3
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
84
Okunma

HASKİ’NİN İNTİHARI
Mavişin Gözyaşları:
Evvelden beri kedilere, köpeklere ve güvercinlere karşı bir büyük ilgim var. Her birinde ayrı bir huzur buluyorum. Gün geldi bu huzur beni hüzne boğdu. Hüznün öznesi Alman Kurdu Haski’ydi. Bu hüzünlü olay, bana büyük bir hayat dersi verdi dersem doğru bir çıkarım yapmış olurum. Öğrendim ki, onlarında hisleri var ve sevgileri çok köklü.
Emekli olmamıştım. Bir öğle vakti arkadaşlarla bir araya gelmiştik. Köpeklerden bahsediyorduk. Ben konuya daha yakın duruyordum. Arkadaşım Zafer, ilgimden istifade edip, bana bir Haski yavrusu vermek istediğini söyledi. Ancak ben yavru istememiştim zira bakabileceğim durumum yoktu. Apartmanda hayvan beslemek çok sorunluydu. Bunu kendisine söylemiştim.
Ertesi gün, çalışma masama geçip çalışmaya başlayacaktım. Ancak masam üstümde bir kutu vardı. Önce bir kargo sanmıştım, dikkatle incelediğimde içinde kıpırdayan bir şey olduğunu fark ettim. Kutuyu hemen açıp baktım, içinde dişi bir enik/Haski yavrusu vardı. Henüz gözleri yeni açılmış.
Hemen arkadaşım Zaferi aradım, ancak kendisine ulaşamadım. Eniği kutudan çıkardım ve bahçeye geçtim. Kantinden süt ve bisküvi aldım, bulduğum bir kap içinde ezdim ve eniğin yemesini bekledim ancak enik, sütü içiyor ama bisküvileri yemiyordu. Tekrar arkadaşımı aradım ancak yine ulaşamadım. Aramamın sebebi biraz fırça çekmekti niyetim. İstemediğim halde eniği başıma sardığı için.
Çalışma odamın yanında posta ayırma bölümü vardı. Oraya bıraktım ve çalışma masama geçtim. Arada bir bakıyordum. Birkaç saat sonra odadan kötü kokular geliyordu. Kokunun servise yayılmasını önlemek için kapıyı iyice kapattım ve içeride temizlik yaptım. Enik her tarafı pislemişti. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Kantine gittim ve büyük bir karton kutu aldım ve eniği kutuya koydum. Yine süt ve bisküvi ile doymasını sağladım.
Müdüre Jale yanıma geldi, günlük işlerle ilgili bir şeyler sordu. Konuyu çözdük ama müdür sanki bir şeylerden şüphelenir gibi oldu. Eniğin olduğu bölüme geçti. Burnunu tutarak geri geldi. “Halit bu ne böyle! Her tarafı koku sarmış. Nereden buldun bu köpeği. Hemen onu buradan çıkar” dedi. Durumu gerektiği gibi izah ettim ve müdürü ikna ettim. Kutuyu bahçeye çıkardım. Mesai bitene kadar orada kaldı.
Mesai bitmişti. Elimde kutu ile servise bindim ve eve geldim. Hemen bahçeye geçtim ve kutuyla birlikte eniği iyice doyurdum. Merhum annem, babam hayvanları seven insanlar olduklarından bahçede kalmasına razı oldular.
Günler hızla geçerken Haski yavru günden güne hızla büyüdü. Zincirle zapt etmek mümkün olmuyordu. Bizlere öyle alışmıştı ki, ayrılacağımızı anladığında içten gelen bir sesle inliyor, masum bakışlarını gözlerime mıhlıyordu.
Sonraki günlerde; akrabalarımın bahçeli bir evi vardı. Mehmet abiye söylemiştim ve köpeğe bakacağını söylemişti. Bu benim için iyi bir haberdi. Köpeği götürdüm. Mehmet abi çok sevindi ancak Ümmühan yenge hiç hoşnut olmadı. Neyse ki oğulları köpeği istedi ve bir süre köpek onlarda kaldı.
Babam her gün kasaptan kemik-et getirip besliyordu. Mehmet abi güvercin, tavuk ve horoz besliyordu. Haski birkaç tavuğu telef etmişti. Buna rağmen köpeğe bakmaya devam ediyorlardı. Sonraları şikâyetler armaya başlayınca Haski için yeni formüller düşünmeye başladım.
Haski’yi görmeye giderdim. İlk zamanlar boynuma atılır yüzümü yalamaya çalışırdı. Babama da alışmıştı ve üzerine atılır, elbiselerini kirletirdi ancak babam köpeklere çok düşkün bir insandı. Haski bir şeyler hissediyordu. Üzerime sıçrayarak sevgisini belli eden köpek şimdilerde sırtını dönüyor ve bakmıyordu. Yanına yaklaştığımda bile hiç yüzüme bakmıyordu. Verdiğim kemiği burnuyla itiyor hiç ilgilenmiyordu.
Kızım Çiğdem, Gazi Eğitim Fakültesini kazanmış, ben ise eşimden ayrılmıştım ama çocukların eğitim yıllarında olumsuz etkilenmemeleri için bu evliliği pek hissettirmiyorduk. Evi Kastamonu’ya taşımıştık. Oğlum Osman Gazi’yi aradım. Kastamonu’da liseyi okuyordu. Kendisine bir köpek yollayacağımı söyledim. Köpeği daha önce görmüştü bu nedenle itiraz etmeden istedi. Ancak apartmanda nasıl bakacaklardı. Büyük bir sorun vardı.
Köpek için büyük bir kafes yapmıştım ve köpeği zor bela kafese koydum ve iki arkadaşla otobüsün beni alacağı yere kadar getirdim. Bir süre bekledikten sonra otobüs geldi. Muavin yanımıza geldi, haberleri olduğu için eşya olarak gönderecektik. Bagaja yerleştirdik ancak içeriden Haski’nin resmen ağlamasını işitiyordum. İçimden ben de ağlıyordum aslında…
Oğluma telefon ederek otobüsü beklemesini söyledim. Oğlum çok sevindi. Dört-beş saat sonra oğlumdan telefon geldi. “Baba bu köpek Haski mi” diye sordu. “Evet oğlum, bu bizim Haski. Ne oldu, inanmıyor musun?” diye sordum. Oğlum, Haski’nin azmanlaşacağını kısa sürede bu kadar büyüyeceğini bilemezdi….
Kısa süre sonra emekli olmuştum ve Kastamonu’ya gittim. Apartmanda homurdanmalar başlamıştı. Karşı binada bir arkadaş edinmiştim ve bu arkadaşın abisinin bir çiftliği vardı. Konuyu arkadaşıma aktardım, sevindi. Köpeği kendi çiftliklerine götürmek istediğini söyledi. Biz de sevindik aslında ama Haski’den ayrılmak öyle kolay olmayacaktı.
Arkadaşım Muharrem, aracıyla bina önüne geldi. Ben ve oğlum Arka tarafa geçip, Haski’yi aramıza aldık. Kısa bir yolculuk sonunda çiftlik evine geldik. Muharrem’in abisi bizi karşıladı. Köpeği zor bela yeni evine götürdük. Haski yeni evindeydi. Havayı kokluyordu, gözlerimizin içine bakıyordu ve endişesini belirtiyordu. Ben ve oğlum, Haski’yi severek ve okşayarak teselli etmeye çalışıyorduk ancak gözyaşlarının aktığına da şahit oluyorduk. O anları asla ve asla unutamıyorum…
Haski’yi bırakıp eve dönmüştük. Oğluma bir bisiklet almıştım, çok zaman oğlum Haski’ye et ve kemik götürüyordu. Ben de emekli olduğum için zaman sınırım yoktu. Kimi zaman Muharrem’in arabasıyla kimi zaman bisikletle gidip Haski’yi görüyordum. Her gördüğümde sanki yeni evine alışmış gibi görünüyordu bu beni sevindiriyordu. Alman Kurdu’nun mutluluğu benim mutluluğum anlamına geliyordu. Ancak…
Çiftlikten şikâyetler gelmeye başlamıştı. Sibirya Kurdu ile Alman Kurdu kırması olan Haski/Husky, çiftlikte tavukları ve kazları boğazlıyormuş. Muharrem’in, abisi aynı zamanda kasaplık yapıyormuş ve köpeği etsiz bırakmıyormuş ama buna rağmen inatçı karaktere sahip Haski, kazları ve tavukları telef ediyormuş. Köpeğin yerini değiştirmişler, yalnızlığa terk etmişler. İlgi alaka kesilmiş. Haski, dört yavrusuyla çaresizliğe terk edilmiş. Biz köpeğimizi görmeye gittiğimizde çiftlik sahibinin yaptığının mantıklı olduğunu düşünmüştük. Birkaç defa daha gitmiştik ve etinin hiç eksik olmadığını görmüştük. Biz de boş gitmiyorduk Ancak son gittiğimizde köpeğin intihar ettiğini öğrendik. Çiftlik sahibi köpeğin etini, suyunu hiç eksik etmediğini ancak köpeğin eti yemediğini, suyu içmediğini ve günlerce aç kalmayı tercih ettiğini söyledi. Biz inanmak zorunda kaldık, zira görüyorduk köpeğin çok iyi beslendiğini. Ölmeden önce gittiğimizde Haski’nin önüne eti-kemiği koyduğumuzda yemediğini görmüştük. Davranışları da değişmişti. Yüzümüze bakmıyordu. Yavruları önünde onlara bakıp duruyordu.
Bir köpek sahibine sırtını döner mi hiç! Evet dönüyormuş. Haski bizi gördüğünde inleyerek sırtını dönüyordu. Yanına yaklaştığımızda hırlayarak dişlerini gösteriyordu ve o bakışlar yok mu? Çok ama çok şey anlatıyordu….
Haski’m, görkemli köpeğim. Sen ne asil bir hayvanmışsın öyle. Yeni doğan yavrularınla birlikte gözyaşı dökerek intihar etmeyi asil ruhunda taşıyordun. Ben kendimi affetmiyorum Haski’m. İnan affetmiyorum. Çok ama çok üzgünüm. O gün bu gündür adın anıldıkça yüreğim ağlıyor ama senin haberin yok Mavişim,
Seni unutmayacağım mavi gözlü asil Kurt.
5.0
100% (2)