim geç saatlere kadar. Dalgaların, sahile vuruşundan çıkan ses harikaydı. Bütün stresimin gittiğini ve rahatladığımı hissettim. Daha önce de başka bölgelere tatil için gitmiştim fakat bu kadar etkilenmemiştim. O seste büyük bir huzur hissettim. Adeta Çakraz’ a aşık olmuştum. Balığı harika dostlar. Üç gün boyunca, akşam yemeklerimde balık yemeyi yeğledim. Amasra ile arası on beş kilometre kadar tahminen. Günü birlik gittiğimiz Amasra’ yı da gezme fırsatı bulduk. Bol bol fotoğraf çektik. İstediğimiz her şeyi yaptık. Deniz kokusunu çektim ciğerlerime.
Ayrılık vakti geldiğinde ise içimi hüzün sardı. Aracın içinden son bir kez baktım Çakraz’ a. Gözlerimle “ sonra yine görüşmek üzere “ dedim. Beş saatlik mola vererek süren yolculuğumuzun ardından evimize ulaştık. Evimi de çok özlemiştim.Son bir haftayı da evime gelen konuklarımı ağırlayarak molayı bitirdim.
Yoğun bir çalışma için enerji toplamış oldum. Bir yıl idare edecek kadar bir doping. Ah keşke her gün tatil olsa diyorum kendi kendime. Ama bunun için yaklaşık üç yıl daha sabretmem gerekecek. Gel teskere gel. Tıpkı Esmeray’ ın şarkısı gibi…