0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
106
Okunma
ÜLKÜCÜLÜK VE ÜLKÜ
Vatansever Sağcı veya solcu kardeşlerime çağrımdır. TÜRKİYE CUMHURİYETİ bizim vatanımizdır. Olası bir durumda IRAK’lılar, SURİYE’liler gibi, gidebilecek hiç bir yerimiz de yoktur.
Siyasi ideolojiler, bireylerin yönetim arzusu ve veya talebidir.
“Ülkü” sözcüğü, kökeninde “ideal”i taşır; bir insanın, bir toplumun veya bir siyasi hareketin ulaşmayı arzuladığı düşünce ve değerler bütünüdür. Bu nedenle ülkücülük, tek bir partiye, tek bir akıma veya bir grubun tekelinde olan bir kavram değildir. Herkesin; sağcısı, solcusu, dincisi, dinsizi herkesin bir ülküsü, bir ideali olabilir; kimi refah içinde yaşamayı, kimi toplumsal adaleti, kimi özgürlüğü, kimi ise mezhepsel ya da etnik hedefleri ülkü edinir.
Günümüzde bazı siyasi aktörler, belirli kelimeleri ve kavramları kendi tarihsel ve politik hesaplarının hizmetine sokar; “ÜLKÜ” de bu sözcüklerden biridir. Siyasi partiler, “ÜLKÜCÜ” terimini kendi kimliklerinin ve taraftarlarının bir parçası olarak biçimlendirmiş, bu terimi parti disiplininin ve siyasal kimliğin bir göstergesi haline getirmiştir. Bu durumun iki sonucu olmuştur: Bir yandan “ÜLKÜ” kavramı toplum algısında daraltılmış; öte yandan partinin söylemi, bazı bireylerin veya toplulukların kendi öznel ülkülerini ifade etme yollarını sınırlamış veya şartlandırmıştır.
Oysa ülke ve toplum meseleleri bakımından ülküler çok çeşitlidir. Bir kesimin ülküsü “ulusal birlik” ise, başka bir kesimin ülküsü “sosyal adalet” olabilir. Bazılarının ülküsü kişisel refahken, bazılarının ülküsü çevrenin korunmasıdır. Kısacası ÜLKÜCÜLÜK, içerik olarak farklılaşabilen, hatta çelişebilen birçok niyet ve hedefi barındırır. Bu nedenle yalnızca bir siyasi harekete veya ideolojiye indirgenmemelidir.
Siyasal aktörlerin ülkülerine gelince; Ne yazık ki siyaset dünyasında bazı ülküler, güç ve iktidar elde etmeye veya mevcut koltukları korumaya odaklanır. Bu tür ülküler çıkar odaklıdır. Topluma hizmetten çok, sermaye ve ayrıcalıkların sürekliliğini hedefler. Buna karşılık gerçekten toplumu düşünen bireylerin ÜLKÜSÜ; adaletin, haysiyetin, özgürlüğün ve vatanın korunmasının sağlanmasıdır. Ancak arada çok daha tehlikeli ÜLKÜLER de vardır: Bir kısım grupların ÜLKÜSÜ, toplumu ayrıştırmak, dışlamak veya parçalamak üzerine kurulabilir. Bunlar, toplumun ortak iyiliğini zedeler.
Benim ÜLKÜM ise nettir: Ülkeme, ortak değerlerimize ve insanlarımızın güvenliğine zarar verebilecek her türlü tutuma ve girişime karşı çıkmak; ülkenin bütünlüğünü, halkın onurunu ve ortak yaşamı savunmaktır. Bu savunma; hukuka, insan haklarına ve toplumsal dayanışmaya dayanarak yapılmalıdır. Çünkü ülke sevgisi ve ideal savunusu, şiddet veya nefret söylemi ile değil, akıl, cesaret ve sorumluluk ile anlam kazanır.
Sonuç olarak “ÜLKÜ” kavramını dar bir kalıba sokmak yerine onun çok sesliliğini kabul etmeliyiz. Bir kelime hangi siyasi formasyon tarafından sahiplenilirse sahiplenilsin, ülkülerimizin içeriğini sürekli sorgulamalı, hak ve özgürlükleri, toplumsal barışı ve hukuku gözeten bir perspektifle savunmalıyız. Sağcı ya da solcu kardeslerimiz şunu bilmelidir. VATAN YOK İSE, ÖZGÜRLÜK YOK İSE, ÜLKÜ’de yoktur. Siyaset, ÜLKÜCÜLÜK sözünü kullanarak, vatanın bütünlüğüne halel getirmektedir.
ÜLKÜCÜLÜK, yalnızca siyasi söylemlerin malı olmaktan çıkar; gerçek bir kamusal sorumluluğa dönüşür. Ve bizlerin de tek ülküsü VATAN olur!
Efkan ÖTGÜN