0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
196
Okunma
İnsanları düşündürerek, konuşturarak iletiştirererek insanlaştıran, ilkin anadilleri; sonra diğer dillerdir. Türkçe anadiline doğan biri, Türkçenin getirdiği gelenek ve görenekleri, Türk tarihini ve Türkçenin konuşulduğu vatanı doğal olarak benimseyecektir. Bu durum tüm anadiller için geçerlidir. O nedenle anadiller milliyetlerdir.
Milliyetçi anadilini konuşarak, koruyarak yaşayandır. Anadil milliyetin olmazsa olmazıdır. Dinsiz bireyler ve irili ufaklı toplumlar olabilir, anadilsiz bireyler ve toplumlar olamaz. Milliyetinin olmazsa olmazı olan tek din, museviliktir. Anadili İbranice olan ve yahudi olmayan başka dinde bir ülke yoktur. Oysa Arapça anadillilerden başka; Türkçe ve Farsça anadilli müslümanlar vardır.
Görsel işitsel ortamda yaşıyoruz. Çevremizde özne, nesne, olay niteliğinde sayısız görüntü var. Görsel olarak hepsini birbirinden ayırarak, üzerlerinde düşünebiliriz. Ne var ki, alınlarımız; üzerlerinde düşünebildiğimiz özneleri, nesneleri, olayları görüntüleyen ekran değil ki, birbirimizin alnına bakarak iletişelim...
Görüntü genelinin her öznesine, nesnesine, olayına; her anadilde farklı birer sesle isim vererek işitsel dil oluşturmuş önceki kuşaklar. Herkes bir bardağın içindeki suyu aynı görüyor ama; Türk su, Fars ab, İngiliz water diyor... Anadiller, insan genelini milliyetlere bölerek özelleştiriyor, tekdüzeliği çeşitlendiriyor.