2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
45
Okunma

SALDIM ÇAYIRA MEVLAM KAYIRA
Evet, “Saldım çayıra Mevla’m kayıra” Bu söz niçin söylenmiştir hiç düşündük mü? Günümüz itibariyle düşündüğümüzde benim aklımda şu ihtimaller geliyor:
1- Düzenin bozukluğu,
2- Başıbozukluk,
3- Çürümüşlük,
4- Bananecilik,
5- Kuralsızlığın kural haline gelmesi,
6- Ahlaki değerlerin içinin boşaltılması,
7- İcazetli siyaset,
8- Ehliyetsizlik ve liyakatsizlik,
9- Tedbirsizlik.
10- “Ayakların baş, başların ayak olması”
Bu ve daha başka olumsuzluklar ülkemize hangi oranda yansımış görmekte fayda var:
Açık kaynaklara göre:
A- Hukuk üstünlüğünde:
Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne göre, 2015 yılında 80. sırada bulunan Türkiye, her yıl gösterdiği düşüş eğilimi ile 38 sıra kaybederek 2025’te 118. sıraya gelmiştir.
B- Eğitim Kalitesi:
Ülkelerin eğitim seviyesinin araştırıldığı World Economic Forum’a göre dünya genelinde Türkiye eğitimde 99’uncu sırada yer alıyor.
C- Yoksulluk Sıralaması:
İşsizlik, enflasyon, faiz oranı ve milli gelir gibi ekonomik göstergelerin esas alınarak hesaplandığı Dünya Sefalet Endeksi’nde Türkiye 156 ülke içinde 21. sırada yer aldı. Sefalet sıra-lamasında Türkiye Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada yer alıyor.
D- Kadın Cinayetleri Sıralaması:
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) kadına karşı şiddet istatistiklerine göre Türkiye, %32’lik oranla OECD ülkeleri arasında birinci sırada. Yaşamı boyunca her üç kadından birinin şiddet gördüğü Türkiye, ayrıca bu konuda G20 ülkeleri arasında da birinci.
E- Türkiye’nin Dış Borcu:
Hazine ve Maliye Bakanlığı, Türkiye’nin brüt dış borç stokunun, 30 Haziran 2025 tarihi itibarıyla 547,7 milyar dolar, net dış borç stokunun ise 295 milyar dolar olduğunu bildirdi.
G- Türkiye, Çocuk Taciz ve Tecavüzünde Kaçıncı Sırada:
Çocuk istismarı listesi; Türkiye birinci, her yıl 10 bin istismarı Rusya ikinci, her yıl 50 bine yakın seks istismarı Avustralya üçüncü, her yıl çocuk tacizi, çocuk istismarı ve lisanslı karşı uygulanan şiddet nedeniyle 2 bin 500’ün üzerinde dava açılan Pakistan dördüncü, her yıl 20 binin üzerinde gerçekleştiği Amerika, her yıl 18 binin üzerinde çocukla Afganistan, her yıl 16 binin üzerinde çocukla birlikte, İngiltere’yi, Afrika Zimbabve Botsvana, Hindistan, Bangladeş ve Güney Afrika izliyor.
Ülkemizin haline bakıyoruz ve “böyle bir ülkeyi inşa etmek için büyük bir yetenek gerekli” diye düşünüyoruz(!)” 20-30 yıl içinde ne oldu da cennet ülkemiz yaşanmaz bir ülke haline geldi? İnanın, kasıtlı olsa bile bir ülkeye bu kadar kötülük yapılamaz. Çünkü her kötülüğün ruhunda birazcık olsa da insani kırıntılar bulunur diye düşünüyorum.
Ülkemizin kuruluş felsefesi Cumhuriyete ve Laikliğe dayalıdır. Ancak demokrasiyi tren zanneden batıdan icazetli, Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi karşıtı bir Siyasal İslam zihniyeti ülkemizin kuruluş felsefesini ortadan kaldırmak için tüm karanlık zihniyetini uyguluyor. Bunun için; delme-çakma Siyasal İslamcı sözde tarihçileri, yorumcuları, gazeteci ve bürokratları batı merkezli dayatmaları “milli politikalarımız” diye yutturarak uyguladılar ve ülkemizi çıkmaz bir sokağa soktular!
Bütün bunlar yalan değil gerçektir. Bu gerçekleri hem batılı yetkililer hem de delme-çakma bir takım siyasetçi görünümlü muktedirler milletin gözünün içine baka baka söylediler. Şahit mi lazım! Öyleyse araştırın ve görün. Ülkemizdeki gelişmelere dikkatle bakın, anlayacaksınız. Benim bunları yazmam aslında “malumun ilanıdır”
Bir ülkede hukuk düzeni bozuluyorsa, ehliyet ve liyakat ortadan kalkıyorsa, nepotizm hastalığı hortluyorsa, her gücü yeten kendi hukukunu uyguluyorsa bu durumda iyice düşünmeliyiz: Mafyalar-çeteler, kumarın sektör haline gelmesi, rüşvetler, hırsızlıklar, yolsuzluk ve usulsüzlükler, yağma ve talanlar, iftiralar-yalanlar, tacizler-tecavüzler ve faili meçhul cinayetlerin yanı sıra “vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışan” yargı sistemi, saymakla bitmiyor. Bu çürümüşlüğü ortadan kaldırmak için hiçbir tedbir almayıp önünü açanlar mahşeri vicdanlarda ve “İlahi Adalet” önünde mutlaka hesap verecektir.
Şundan eminim ki; ülkemiz küresel emperyalizm tarafından kuşatılmıştır. Tom Barak denilen Evanjelist ucube, ülkemizin cumhurbaşkanına bile dil uzatıp, “icazeti biz verdik” diyebiliyor! Ve hazin olan şu ki; bu ülkenin başına öyle ya da böyle cumhurbaşkanı seçilen zat-ı muhterem, ağzını açıp; meşruiyeti milletten aldığını dahi söyleyemiyor! Neden! Ve ayrıca bu ucube, yenidünya düzenini anlatıyor; ulus devletlerin hem Amerika’nın hem de İsrail’in işini zorlaştırdığını, bu nedenle ulus devlet anlayışın yani demokrasinin hiçbir işe yaramadığını ve ortadan kaldırılmaları gerektiğini söylüyor! Ortadoğu coğrafyasının kabileler şeklinde tek adamlar tarafından yönetilmesi gerektiğini açıkça söylüyor. Tek adam göndermesi! Çünkü ülkelerin liderini kontrol altına almak, tüm ülkeyi avuç içine almak demektir. Ucube, işte buna işaret ederek ulus devletimizin tek adama mahkûm edilmesine işaret ediyor. 23 yıllık icazetli yıkımın faturası da, şahı da, veziri de, piyonları da ortada, öyle değil mi?
Tepeden tırnağa çürümüşlüğe öylesine alıştık, alıştırıldık ki, umursamıyoruz artık. Hayat pahalılığına-fakirliğimize şükrediyoruz ve sebebini hiç sorgulamıyoruz. Ardı arkası kesilmeyen cinayetler işleniyor, sebebini sormuyoruz. Çocuklara zincirleme tacizler-tecavüzler yapılıyor, sebebini sormuyoruz.
Söylenecek o kadar çok söz var ki, bıktık, yıldık ve ruhen yıkıldık artık. Ha duvara konuşuyoruz, ha boşluğa. Adamlarda ne ar kalmış ne hayâ. Utanmayı bile utandırıyorlar. Şeytana bile pabucunu ters giydiriyorlar. Allah, bu ucubelerden, bu ahlaksızlardan ülkemizi ve zihnimizi arındırsın.
Maalesef balık baştan kokuyor. Gün ola harman ola…
5.0
100% (2)