6
Yorum
11
Beğeni
4,9
Puan
192
Okunma

Zamanın gölgesi uzadıkça, insanın iç sesi daha da kısalıyor sanki. Gürültü çoğalıyor, kalpler küçülüyor, söz çok ama sözün sahibi az… Böyle bir çağda “Zakir” dediğimiz o insanı yeniden düşünmek gerekiyor. Çünkü zakir, sadece dilinde tesbih taşıyan biri değildir; hayatı boyunca gördüğü her şeyde, dokunduğu her kişide, yaşadığı her imtihanda Allah’ı hatırlayan insandır. Günümüz insanı ise bu hatırlayışı kaybetti. O yüzden Zakir’in gölgesine ihtiyacımız var bugün.
Benim anlatacağım Zakir, bir halden ibaret. Bir kıyafeti yok, bir tarikatın postunda da görünmez, bir unvanı yoktur; onun zikir hâli yürüyüşünde, bir yetimin saçını okşayışında, bir yaşlının elindeki yükü alırken beliren tebessümündedir. Otururken zikreder çünkü düşünür; kalkarken zikreder çünkü şükreder; yürürken zikreder çünkü yolun sahibini bilir. Yerden bir taş alıp kenara koyduğunda bile, “Birinin ayağı takılmasın,” diye geçirir içinden—bu bile onun için zikirdir. Çünkü o bilir: İyilik, sahibini kalbe yazdırır.
Zakir, günümüz kalabalığında yalnızca bir kişi değildir; bir duruştur. Her şerde hayır aramak için çabalayan, başına gelen her hayrı Allah’ın lütfu bilip şımarmayan insandır. Onun zikir hali sessizdir ama dokunduğu her şey konuşur. Bir gönlü tamir ettiğinde, kırılan bir kalbi teselli ettiğinde, haksızlığa karşı dimdik durduğunda… bütün bunlarda bir söz söylemeden zikreder. Çünkü Zakir’in zikri dilden önce niyettedir.
Bugünün dünyasında Zakir, bir modeldir belki de: Dünya ile uyumlu ama dünyaya teslim olmayan bir duruş. Her şey hızlanmışken yavaşça dua etmeyi bilen; herkes bağırırken kalbiyle fısıldayan; herkes öfkelenirken sükûnetiyle savaşan… Onun gücü kelimelerinde değil, hâlindedir. Parmak uçlarından dökülen bir merhamet, bakışından yayılan bir güven, adımlarına sinmiş bir adalet vardır.
Zikir onda sadece tesbih sesi değildir; bir çocuğun gülüşü, bir yaşlının “Allah razı olsun” deyişi, bir komşunun kapısına bırakılan sıcak bir ekmek, bir yetimin başına bırakılan dua gibidir. Zakir, iyiliği gösteriş için değil; Rabbine yakın olmak için yapar. Çünkü bilir ki hiçbir hayır boşa gitmez, hiçbir şükür cevapsız kalmaz. Onun için zikir, hayata yayılmış bir ibadettir.
Böyle bir çağda Zakir’e ihtiyaç büyüktür. Çünkü insanlık, kalbini kaybettiği yerde aramıyor artık. Lüks, hız, öfke ve gösteriş arasında sıkışmış bir ruhun nefes alacak bir menfeze ihtiyacı var. İşte Zakir, o menfezdir. Gündelik hayatın telaşında “dur” demeyi öğretir, gönle unuttuğu asıl sahibi hatırlatır. İnsanların gözünden sızmış merhameti toplayıp kalplere geri koyar.
Zakir, bugünün insanına yeni bir şey söylemez aslında; sadece son zamanlarda unuttuğu şeyi hatırlatır:
Allah’ı hatırlamak hayatı güzelleştirir.
İyilik çoğalır, niyet temizlenir, kalpler genişler.
Ve insan en çok zikrettiği şeye dönüşür.
Bizim Zakir’imiz de işte böyledir:
Sözü yormadan, kalbi kirletmeden, hayatın her ânına zikir serpiştirerek yaşayan bir insan…
Bugün onun resmini çekiyoruz. Belki bu resme biraz daha yakından bakarsak, içimizde saklı duran o eski iyiliğin yüzünü yeniden görürüz.
Belki biz de bir gün
Zakir’in hâline yaklaşırız.
ALİ RIZA COŞKUN
5.0
89% (8)
4.0
11% (1)