2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
120
Okunma
KÜRT KARDEŞLERİME AÇIK MEKTUP
Yıllardır bu ülkede “açılım” kelimesi, meclis kürsülerinden eksik olmadı.
Ermeni açılımı,
Kürt açılımı, barış açılımı… Açılım üstüne açılım. Oysa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin asli vazifesi; üretmek, istihdam yaratmak, toplumu refaha taşımaktı. Ama halk, her gün yeni bir “açılım” masalına uyandı. Zaman elimizden su gibi akıp giderken, her yeni açılım söylemi beraberinde farklı adlarla sahneye çıkan yeni terör gruplarını getirdi.
Bir dönem, sözde en doğrusunu bilen “ekabir takımının” arkasında boy boy fotoğraflar çektirenler, ertesi gün yanıldıklarını söyleyip günahlarının üstünü ustalıkla örtmeye başladı. Bu süreçte bir kesim hiçbir suçu olmadığı hâlde aileleriyle, kariyerleriyle birlikte yok edildi, tutuklandı, yargılandı, dışlandı. Bütün bunlar toplumdan gizlenerek, şeffaflıktan uzak bir yönetim anlayışıyla yürütüldü.
Halktan saklanan görüşmeler, televizyon ekranlarına yansıyan sert söylemlerle çelişiyor; “Apo ile görüşen şerefsizdir!” diyenlerin Oslo’da aynı kişilerle masaya oturduğunu yıllar sonra öğrendik. Bir yandan teröristlere iltifat edilirken, diğer yandan devletin savcıları aşağılandı. Sınır kapılarında kırmızı halılar serildi. Olan bitene parlak bir vitrin hazırlanıp, saten kılıflar içinde manzaralar “ülkenin parlayan yüzü” diye sunuldu.
Apo’ya beş yıldızlı malikâne hazırlanırken, Silivri’de TSK’nın güzide komutanları birer suçluymuş gibi muamele görüyordü. Sadece sağduyulu bir avuç insan "ki çoğu siyaseti ve devleti bilen kesimdi" gerçekte neler olduğunu görebiliyor; fakat seslerini duyurmaya kalktıklarında ya işleriyle ya aileleriyle tehdit ediliyorlardı.
İşte bu boşlukta PKK, Türkiye sınırları içine sızarak halkı silahlandırdı, vergi topladı, kendince polis teşkilatı kurdu. Ardından Suriye’deki karışıklık bilinçli biçimde körüklendi ve Türkiye bu karmaşaya çekildi. Bir gün IŞİD “iyi çocuk”, ertesi gün “kötü çocuk” ilan edildi; politik söylemler bir satranç taşının konumu kadar hızlı değişiyordu.
7 Haziran seçimlerinde AKP ağır bir kayıp yaşadı; hemen ardından Türkiye’nin dört bir yanında peş peşe patlamalar oldu. Asker ve polislerimiz şehit edildi, yollar kesildi, tırlar yakıldı. Fakat bugün geriye dönüp baktığımızda diyorum ki: İyi ki 7 Haziran’da yenildiler, iyi ki 1 Kasım’da yeniden tek başına iktidar oldular. Çünkü aksi hâlde, bir siyasetçinin ne kadar yalancı ve ikili söylemlerle toplumu yanılttığını asla göremeyecektik.
G20’nin Antalya’daki toplantısında yayımlanan bildirgede “Teröre karşı birlikte hareket edeceğiz” denildi; ama görüldü ki Avrupa, ABD ve Rusya terörü kendi topraklarında istemiyor fakat komşu coğrafyalarda kullanmaktan da vazgeçmiyor. Irak’ta, Suriye’de ve hatta Türkiye’de farklı örgütlerin arkasında durarak kirli hesaplarına devam ediyorlar.
Bugün, bir iyimserlik beklentim kalmadı. Fakat yine de Kürt kökenli kardeşlerime bir uyarıda bulunmayı görev biliyorum. İyi niyetle… Yıllardır konuşulan “özerklik”, “bağımsızlık”, “Kürdistan” hayalinin gerçekleştiğini düşünelim. Türkiye’nin bir bölümü bu yeni yapıya dahil edildi diyelim. Peki sonra?
1. Feodal düzen değişmediği sürece, yine her on köyün bir ağası, sizler de, ağaların marabası olacaktır. “Türkiye’ye gider çalışırım” demek de mümkün olmayacaktır.
2. Irak’ta Barzani, Suriye’de Müslim, Türkiye’de Apo, İran’da Gazi Muhammed… Hepsi birer liderlik yarışına giriştiğinde sınırlar kapanacak, coğrafya bir kez daha çatışmalarla anılacaktır.
3. En mühimi ise şudur: Türkiye bölündüğünde Kürt nüfusunun yarısından fazlası Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kalmayı tercih edecektir. Başlangıçta kimse onlara dokunmayabilir; fakat en ufak bir provokasyonda, toplumdaki öfke kontrol edilemez hâle gelecektir. Böyle birşeyin olmasını kimse istemez; çünkü o ateş Türk’ten ziyade Kürt’ü yakar.
Benim bu söylediklerim; bu ülkenin vefalı, çalışkan, onurlu Kürt kardeşlerine değil… Sözüm; terör örgütlerine hizmet eden, başka milletlerin maşası olmayı kabul edenleredir.
Ve bu bir tehdit de değil, sadece iyi niyetli bir uyarıdır. Terörün kimseye fayda sağlamayacağı artık anlaşılmalıdır. Yok sayılan acıların, istismar edilen kimliklerin, sömürülen duyguların bedelini yine bu topraklarda yaşayan insanlar ödüyor.
Dilerim bu uyarı, tekrar tekrar yaşanan acıların önüne geçecek bir farkındalığa dönüşür.
Hüma Efkan
5.0
100% (1)