0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
258
Okunma
İlkin insan bebeği bedeni ile Dünyaya geliyoruz. Anadilimizi bilmiyoruz. Düşünemiyoruz. Konuşamıyoruz. Kulaklarımıza anlamlandıramadığımız sesler geliyor. Zamanla anlamlandırarak anadilimizi öğreniyor, insanlaşıyoruz. Anadilimizin milliyeti , milliyetimiz oluyor, Türk; Alman vb oluyoruz. İsteğe bağlı olarak, dinli ya da dinsiz olabiliyoruz.
Kronolojik sıra ile önem sırası örtüşüyor: 1. İnsanlık 2. Milliyet 3. Dinli ya da dinsizlik. Birinci ve ikinci önem sırasındaki İnsan bedeninde Dünyaya gelmek ile insan genelini milliyet ile özelleştirmek; olmazsa olmazdır. Din olmazsa da olur. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 15. Maddesi, "Herkesin bir uyrukluğa hakkı vardır. Kimse keyfi olarak uyrukluğundan yoksun bırakılamaz. Kimsenin uyrukluğunu değiştirme hakkı yadsınamaz" şeklindedir. Etnik anlamda Türk olmayan biri, T.C. uyruklu ise; Türk uyruklularla eşit haklara sahip Türk kimliğine sahip olur, "Ne mutlu Türküm diyene" duygusunda, düşüncesinde, davranışında olması gerekir. Bunun asimilasyonla ilgisi yoktur. İsterse başka uyruğa girer.
Her milliyet saygındır, çünkü insan özeli ve hakkıdır. Andımız milliyet özelinden, insanlık geneline uyarlanırsa;
"İnsanım, doğruyum, çalışkanım. İlkem küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, insanlığı özümden çok sevmektir. Ülküm yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım insanlığa armağan olsun. Ne mutlu insanım diyene" olacaktır.
Etnik olarak Kürt olan birinin "Kürtüm doğruyum, çalışkanım. Varlığım Kürt varlığına armağan olsun. Ne mutlu kürdüm diyene" demeye niçin hakkı olmasın?