0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
52
Okunma
“Kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü” dünyanın çeşitli ülkelerinde olduğu gibi, başta büyük şehirler olmak üzere ülkemizin birçok kentinde kutlanıyor.
Maalesef yaşadığımız coğrafya, birçok konuda olduğu gibi kadına şiddet konusunda sorunlu durumda.
Kadına yönelik şiddet, her geçen gün daha da büyüyen bir yara hâline geliyor.
Bir anneye, bir kardeşe, bir eşe, bir evlada yönelen şiddet, toplumun kalbine saplanan bir hançerdir.
Bugün bir kadın cinayeti, yarın bir taciz haberi. Ne yazık ki bu gerçekle her gün yüzleşiyoruz.
Sokakta, evde, okulda, iş yerinde; kadınlar hayatın her alanında baskı, tehdit ve şiddet altında.
Kimi zaman bir anne, kimi zaman bir abla, kimi zaman da bir kardeş olarak hayatın her alanında var olmalarına rağmen, ne yazık ki hak ettikleri değer verilmiyor.
Kimileri sokak ortasında eşini darp ederken, kimileri çocuklarının gözleri önünde kadının yaşamına kast edebilmekte ve bu durum toplumda derin yaralar açmakta.
25 Kasım Neden İlan Edildi?
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1999 yılında 25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan etmiştir.
Bu karar, kadınların aile içinde, sokakta, okulda, işyerinde ve özel yaşamlarında maruz kaldıkları şiddete dikkat çekmek ve toplumda farkındalık yaratmak amacı taşımaktadır.
Kadına Şiddetin Nedenleri
Kadına yönelik şiddetin arkasında birçok sosyolojik, psikolojik, kültürel ve ekonomik faktör bulunmaktadır. Bunların başlıcaları:
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği
Erkek egemen zihniyet
Kontrol etme ve baskı kurma isteği
Ekonomik bağımlılık
Eğitim ve bilinç eksikliği
Şiddeti meşru gören kültürel yapı
Yetersiz yaptırımlar ve hukuki caydırıcılığın eksikliği
Erkeklerin, güç göstermek, öfkesini boşaltmak, kontrol etmek veya cezalandırmak amacıyla şiddete yöneldiği bilinmektedir.
Fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik veya dijital şiddet biçimlerinin tümü, kadının hayatını daraltan birer baskı aracıdır.
Kadına Şiddetin Sonuçları
Şiddet, yalnızca kadını değil;
çocukları,
aileyi,
toplumu
ve geleceği etkileyen çok boyutlu bir travma kaynağıdır.
Kadının fiziksel ve ruhsal bütünlüğü zedelenmekte, insan hakları ihlal edilmekte, toplumsal huzur ve güven ortamı yok olmaktadır.
Sonuç
Bugün dünyanın birçok yerinde kadınlar, çeşitli şiddet biçimlerine maruz kalmaya devam etmektedir.
Özellikle geri bırakılmış toplumlarda ve Ortadoğu coğrafyasında kadına yönelik şiddet daha yoğun ve daha yıkıcı düzeyde yaşanmaktadır.
Kadına karşı şiddet, çatışmalı süreçlerde kadın cinayetleri kat kat artar. Devlet kadın haklarını yasal güvenceler alarak önerebilir. Barış ve kardeşliğin egemen olduğu, özgürlüğün boy verdiği bir düzende pekişir.
Bu nedenle için toplumsal bilinçlenme, eğitim, hukuki düzenlemeler ve güçlü sosyal politikalar hayati önem taşımaktadır.
Kadına yönelik şiddet bir kader değil; çözülmesi zorunlu bir insanlık meselesidir.
Şiddet; fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik ya da dijital olsun, her türü kadının hayatını karanlığa çevirir.
Sadece kadını değil, ailesini, çocuklarını ve geleceğimizi de yaralar.
Şunu unutmamalıyız:
Şiddete sessiz kalmak, şiddeti onaylamaktır.
Belki bugün bir başkasıdır, Ama yarın bir yakınımız, bir arkadaşımız, hatta biz olabiliriz.
Kadına şiddet bir kader değil, değiştirilmesi gereken bir düzen, durdurulması gereken bir suçtur diye düşünüyorum.
Muzaffer KALABA