0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
15
Okunma
3 Aralık’ın Dünya Engelliler Günü olarak kabul edilmesi tek bir kararın sonucu değildir. Birleşmiş Milletler’in 1992’de aldığı karar sayesinde bu tarih, tüm dünya için ortak bir farkındalık günü hâline geldi.
O günden bu yana 3 Aralık, sadece takvimde duran bir tarih olmaktan çıktı; devletlerin engellilik politikalarını geliştirmesine, şehirlerin herkes için ulaşabilir olmasına, eğitim ve istihdam alanlarının daha kapsayıcı hale gelmesine yönelik birçok somut adımı da beraberinde getirdi.
Her yıl 3 Aralık’ta engelli bireyler sembolik bir görünürlük kazanıyor olsa da, bu günün asıl amacı kutlama yapmak değil, hâlâ çözüm bekleyen yapısal sorunların altını çizmektir. Çünkü bugün, toplumun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturan engelli bireylerin gerçek anlamda eşit bir yaşam talebini görünür kılmaktadır.
Birleşmiş Milletler’in 1992’den bu yana desteklediği bu özel gün, hem ülkemizde hem de dünyada çeşitli etkinliklerle farkındalık oluşturmayı hedefliyor.
Dünya Engelliler Gününün Amacı
Bu gün, ne balonlarla ne de gösterişli kutlamalarla anlam kazanır. Asıl hedef, toplumun kendi gerçekliğiyle yüzleşmesini sağlamaktır. Engellilik ancak konuşulursa çözülebilir; ancak görünür olursa ilerleme sağlanabilir.
Dünya Engelliler Günü, insanların düşünme biçimini değiştirmeyi amaçlar. Engelliliği bireyin kişisel mücadelesi olarak görmek yerine, toplumun ortak sorumluluğu olarak ele almayı öğretir.
Bir binanın girişinde rampa yoksa o eksikliği yaşayan tek kişi değildir; o bina yüzlerce insan için kapalıdır. İşte bu gün, tam da bu bakış açısını yerleştirmeye çalışır.
Ayrıca toplumda hâlâ varlığını sürdüren “yapamaz”, “uyum sağlayamaz” gibi önyargıları kırmayı hedefler. Engellerin çoğu bireylerin bedeninde değil, toplumun zihninde ve davranış alışkanlıklarındadır. Bu nedenle 3 Aralık, eşit ve kapsayıcı bir yaşam düzeninin mümkün olduğunu hatırlatır.
Erişilebilirlik: Sadece Fiziksel Değil, Sosyal Bir Hak
Kaldırımlardan istihdama, eğitimden sağlık hizmetlerine kadar pek çok alanda karşılaşılan güçlükler bize şunu gösteriyor: Erişilebilirlik yalnızca fiziksel düzenlemelerle sınırlı değildir, aynı zamanda sosyal ve zihinsel bir dönüşüm gerektirir.
Engelli bireylerin yaşadığı zorluklar sadece sokakta değil; evde, apartmanda, komşuluk ilişkilerinde bile başlamaktadır.
Türkiye’de yaklaşık 12,5 milyon engelli birey yaşıyor. Bu rakam, meselenin ne kadar büyük ve acil olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Devletin sorumluluğu, bu alanda daha duyarlı ve çözüm odaklı politikalar geliştirmektir.
Engelli bireyler için en büyük sorunlardan biri de “yok sayılmaktır.” Birini görmezden gelmek, onun sorunlarını çözmek değil, tam tersine daha da büyütmektir.
Sorumluluk Kimin?
Elbette bireylerin üzerine düşen görevler vardır; ancak asıl sorumluluk devlete aittir. Engelli bireylerin hayatını kolaylaştıracak düzenlemeler, yasalar ve denetimler devlet eliyle yapılmalıdır.
Engelli bireyleri sadece yılın belirli günlerinde hatırlamak, farkındalık adına yeterli değildir. Devletin tüm kurum ve kuruluşlarıyla bu sorunu ele alması ve kalıcı çözümler üretmesi gerekmektedir.
Engelli Bireylerin Gücü ve Başarıları
Özel bireylerimiz, sahip oldukları beceri ve yeteneklerle hayatın birçok alanında başarıdan başarıya koşuyor. Şiir yazıyor, resim yapıyor, şarkı söylüyor, kitaplar, makaleler, romanlar kaleme alıyorlar.
Bu başarılar, engelin bedende değil, fırsat eşitsizliğinde olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Bu nedenle engelli bireylerle iletişim kurarken “Nasıl yaptın?” gibi küçümseyici cümleler yerine, başarılarını destekleyen, moral ve motivasyon veren ifadeler kullanmak gerekir.
Aynı şekilde iş dünyasında da engelli bireylere fırsat tanımak, bir lütuf değil, toplumsal sorumluluğun gereğidir. Yerel yönetimlerin ve kamu kurumlarının istihdamda öncelik tanıması, çalışma ortamlarını onların ihtiyaçlarına göre düzenlemesi bir zorunluluktur.
3 Aralık Neden Önemlidir?
1. Toplumsal farkındalık oluşturur:
Engelli bireylerin hakları ve karşılaştığı zorluklara dikkat çeker.
2. Eşitliği teşvik eder:
Engellilerin toplumsal yaşama tam katılımı için çözümler geliştirir.
3. Politikaları harekete geçirir:
Eğitimden sağlığa, istihdamdan erişilebilirliğe kadar birçok konuda iyileştirmeleri zorunlu kılar.
4. Uluslararası bir dayanışma sağlar:
Dünya genelinde yapılan etkinliklerle engelli bireylerin sesi daha güçlü duyulur.
Engellilik bir kişiye değil, topluma ait bir durumdur. Eğer bir şehirde kaldırımlar dar, binalar erişilemez, iş hayatı kapalıysa engel kişinin bedeninde değil sistemin kendisindedir. Bu nedenle 3 Aralık, bireyleri değil toplumları iyileştirmeyi hedefleyen bir hatırlatmadır.
Sonuç
3 Aralık bir kutlama günü değildir; bir aynadır. Bu ayna hem bireylere hem kurumlara “Nerede eksik kaldık?” sorusunu sorar. Bu aynaya dürüstçe bakabilen toplumlar, engelliliği bir eşitsizlik değil, yaşamın doğal bir parçası olarak kabul eder.
Ve sonunda şunu anlarız:
En büyük engel, sevgisizlik ve duyarsızlıktır.
Tüm özel bireylerimize engelsiz bir yaşam diliyorum…
Muzaffer KALABA