2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
152
Okunma
Her dönemin bir adı olurmuş. X, Y, Z… Sanki insan bir harfmiş gibi, bir tanımın içine sıkıştırılmak istenmiş. Bugünün gençleri de “Z Kuşağı” diye anılıyor artık. Ama soruyorum kendime: Gerçekten sadece bir harften mi ibaretler? Yoksa onların içinde bastırılmış bir çığlık, duyulmamış bir ses, görülmemiş bir anlam mı var?
Zaman değişti, dünya hızlandı, teknoloji evin başköşesine oturdu. Ekranlar büyüdü, kalpler küçüldü. Sohbetin yerini mesajlaşmalar aldı, göz göze gelmenin yerini emojiler. Eskiden aile bir araya gelirdi; şimdi herkes kendi odasında, kendi sanal yalnızlığında. Bu yalnızlık öyle sessiz ki, kimse fark etmiyor bile.
Bir annenin nasihatini, bir babanın öğüdünü, bir dedenin duasını duymayan kulaklar; milyonlarca videoyu, binlerce sesi duyuyor ama hiçbirini hissedemiyor.
İşte çöküş de tam burada başlıyor: duymanın var ama dinlemenin yok olduğu yerde.
Bir zamanlar ahlâk, sokağın başında selamlaşmayla başlardı. Şimdi o sokaklar yok, yerine “akış”lar geldi.
Aile, bir sofrada toplanmak demekti; şimdi herkes elinde telefon, kendi ekranında doyuyor.
Değerler sabırla işlenirdi; şimdi hızla tüketiliyor.
Bir zamanlar “ayıp” diye sustuğumuz şeyler, şimdi alkışlanıyor.
Kelimeler değişti, anlamlar karardı.
Ve biz hâlâ “gençlik nereye gidiyor?” diye soruyoruz.
Ama belki de sorun sadece onlarda değil.
Onları biz yetiştirdik; onlara bu hızın, bu yalnızlığın, bu sahte mutlulukların dünyasını biz armağan ettik.
Sınavlarla, yarışlarla, kalıplarla boğduk.
Sevmeyi değil, kazanmayı öğrettik.
Huzuru değil, başarıyı kutsadık.
Şimdi de “neden böyle oldular?” diye sorguluyoruz.
Oysa bu kuşak, bizim aynadaki yansımamız.
Belki de adını koyamadığımız için “Bilmem Ne Kuşağı” demeliyiz onlara.
Ne tamamen Z’ler gibi dijital, ne eskiler gibi sabırlı.
Bir geçiş, bir arayış kuşağı…
Kendini bulmaya çalışan, kalabalıklar içinde yalnız, hızın ortasında yavaşlamak isteyen bir kuşak.
Belki de onların tek isteği, etiketlerle değil, kalpleriyle anılmak.
Çünkü her harf bir kuşağı anlatamaz, ama her kuşak bir hikâyeyi taşır.
Ve bu hikâyede hâlâ umut varsa, hâlâ bir genç başını kaldırıp “ben buradayım” diyorsa, işte orada insanlık tükenmemiştir.
Belki de onlar Z değil, belki Yarın Kuşağı’dır…
Ama biz onlara anlam vermeyi bırakırsak, gerçekten “bilmem ne kuşağı” olacaklar.
Ali Rıza Coşkun
Deneme-Kompozisyon
5.0
100% (2)