2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
204
Okunma
Aralık’a girerken insanın yüreğine hafif bir ürperti çöker.
Sanki yılın en sessiz adımı kapıdan içeri girer de, bütün evi bir anda derin bir düşünceye boğar.
Takvim yaprağı incelir, günler hafifler, insan ağırlaşır.
Ne kadar koşarsan koş, Aralık seni bir durdurur;
“Bak,” der, “ömründen bir yıl daha eksiliyor… ama belki bir umut daha yeşeriyor.”
Aralık, mevsimlerin en hüzünlü gülüşüdür.
Ne tam kıştır ne sonbahar; ne bitiştir ne de başlangıç.
Tıpkı insan ömrü gibi ikisinin arasında, bir eşikte durur.
İçinde biriken soğuk, dışarıdaki ayaza karışır;
içindeki sızı, gökyüzünün kurşun rengine benzer.
Ama her hüzün, kendi içindeki bir fırsatı da taşır.
Çünkü Aralık, yalnızca yılın son ayı değildir;
her insanın “ömrüm nereye gidiyor?” diye kendine sorduğu en içli aydır.
Bir ömrü düşün Aralık’ın aynasında…
Çocukluk, ilkbahar gibi tazedir.
Gülüşleri kolay, gözyaşları kısa;
her şey masum bir rüya gibi geçer.
Tıpkı Aralık’ın içinde saklı ilk kar taneleri gibi:
düşer, erir, ama iz bırakır.
Ergenlik, bir sonbahar telaşıdır.
İçinde fırtınalar kopar, dalın kırılacak gibi olur,
ama kimseye söyleyemezsin.
Aralık rüzgârı gibi savurur seni;
bir sağa, bir sola… ama olgunlaştırarak.
Gençlik, yaz günlerinin ateşi…
Hayallerinin ateşiyle ısınırsın,
koşarsın, yorulmazsın, hata yaparsın, yeniden başlarsın.
Her şey senindir sanırsın;
tıpkı yılın bitmeyeceğini sanan Aralık günleri gibi.
Oysa her sıcaklığın bir soğukla sınanacağı vakti vardır.
Yaşlılık, kışın ağır ve vakur sessizliğidir.
İnsan kendi içine çekilir, hafif adımlarla yürür,
daha az konuşur, daha çok hatırlar.
Bir ömür boyunca biriktirdiklerini,
Aralık akşamlarında soba başında sakince yoklar gibi yoklar.
Bazı yüzler gelir gözlerinin önüne,
bazı sesler kulaklarında çınlar,
bazı dualar içlerinde bir yerlerde hâlâ bekler.
Aralık’a girerken, insan aslında kendi ömrüne girer.
Hangi sözleri söyleyemediğini,
hangi sevinçleri ertelediğini,
kırdıklarını, kırıldıklarını,
bir daha geri gelmeyecek günleri sessizce önüne serer.
Ama her Aralık, aynı zamanda bir mucizeyi de fısıldar:
“Bitmedi… Ömür gibi, umut da tükenmez.”
Bir yaprak daha düşer takvimden,
ama insanın içine yeni bir niyet ekilir.
Bir gün daha eksilir,
ama bir fırsat daha doğar.
Çünkü hayat, en çok Aralık aylarında hatırlatır insana:
Geçen her gün bir vazgeçiş değil,
yeniden başlamak için verilen bir imkândır.
Ve işte Aralık’a girerken, insan bunu anlar:
Ömür, kışa dönerken bile
içinde bir bahar saklamayı başarır.
ALİ RIZA COŞKUN
5.0
100% (2)