Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Bayram KAYA 1
Bayram KAYA 1

Kurtuluşun Felsefesi 08

Yorum

Kurtuluşun Felsefesi 08

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

874

Okunma

Kurtuluşun Felsefesi 08

8]Bu insanlar da vatan sevgisi ve vatan savunması fikri yoktu’, gibi çıkarımların denmesi anlamına da gelmektedir.

İşte bu tutum da, süreci tam anlayamayıp, karşı hareketi, sürece monte eden, genellemeci yanılgı ve diretmelerdir. Bir kere, hiç bir din uluslaşma süreci yaratamaz. Ancak bu uğurda eğer siz bir karar almışsanız, bu aldığınız kararın yayılma ve yaygınlaşmasında, kabul ettirilmesinde, vektörsel bazda (temelde) insanları aidiyeti eksenleştirmeye, yönlendireceğiniz, tutulacak yol araçlarından biri olabilir.

Bu tür fevrilik nasıl genellik olur? Elbette böylesi bir kurtuluş savaşı ve savunulması, kolektif olacaktır. Kolektif olanlar da, parça işleyişlerin; koordineli, planlı, kademeli sıralar alaraktan bir tümleşmeleriyle belirmelidir. Bunun yadsınması olası mı? Böylesi yadsınmayı savlayan birinin tarih bilinci olduğu, yani tarihi yasaları olan toplumsal hareketi, bildiği ve aydın bakışlı biri olduğu, söylenebilir mi?

Bu olaylardan, olguyu görememektir. Olguyu es geçip, unutturup, olayı olgu yapma, dikkatsizliği olmaktadır. Ya da bilmez kitleleri taraftar kılma pahasına, yanılsatma ve yanıltma kastıdır.

Olgu içindeki olaylar nasıl ilişkilenmiş, hangi olaylar nasıl gelişmiş, Bunu anlamak, ayrı bir mantıksal çözümleyiciliktir. Ama ayrıntıya indirilmiş incelemelerimiz de, genelleştirilen, bağıntısından kopartılıp, abartı yapıcı tutumlar, olmamalıdırlar.

Kurtuluş savaşı; olay, deney ve girişimler devinmesinin kendisidir. Ve kimi olanlıklar özellikle Ege’de yer ve zaman özellikli tutumlardır. O karamsar günlerde bir sahipsiz olunuşun ve ne yapılacağının henüz bilinemez olmasına verilmiş olan bir cevaptı. Sonuçta bu efe hareketlerinin; düşmanı yıpratma olgusuna ve düşmanın ilerleyiş süratini kırma, düşmanı meşgul etme, düşmana zaiyat verme giderekten düşmanın az çok azmini kırıcı, azmine gölge düşürücü, bir yararlara dönüştüğü de açıktır.

Bu katkılar az şey mi? Üstelik bu da en azında, yen oluşan Anadolu hareketine göreceli bir zaman kazandırdı. Hiç bir şey tek başına ve ilişkisiz bir gerçeklenme değildir. Ama bu ilişkilerin her hangi biri de olayın ya da gerçeklenmenin kendisi değildir. Bu beyhude bir abartıdır. Süreç er geç olacaktı.

Bu, olumlu ya da olumsuz gelişen, olay ve olam biriktirişlerin değerlendirilebilmesi de; ancak toplumsal hareket gerçekleştikten sonra; katkılığına göre kategorize olacak, deneyim sonucu olan olgusal anlamalardır. İşte sizin ;"Kurtuluş Savaşını sadece Mustafa Kemal mi yaptı?" deyişiniz, kişinin kendi bir yığın bilinçsizlikleriyle, anlamazlıklarıyla ve bilmezden gelişleriyle, saptırılacaktır. Kişileri, olgusal bütünlükteki parça ilişkilerini; toptancılıkla açıklamaya götüren, abartma yanılgısına düşürür olacaktır.

Bu kolektif gerçekleşmelerin, kolektif fiillerin, anlaşılması; ister istemez şahısta mündemiç olur. Siz Viyana kuşatması derken, kimi anar ve hatırlarsınız acaba? O savaşa katılan tek tek askerleri mi? Savaşa destek veren halk kişileri mi? Savaşın planını yapan kişiyi mi? Vs. Bu savaşa dek hatırlanan muhteremin gücünü, kim olarak bilirsiniz? Elbette Merzifonlu Kara Mustafa Paşa aklınıza gelir. Acaba Savaşı, sadece Merzifonlu Kara Mustafa paşa mı yapmıştı? Bu insan mantığının olayları yalınlaştırarak anlamasına da uygundur.

Hareket kolektiftir, ama savaşı kumandanın taktiği, kumandan merkez eksenli oluşma kazanır ve kumandanın taktikleri tartışılır. Ali’nin Veli’nin sivil itaat ve itaatsizliği; yanlı oluşları ya da yansızlıkları, sürecin olay ve olam bazlı (temelli-tabanlı) ayrıntısıdırlar maalesef. İyi bir taktikle ve size inanmış az bir kuvvetle dahi, işi başarırsınız. Atatürk de bunu yapmıştır.

Ali Galipçi, Çerkez Ethemci asayişsizlikler, Çapanoğulları, Adapazarı, Düzce ayaklanmaları; Konya Deli Baş ayaklanması, 1. ve 2. Anzavur ayaklanması vs. ile Anadolu direnişi akamet uğratılıp boğulmak istenmiştir. Yine Anzavur komutalı dinci ve dinsel amaçlı Hilafet ordusu gibi karşı direnç odaklı olumsuzlukların da, dinsel, kimi cami destekli , kurtuluş savaşını akamete uğratma amaçlı bir karşı olunuşlae içinde olduğu da hemen aklımızın yanı başında olmalıdır.

Bir araçsal parça, unsur olan manevi katkınlıkta oluşmaları, hepten de, masummuş gibi görmezden gelmeyelim. Yine buradan da, tüm dinsel oluşmalar suçlu ve karşı dirençmiş gibi asla ve asla görülmemelidir. Çünkü bunlar kurtuluş felsefesinin asli unsuru değillerdir. Abartılı ve akılcı olmayan ortaya konuşlarla, bunlara pay çıkaracağız derken, oluşum muhatapmış gibi zarar görür.

Hele daha sonraki Şeyh Sayıt ayaklanması. Milli Aşiretler ayaklanması, Ermeni İntikam tugaylarının fırsatçı hareketleri, Karadeniz’de Rum Pontusçu isyanları, Demirci Mehmet Efe isyanı içinde, Anadolu hareketi nasıl başarı ile çıktı? Bu iyi bir analizin konusudur. İşte böylesi büyük ve kutsal bir hareketi, asker ya da cami bazında veya inançlı inançsız eksenli görürsek; iş, içinde çıkılmaz bir cılızlık olur.

Bir ülkenin işgali inançlılığın yâda inançsızlığın bir ürünü olmayıp, emperyalizmin sömürge işgali idi. Direnişte sömürüye karşı olmanın fevri bilinç ve direnci de bu sömürüye karşı oluştu. Emeğe, özgürlüğe, sahibiyetçi oluşlara sahip çıkma zorunlu gayreti idi. Bu bilinci ortaya koyanlar dindar da dinsiz de; Müslim de, gayri Müslim de; kadın da, erkek de; çocuk da, genç de; efe de, yörük biçimli de; olumlu da, olumsuz da; oluşmaların içinde belirecektir ve belirmişlerdir de.

Tüm bunların içerisindeki olumluluklarla var bulunanlardan sadece bir tekleri olan cami, efe hareketi gibi oluşmalar dahi, öz hareket değildirler. Ama öz harekete katkın olanı da var, karşı olanı da var olan katkınlıktırlar. Bunlar hedefin kullanılan meşru ve gerçek gereççi yöntem ve araçlarıdır. Katkındırlar üzerine düşeni de, önce fevri olarak, sonra Anadolu hareketinin içine katkı vererek, can siperine bir biçimde, yüz akı bir başarı ile yapmışlardır. Unutmayalım ki aracın kendisi (bütün olumlu fevri öznel hareketler), çoğu kez kendiliğinden hedefe gitmezler. İşlev yolu, yol yöntemi, yöntem de, amacı belirler. Ortaya işlevi iyi koymak gerkti.


Sürecek

Bayram KAYA

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kurtuluşun felsefesi 08 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kurtuluşun felsefesi 08 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kurtuluşun Felsefesi 08 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL