1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
112
Okunma

PAPAĞAN EZBERİYLE TÜRK’Ü ANLAMAK
“TÜRK” kelimesini duyduklarında karnına ağrı giren bir kesim var. Bu kesim, kelimenin içeriğine, taşıdığı anlama, ağırlığına değil; harflerin çıkardığı sese, “TÜRK” sözcüğünün tınısına tepki verir.
Harfleri görürler ama o harflerin taşıdığı bin yıllık anlamı, medeniyetin geride bıraktığı tortusunu, vicdanın sesini duyamazlar.
Bilinmelidir ki; “TÜRK” kelimesi bir ırkın değil, bir duruşun, bir vicdanın, bir insanlık mirasının adıdır.
Ne yazık ki bu kesim, tarih bilgisinden yoksun, yüzyıllardır kulaktan kulağa duydukları öykülerle, bir yanılgı ve korku içinde yaşarlar. Çünkü bu kesim "cehaleti fikir, önyargıyı tecrübe" sanırlar.
Oysa, bildiklerini sandıkları şey, aslında yalnızca başkalarından duydukları realiteden yoksun ise, sadece bir cızırtı sesiden ibaret olur. Bu kesim düşünmeden konuşur, sorgulamadan inanırlar. Her cümlenin arkasında bir öfke, her iddianın altında bir boşluk gizlerler.
Zihinleri kapalı, kalpleri sisli olmasına rağmen, yine de fikir beyan etmekten geri durmazlar.
Oysa “TÜRK’ü” anlamak, bir kelimeyi değil, bir tarihi anlamaktır. “TÜRK”, haritada çizilen sınırların çok ötesindedir. O bir coğrafya değil, bir kaderdir. “TÜRK”, insanın insan olmayı hatırladığı yerdir. Mazluma kucak açmanın, düşküne omuz vermenin, zalime karşı dimdik durmanın adıdır. “TÜRK”, bir isimden öte, bir vicdandır.
“TÜRK’ü” tarihten çıkar, geride dünya dedikleri boş bir küre kalır.
Bu hakikati görmek, ancak kalbiyle görenlerin, okuyup araştırarak bilgi edinenlerin işidir.
Oysa bahsi geçen kesim, boylarını aşan mevzulara burnunu sokar; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olur. Ne zaman sıkışsalar, papağan misali ezberlerine sarılırlar. Düşünmeden tekrar eder, sorgulamadan savunurlar.
Çok konuşmayı bilgelik sanırlar. Oysa en büyük bilgelik, bazen susmaktır.
Çünkü her söz, ağızdan çıktığı andan itibaren sahibini anlatır. Boş bir zihinle kurulan cümleler, boşlukta yankılanan gürultüden ibarettir. Gürültü yapar ama hiçbir anlam ifade etmez. Çünkü sözcükler akıldan doğmadıkça, sıradan bir ses olmaktan öteye geçemez.
Bu kesimden bazen öyle cümleler duyarsınız ki, ağızdan değil, başka bir yerden çıkarıyormuş gibi olur.
İşte bu yüzden konuşmadan önce “TÜRK’ü” anlamaya çalışmak gerekir.
Her kelimenin bir yükü, her ismin bir bedeli vardır. “TÜRK” kelimesi de öyle bir kelimedir ki, onu ağzına almak, onu anlamayı gerektirir. Çünkü o kelime yalnızca bir milleti değil, insanlık onurunun son sığınma yeridir.
Çünkü “TÜRK” ve “TÜRKLÜK”; sessizlikten doğan bir bilgelik, bir onur ve bir kahramanlığın adıdır.
Her kim ki “TÜRK” adını telaffuz edecekse, önce ağzına abdest aldırmalıdır.
Efkan ÖTGÜN