0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
168
Okunma

ŞAİR VE ŞİİR
Şair Efkan ÖTGÜN, kendisini ve şiirlerini nasıl değerlendiriyor? Şaire ve şiire bakış açısı nedir?
İşte Efkan ÖTGÜN’ün şaire ve şiire bakış açısı!
Merhaba, ben "İkinci yeni" ile "Üçüncü yeni" arasında köprü kurmaya çalışan, sosyal, halkçı ve felsefi bir bakış açısıyla toplumun kanayan yarasına zaman zaman tuz basan, zaman zaman da merhem olmaya çalışan sözde şair, Efkan ÖTGÜN.
Şair kimdir ve nedir?
Bana göre şairler birer “Yalvaç”tır! Şiirler ise, şairin imgede yoğurarak satırlara döktüğü bir vahiy’dir.
Şiir nedir ve ne ifade ediyor?
Şiir, süslenmiş bir cümleden öte, şairde kanayan yaranın tanığıdır. Bir çocuğun açlığı, bir annenin sessizliği, bir insanın içindeki kırılma anı ya da, adaletsizliğe isyanıdır…
Şairin imgesine vahyolunduğu o an, şiir oluşmaya başlar. Sözcükler o yaradan sızar ve gerçeğin çıplak sesine dönüşür.
Şiir, Tanrı’nın sessizliğinde yankılanan insan sesidir. Bu yüzden, adına her ne kadar vahiy demiş olsam da, şiirler asla kutsal değildir; ama vicdanîdir.
Benim şiirlerim, hiçbir tapınağa, hiçbir kiliseye, hiçbir sinagoga ve hiçbir üniversite kürsüsüne sığmaz. Çünkü ben, sözcüklerin gücüne inanan bir kâfirim. (Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkartır) sözünde olduğu gibi, bazen de (Acı bir dil, o yılanı deliğe hapseder.) İkisi arasında bir dil var ki, ne tatlı olduğunu, ne de acı olduğunu kestirmek mümkün değil. Özünde Haris olan bu dil, Halis söylemlerle, amacını gizler. Bu yüzden inancımı yitirmiş bir kâfirim. Çünkü inançsızlıkla yoğrulmuş her insanın içinde bir adalet arayışı vardır.
Her ne kadar “ilham” dediğimiz vahiy imgeye düştüğü an, duygularımı bir kenara bırakır, vicdanı ön planda tutarım. Aşkı da öfkeyi de aynı terazide tartarım.
Kadını, ölümü, pişmanlığı ve insanı bir aynanın karşısında değil, mezar taşlarının arasında dinlerim.
Sözcüklerim, acıya güzellik kazandırmak için değil; acıya şahitlik edip merhem olmak içindir. Çünkü insanın kurtuluşu, acısını inkâr etmekle değil, acının gerçekliğini kabullenmekle başlar.
Şiirlerimde hiçbir sözcük süs değildir.
Taş, gerçekten ağırdır.
Kan, gerçekten akar.
Ve ölmüşse çocuk, gerçekten ölmüştür.
Bu yüzden, kurulan cümle anlaşılmasın diye kılıktan kılığa sokmanın anlamı yoktur.
Şiirlerimde her dize çoğunlukla bir soru işaretidir.
Tanrı’ya, insana, adalete cevap aramam.
Çünkü bazen şiirler, cevapsızlığın en doğru biçimidir.
Benim sözcüklerim bir ülke gibidir; Sınırları vicdan, bayrağı insanlık, dili acıdır ve o ülkenin vatandaşları susturulmuş seslerdir.
Benim için şiir bir sanat değil, yaşama direncidir. Bir insanın gölgesine sığınabildiği son yerdir.
Ve bilirim; hiçbir şiir bir dua değildir, ama bazı şiirler, Tanrı’nın bile utanacağı kadar insanîdir.
Her ne kadar hececi olmasam da, çok sevdiğim Klasik Türk şiiri (Divan edebiyatı) tarzı ve aruz ölçüsü ile yazdığım bir dörtlükle veda edeyim.
&&&&
İstemem ben sana benzer bir canan,
Lâle, sümbül ile nevbaharda gel!
Naçiz bedene ruh, bin yâre bedel,
Duy bu feryâdı sen, âh u zâre gel!
Efkan ÖTGÜN