0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
116
Okunma
GERÇEK YAŞAM, SANAL AŞK
Artık kimse kimseye âşık olmuyor, ama herkes birbirine aşk hikâyeleri anlatıyor.
Kalp onarmanın yerini kalp kırmalar aldı.
İnsanların içten pazarlıklı oluşlarını Firavun bile görse, şaşırır kalırdı.
Çünkü sevgi dediğimiz şey artık internete bağlı bir modem gibi; ışığı yanıyor ama bağlantı kuramıyorsun.
Bir zamanlar “Senin için dağları delerim.” diyen Ferhat’lar, şimdi “Wi-Fi çekmiyor.” diye odasını değiştiriyor.
Şirin’ler; “Ben bir çiçek isterim” yerine, “Bana araba al, tatile götür, dışarıdan yemek söyleyelim.” demeye başladılar.
Gün boyu ellerde telefon, dünyadan kopuk bir şekilde, sokakta yürürken çarpıp da bir yerlerini kıracak gibiler.
Aşk sohbetleri, içilen kahve eşliğinde değil, bildirim sesiyle başlıyor.
Kimisi; “Takip ettin mi?” diyor, kimileri de “Neden takibi bıraktın?” diye sorguluyor.
Sorgulamalar, aşkın güzelliğini değil, tam da MİT’in takip operasyonu gibi.
Birbirini sevdiğini sananlar aslında internetin kurbanı.
Biraz “like”, biraz ego, biraz da “Beni kimse anlamadı.” melodramı.
Oysa kimse kimseyi anlamak istemiyor; herkes yalnızca anlaşılmak istiyor. Hem de filtresiz, HD kalitesinde anlaşılmak.
Birine “Seni seviyorum.” demek artık fazla riskli.
Çünkü ertesi gün, o cümle, ekran görüntüsüyle bir grup sohbetinde dolaşıyor.
Çetrefilli ilişkilerden geçtik, şimdi herkes birbirinin ekranında işgal altında.
Kimse kimseye güvenmiyor ama herkes herkesin profilini ezbere biliyor.
“Sevgilim.” diyor ama sevgilisinin “Çevrim içi” yazısını görünce tansiyonu çıkıyor.
Aşk mı, hastalık mı belli değil.
Kısacası; aşkın adresi değişti.
Aşk artık kalpte değil, bulut sisteminde saklanıyor.
Delete tuşuna basıp da silersen gider.
Ctrl+S tuşuna basarsan, aşkı kaydeder yedeklersin.
Efkan ÖTGÜN