Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
direniş
direniş

ŞİİR AŞKI VE ÇED ETKİNLİĞİ (4)

Yorum

ŞİİR AŞKI VE ÇED ETKİNLİĞİ (4)

0

Yorum

4

Beğeni

0,0

Puan

118

Okunma

ŞİİR AŞKI VE ÇED ETKİNLİĞİ  (4)

ŞİİR AŞKI VE ÇED ETKİNLİĞİ (4)


Göktürk arabayı parka çektikten sonra kaldırımda yürüyoruz. Esnafların güller yüzleri ve selamları ile karşılaşıyoruz. ’’Ne candan şu Adana’nın halkı, esnafı’’ diye geçiriyorum içimden. Bizde sağ elimizi kalbimizin üzerine koyarak selamlarını, güler yüzlülüklerini alıp kalbimize yerleştiriyoruz. Geleneksel yapılarla donatılmış dükkanların önünden ilerliyoruz saat kulesinin bulunduğu tarafa. Telefon işi yapan dükkanın önünden geçerken yüreğimi bin bir parçaya bölen bir türkü kulaklarımı delip geçiyor taaa beynime kadar. İkimizde duraksadık. Dükkanın tabelasına baktım. ’’Alparslan İletişim’’ yazıyordu. İçeride de on sekiz, yirmi yaşlarında bir genç ellerini yumruk yaparak Mürüvvet Kekilli’nin ’’Bozkurt Anası’’ uzun havasını dinliyordu. O an beynimde şimşekler, yıldırımlar çaktı. İçimde tufanlar koptu. Türküyü ayakta sessizce sonuna kadar dinledik dükkan vitrinine bakar gibi ederek. Gözlerimdeki yaşlar yağmur olup aktı akacak. Beni çoookkk eski yıllara götürdü. Günümüzde olduğu gibi ’’Türk’üm’’ demenin ırkçılıkla suçlandığı, Türk varlığının Anadolu topraklarından silinip atılması plan ve projelerinde yürütülen Türk’ün öz yurdunda parya olduğumuz zorlu yıllardı. Emperyalizmin maşası kudurmuş itlerin Türk milletini savunanları katlettiği, şehit ettiği dönemlerdeki ihanetler gözlerimin önünde palazlanıverdi. Mürüvvet ananın sesinde Adana’yı, Türkiye’yi baştan başa inletecek avazımı patlatmak istedim.

Mürüvvet Kekilli ana; o yıllarda ülkücülerin anası, bacısı, ülküdaşıydı. Mangal yürekli ananın Tomris Hatun gibi kükreyişi Adana’nın çeriydi. Ülkücülerin kültür gecelerine koşa koşa gider, o genç evlatlarına milli bilinci veren altın bir sesti. Şimdiki ülkücülerin ülkücülüklerini çıkar ve menfaate sattıkları, uyuşturucu bağlısı olan itlere ülkü ocakları genel başkanlarından Sinan Ateş’i katlettirecek ruhsuzlardan değil, bilakis Türklüğün gönüllü ve çıkar peşince asla koşmayan gerçek bir Türk anasıydı Mürüvvet anamız, ablamız.

Bozkurt Anası türküsünde söyle sesleniyordu Türk gençliğine.

Türkün töresine sahip çıktınız
Yanınızda kalmak gurur veriyor
Kekikilliyem bozkurt anası derler
Size ana olmak onur veriyor!

Komünisti sokmam öz yurtlarıma
Canım kurban olsun hizmetlerime
Kolum yastık olsun bozkurtlarıma
Yolunuzda ölmek onur veriyor!

Türk anası saçın yolmuş deseler
Elleri koynunda kalmış deseler
Bir ülkücüm şehit olmuş deseler
Namazını kılmak onur veriyor!

Ben Türk anasıyım Mürüvvet adım
Tarihteki kara Fatma olayım
Evvel Allah ülkücülük muradım
Çağrınıza gelmek onur veriyor!..

Gel de ağlama, sızlanma, milli kinini isyan ettirme düzeni yıkılası düzene.

Mürüvvet Kekilli ananın Türklüğün beşiği Adana’dan yükselen sesi dalga dalga Anadolu’nun her köşesini inletirken emperyalizmin uşakları Türk’e, sanata, şiire, milli kültüre düşman kudurmuşların kahpece kurdukları tuzakla Sucuzade mahallesindeki evine 19 Ağuastos’da baskın yapılarak kurşun yağmuruna tuttular. Ağır yaralanan Mürüvvet ana, uzun müddet tedavi görse de kurtarılamadı. Anakara Gülhane hastahanesinde şehit düşmüştü ülkücü gençliğin anası! Şehidimiz ülkücü gençliğin omuzlarında Adana Karşıyaka Asri mezarlığına defnedildi marşlar, gözyaşları ve ağıtlar arasında. 44 yaşında evli ve beş evladı vardı. Şehit düştüğünde Adana bağlı olduğu partinin kadın yolları başkanıydı.

Göktürk’e ’’ Gel de şu gencimizle tanışalım’’ diyerek içeri girerken Mürüvvet anasının diğer türküsü kulaklarımızdan gönlümüze çağlayan gibi akıyordu ’’Adana’ya Gel’’ türküsü.

Gence selâm vererek, hayırlı işler diledik. Kendimizi tanıttık. Adını sorduk. ’’Alperen Tanrıdağlı’’ peygamber gülüşüyle. Gencin gözleri parlıyor, yüz yıllar ötesini görür gibiydi. Üç beş sohbetten sonra bize o kadar ısınmıştı ki; oturmamızı ve sohbetimizin hiç bitmemesini istiyordu. Kısacık an an içinde üç kez tekrarladı ’’Ağabeyler size ne ikram edeyim? Çay mı, Şalgam mı, kahve mi?’’ Kahveyi sabah içtiğimizi söyledi Göktürk. Genç bana dönerek ’’ Zafer ağabey, sen taaa Konya’dan çıkıp gelmişsin, ben size soğuğundan şalgam suyu ikram edeyim acılısından!’’ deyince ’’ Eyvallah yiğidim! Acılı olsun’’ dedim

Koşar adımla ev yapımı seyyar satıcıdan üç acılı şalgam suyu getirdi. Sohbetlerimiz nerelere değinmedi ki? Adana’nın simgesi haline gelen önemli yerleri gezmem gerektiğini söyleyerek vedalaştık. Ayrılırken gencimizin üzüntüsünü görmeliydiniz. Tabi bizde buruk bir üzüntüyle veda ederken ’’ İnşallah yine gelir görüşürüz. Allah’a emanet ol. İşlerinde başarılar diliyoruz’’ dedik ve oradan ayrıldık.

Saat kulesi ve civarında dolaştıktan sonra Adana’nın iş adamlarından Sakıp Sabancı ağanın Adana’ya armağan ettiği devasa camiye ve baş ucundaki Seyhan nehrine yol aldık. Yollar kalabalık olsa da, yılların şoförü Göktürk caddelerden su gibi akıp gitti Sakıp Ağanın yaptırdığı camiye. Maşallah ne kadar büyük mimarisi de özenle çizilmiş ve tam yerinde olmuş eser. Avlusu yemyeşil, ağaç, çiçek ve güllerle donatılmış. Adanalıların gurur ve manevi kaynağı bir cami. ’’Allah razı olsun yapandan’’ demeden geçemiyoruz. İç mimarisi de mükemmel. Seyrine doyulmuyor. Çeşmesinden abdest alarak içeri girmiştik. İçeride yapıyı inceledikten sonra ben Göktürk’ten müsaade isteyerek iki rekat şükür namazına durdum.

Anlaşılan Göktürk beni akşama kadar gezdirecekti Adana’yı. Adanalı’ filim aktörlerinin ve Atatürk’ün misafir edildiği yere götürdü. Adanalıların tarihine, yetiştirdiği, şairlerine, yazarlarına, ozanlarına, sanat ve Yeşilçam aktörlerine, yemek ve gelenek ve göreneklerine sahip çıkması ne kadar duygulandırdı beni. Çukurova denince aklan kim gelir? Tabi ki Adana. Çukurova’nın bereketli topraklarına yakışan bir şehir Adana. Her bir güzelliğine doyamazsınız. Yemek kültürü derseniz, başlı başına şaheser tüm yemek kültürü. Lokantaya girdiğinizde daha istediğiniz yemek önünüze gelmeden bin bir çeşitle süslenen masayı başka bir yerde göremezsiniz!. Konya’da, şehrim Akşehir’de üzgünüm böyle bir yemek masasının donatıldığını göremezsiniz. Servis edilenler paralı değil, ihramdır.

İyice gezdik Adana’yı gardaşımla. Ondan bir isteğim oldu. Dedim ki ’’ Mürüvvet ananın mezarına beni götürür müsün son olarak dedim. ’’ Ne demek, emrin olur gardaşım’’ demez mi? İstikamet Karşıyaka mezarlığı idi.

Oradaki görevlilere sorarak mezarın olduğu yeri gösterdiler bize. Mezar başına giderken dizlerimin bağı çözülecek gibiydi. Göktürk’e tek bir kelime edemedim. O an söyleyeceklerim boğazımda düğüm düğümdü. Ağlamak istesem de ağlayamadım ama yüreğime kızıl bir hançer sokulmuştu. Yanımda Kuran-ı Kerim olmadığından ezberimdeki duaları okudum. Fatihalar yolladım ülkücü yiğitlerimizin anasına bizim ablamıza. Dişlerim bilendi, yumruklarım sıkıldı. ’’ Bu davadan dönersem namerdim!. Ömrümün sonuna kadar kutlu davam, Turan, kızılelma ülküsü rehberim, yolumdur! Allah’a, Gök Tengri’me and olsun Türklük ülküsü için kanımın son damlasına kadar savaşacağım’’ dedim sesli sesli.

Mezarın başından yine dualarla ayrılırken güneş günbatımına doğru yönelmişti. Göktürk’de bir iş için Maraş’a gideceği için evine vardığımızda içimizdeki milli ülkünün bizi daha da genç ruha bürüdüğünü fark ettik. Eşyalarını hazırlarken Göktürk, benimde Sürmeli oteline dönmem gerekti artık. Evlerinin önünden Sürmeli oteline kadar giden mahalle dolmuşları vardı. Göktürk’e fazlasıyla yük oldum düşüncesi ile ’’ Göktürk, sen hazırlan. Bende otelime döneyim. Yoldan otele kadar geçen minübüslerden birine atlar giderim’’ dediğimde, ’’ Olmaz öyle şey! Ben seni ta otele kadar götürür bırakırım’’ dese de, zahmet çekmemesi için ısrar edince ’’ Peki gardaşım. Bende Maraş’ta bir kaç gün kalacağım işlerim için.. Ben seni durağa kadar götürüp yolcu edeyim.!’’

Çantalarımı alarak durağa gittik. Beş dakika geçti geçmedi bir minübüs geldi. Göktürk’le kucaklaşarak ona veda ettim onu Allah’a emanet ederek ayrıldım derken Minübüs tam gaza basacağı sırada kuvvetli bir ıslık sesi duyuldu. Şoför arabayı hemen sağa çekip durdu. Sanırım bir yolcu son anada durağa gelmişti ki ıslık çalarak onu durdurmak istediğini anladım. Bir kişi koşarak hızlıca minübüsün kapısını açan Göktürk’tü. Şoföre ’’ Usta özür dilerim. Biraz önce bindirdiğim arkadaşı almam gerek. Ücretini ben öderim ’’ demesine karşılık şoför ’’ Yok bilader, ödemenize gerek yok. Tamam, arkadaşınız inebilir’’
Çok şaşırmıştım. Şaşkınlık içinde ve gülümseyerek minübüsten indim. Eşyalarımı Göktürk almıştı. şaşkınlıkla ona;
’’ Ne oldu Göktürk’ dedim gülerek.
’’Yok gardaş ben seni oraya kadar götüreceğim. Ben sana ayıp ettim. Olmaz öyle şey. Seni taaa otelin yanına kadar götüreceğim’’ dedi.
Göktürk’ün arabası elli metre kadar ilerideydi. Gülüşerek arabaya varıp eşyaları koyduk. Arabaya binerek yollarda ilerlerken ben telefonuma sarılıp Halise Tekbaş başkana telefon ettim. ’’ Başkanım bugün gündüz gelemedim. Şimdi arkadaşımın arabasındayım. Birazdan oteldeyim’’
Halise başkanın o sevecen sesi ile ’’ Ağabey hoş geldin, sefalar getirdin. Gel, yemek vakti. Seni bekliyoruz.’’

Türk Dünyası Şiir, müzik ve sanat etkinliğine bir kaç adım kala içimdeki sevinç ve arkadaşlarımıza kavuşma heyecanı ile kalbim küt küt atmaya başlamıştı...

Devam edecek...

Zafer Direniş
...

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Şiir aşkı ve Çed etkinliği (4) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Şiir aşkı ve Çed etkinliği (4) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ŞİİR AŞKI VE ÇED ETKİNLİĞİ (4) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL