ELİNDE TERAZİN Mİ VAR
ELİNDE TERAZİN Mİ VAR?
Sevili dostlar, bu başlık hepinize hemen tanıdık bildik bir başlık olarak geliverir değil mi?
Evet, elimizde terazimiz mi var metremiz mi? Ne diyorsun sen Ataroğlu ne terazisi ne metresi elimizde bunlardan başka ne ölçü aletleri var bir bilseniz. Anında adamın boyunu, huyunu, enini, kilosunu, ateşini, hacmini ölçer söyleyiveririz evvel Allah. Bu konu da üstümüze yoktur toplum olarak.
Hatta dışından bir bakmayla içini okur inancını, dinini, mezhebini belirler, huyunu hünerini ortaya çıkarırız değil mi.
Peki ya bizi ölçenlerde varsa. Acaba biz hiç tartıldık mı? Enimizi boyumuzu kilomuzu biliyoruzdur bu kolay. Olaylar karşısında direncimiz ve duruşumuz nasıldır acaba hiç denendik mi?
Nefsimizin isteklerine karşı, musibetlere ve hastalıklara karşı sabrımız ölçüldü mü? Parayla, kadınla veya erkekle imtihan olduk mu? Bir makama getirildik mi? Getirildik ise davranışlarımızda nasıl bir değişiklik oldu?
Kısacası bu engelli koşularda bir yol alabildik mi engellere takılmadan?
Bu sorular çoğaltılabilir. Ama şu kadarını söyleyim şahsım için maaşı aldığım gün yürüyüşüm değişiyor. O gün pek halk deyimiyle pek kasalak yürüyorum ben sizleri bilmem.
Dostlar bir hikâyeyle daha da çalım isterseniz muhabbetimizi. Aslında anlaşılmayan bir yanı da yok ya muhabbetimizin ben yine de anlatayım.
Vatandaşın biri elinde bir büyük bıçakla camiye girer. Cemaat ta tam namazı kıldırmış tespih çekecek. Yüksek sesle sorara cemaate:
— İçinizde Müslüman var mı?
Adamın sesinin yüksek birazda sert oluşundan olsa gerek cemaat korkar kimse sesini çıkarmaz önüne bakar. Ama adam bağırmaya devam edince içlerinden çok yaşlı bir adam, her halde öleceksem de bu yolda öleyim diye içinden geçirir ve elini kaldırır.
—Ben varım der.
Eli bıçaklı adam gel amca öyleyse der ve ihtiyarı dışarı götürür.
—Amca bir kurbanım var da İslami usullere kestirecek bir adam arıyorum. Şu kurbanımı kesiver der.
İhtiyar bakar ki durum hiç de beklediği gibi değil. Yatırır keser kurbanı. İhtiyar derki evlat bir adam daha çağır ben yoruldum gelsin yardım etsin.
Adam yine eli bıçaklı fakat bu sefer bıçak kanlı girer camiye ve tekrar sorar.
—İçinizde başka Müslüman yok mu?
Bu sefer cemaatin hepsi gözlerini imama efendiye diker. İmam şöyle bir bakar, çıkan olmayınca cemaate kızarak,
— Ne oluyor cemaat iki rekât namaz kıldırdık diye âlemin müslümanı biz mi olduk? Der.
Gerisisini siz değerlendirin dostlar. Tartın bakayım elinizdeki terazilerinizle. Acaba bizleri kimler tartar.
Kim tartarsa tartsın ben ona karışamam da o söyletirse bir türkü söyleyivereyim bu hikâyenin üzerine.
SEVERİM
İnsandır dünyanın seçkin varlığı
Ondan mı ki hoş sanatı severim
O’na kul olunca çekmem darlığı
Gerçekleri ilanatı severim
Hayatın gerçeği bu imiş meğer
Bir yudum muhabbet hayata değer
Gönüllere sultan olursam eğer
Belki o zaman saltanatı severim
Bu âlem kaynıyor hep için için
Her an uyanıklık iksiri için
İlahi sanatın vitrini için
Giyinirim şatafatı severim
Zahmetsiz rahmeti bulanı göster
Dertler ferahlığa edilmiş astar
Cennet varken cehennemi kim ister
Ceza değil mükâfatı severim
Gülen yüzün çoğu beni kandırır
Şeytani suratlar çok inandırır
İnsanlar alkışlar sonra indirir
Haktan gelen iltifatı severim
Ataroğlu’m bende payımı alam
Sazımı sözümü bu yönde çalam
Senden ne gelirse hoş olur Mevlâ’m
Sahibinden ihsanatı severim
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.