0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
48
Okunma
HOŞGÖRÜ TEVAZU MU, KORKAKLIK MI?
Hayatım boyunca birçok kez bir cümleye takıldım; bozuk plak gibi, bugün de o takılmalardan birini yaşıyorum.
Ne mi?
Tabii ki; “Hoşgörü.”
“Hoşgörü, çökmekte olan bir toplumun son erdemidir.”
Bu söz sıkça Aristoteles’e atfedilir; ancak buna dair hiçbir kanıt yoktur.
Bazıları da D. James Kennedy’ye mal eder.
Ama her ne şekilde, kime mal edilirse edilsin; üzerinde durmaya değer bir ifade olduğunu düşünüyorum.
Hoşgörü?
Neden hoşgörü, çökmekte olan bir toplumun son erdemi olarak kabul edilir?
Çünkü cesaret kaybolup korkaklık baş gösterdiğinde, sığınılacak tek şey hoşgörü olur!
Peki, hoşgörü hâlâ birilerine atfedilen bir erdem midir; yoksa korkaklığın üstünü örten bir kılıf mıdır?
Ne zaman yanlış olan bir şeyi savunmak yerine, korkaklığımıza kılıf olarak “hoşgörü” adı altında her şeye katlanmak mecburiyetinde kaldık?
Çünkü “hoşgörü”, herhangi bir bedel ödemeden elde edeceğimiz rahat ve huzurun karşılığıdır.
“Hoşgörülü” olan biri ne savaşmak ne de mücadele etmek zorundadır. “Hoşgörülü” olan, itiraz etmek zorunda da değildir.
“Hoşgörülü” olan biri şunu söyleyebilir; “Bu adama katlanıyorum ama uğraşmaya değmez.” Ne var ki şunu kastediyordur: “Umurumda değil. Huzurumu neden kaçırayım ki?”
Bu korkaklığı pekiştiren onlarca atasözü de vardır: “İte bulaşmaktansa çalıyı dolaş.” “Uğraşmaya değmez.” “Onun seviyesine mi ineceğim?” “Sen affet, büyüklük sende kalsın.” gibi.
Bu bir yüce gönüllülük mü?
Yoksa teslimiyet mi?
Ne zaman ki saygı, görmezden gelmeye dönüştü; açıklık ve şeffaflık, rahatsız etme korkusuna evrildi; barış, tartışma ortamının yokluğuna dönüştü… İşte o gün toplum, her şeye izin verir hâle geldi. Korkaklığının üstünü örtmek için de adına “hoşgörü” dedi.
Yoksa insanlar yasalar tarafından korunmadığı için mi olaylar karşısında duyarsız ve sessiz kaldı?
İnsanı değersizleştiren sözler karşısında bile “ifade özgürlüğü” dedik; kayıtsızlığımızı, vurdumduymazlığımızı kutsarcasına adına “hoşgörü” dedik.
Ahlaklı bir toplum yaratmak için olaylar karşısında çözüm “hoşgörülü” olmak mı? Yoksa aynı şiddetle tepki göstererek karşı koymak mı?
Elbette olaylar karşısında sessiz kalmamak, tepki göstermek bir hak arayışıdır. Bu arayış ise sağlam bir duruş ister. Duruş bedel ister. Duruş insanı yalnız bırakır. Duruş kışkırtır.
Mesele tam olarak budur.
Toplum, hoşgörüsüz olduğu için ölmez. Ama haksızlığı görmezden gelip kayıtsız kaldığında, “hayır” demeyi unuttuğunda; önce ahlaki değerleri, sonra da insanlığı ölür.
İnsan, bir başkası için değil; kendi değerlerini sahiplenip onurunu korumak için “hayır” demeyi öğrenmelidir. Çünkü “hoşgörü”, insana atfedilen son erdem değildir.
Efkan ÖTGÜN