38
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3522
Okunma


Efendimiz, sultanım, nurum selamün aleyküm…
Bilir misiniz efendim, şikâyetim var yaşamdan ve insanlardan yana. Biraz da kendimden yana. Diğer insanlar gibi dini birikimim belki fazla değil ama yüreğimdeki sessiz çığlıklarımı bir sizin duyacağınızı biliyorum bu yüzden bir size yağdı kıraç topraklarda kuruyan duygularım… Biliyorum ki siz sesin içindeki, ruhun içindeki samimiyetin alfabesinde duyarsınız samimi hıçkırıkları…
Bilir misiniz efendim, buralarda suçsuz masum bir sürü çocuk öldürülüyor…
Derdi, savaşın ölüm kokan sesinde büyümek
Derdi, kan kokusunda nefes almak
Derdi, vahşete bereket olmak
Derdi, güneşe bakması gereken gül yürekleri koyu renklerinde boğmak olan,
Yüreği kötülüğe dönmüş sözde insanlarca, masumlar yok ediliyor yaşama hakları ellerinden alınıyor. Analar evladını yavrular analarını ateş misketlerinde bir oyun misali tek tek kaybediyorlar. Ve hiçbir ALLAHIN kulu günahsız çocukların suçsuz halkın bu ateş oyunundaki gönülsüz katılımlarına dur diyemiyor… Ben de…! ! !
Bilir misiniz efendim, buralarda kuldan utanmayan ALLAHTAN korkmayan insanlar var. İftiranın cehennem rengi tablolarını yüreklere ateşin kızıl alevinin korunda saplayanlar var. Dış görünüşü yürekle bağdaştırıp darağacında cellat görevi yapanlar var… Susmak iftirayı kabullenmek susmamaksa kulaçlarını attıkça dibe dalmak oluyor. Hani ne yapsan suç derler ya…! ! !
Bilir misiniz efendim, evladın anaya babaya vefa ve saygı duruşu çizgi dışında artık ’Yanınızda ihtiyarlıyan ana ve babanıza Of bile demeyin’ Ayeti içindeki ince sızıyı bizler bilirken, şimdilerde anaların yüreği dağlanıyor evladının dudaklarından çıkan acı kelimeleri duydukça. Yüreğimizin yıkılmaz kaleleri babalar ise surlarında ki yaşam koşturmalarının telaşlı izlerini taşıyorlar. Bu yalan dünya için süren kargaşada yavrularımızın da bizlerin de yüreğinde maneviyatın ihmal edilmiş soluk rengi yansıyor yaşamımıza. Kimbilir belki de saygısızlık duvarını yavrularımızla biz birlikte örüyoruz farkında olmadan.
Bilir misiniz efendim, komşusu aç iken tok gezen bizden değildir demişsiniz. Hiçbirimizin birbirinden haberi yok. Sokakta çocuklar nefeslerindeki açlık kokusunu bali ve tiner çekerek gideriyorlar. Onlar günümüzün şanssız biçare masum kayıpları.. Onların yüreği ruhu bedeni üşüdükçe benim insan yanım yanıyor utancın biçare tonunda.
Bilir misiniz efendim, nefsimin en çekici renginde ikilemlerin kıskacında kalıyor ruhum. Aslında her insan gibi yüreğim ve aklım doğruyu biliyor hissediyor ama bazen nefsimin dokunuşlarında çizginin yanlış tarafına taşabiliyorum. Ama biliyorum ki hatalarımla ve doğrularımla insan yanımı ruhumun temellerinde daha güvenli yerlere oturtacağım… İçimdeki kızın çığlığını kimseye duyurmak istemiyorum bir sana hep sana yakarışım sultanım duy sesimi…
Bana dua eder misiniz efendimiz. Yüreğim yalancı dünyanın yalancı kıpırtılarında çizik çizik oldu… Kanadıkça duvarlarımdaki azim rengi soluyor kanadıkça gücüm tükeniyor… Sabır ilmeğinin en hassas yerini dokurken yüreğim telaşın hüzün tonunda çırpınıyor güven ormanım… Sizin o merhamet dolu, güller kokulu, güneş sıcaklığındaki yüreğinizden çıkan duayı almak için nefsime de küserim SÖZZZ… Yeter ki kimsesiz yüreğime kimsem olan duanızı hissedeyim…
Efendimiz, sultanım, nurum, Yüce ALLAHIMIN en sevgili kulu, PEYGAMBERİM, mektubumun içine size hasret büyüyen en değerli gülümün kokusunu bırakıyorum…
SELAM VE DUA İLE…
23.03.2009
Mehtap Altan