4
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
240
Okunma
Başkalarının fikirlerine çok uzun süre ,saat gibi takılı kalmadığım için belki de şairlik gibi bir düşünceye daha yatkınım .
Kutsal kitabımı 38 kere okuyup mealini ,bitirdiğim günden beri hiç bir fikir bana cazip gelmedi.
ilk romanı Japon Murasaki Shibuku 973 yılında çıkarmış.
Genjinin de Romanı dünyada ilk roman olarak kabul edilmiş.
Türk edebiyatında ;
serveti Finun edebiyat döneminde
Şemsettin Sami’nin Taaşuki Talat ve Fitnat eseri ilk roman olarak adlandırılmış.
acıkli bir aşk hikayesini anlatan roman aşkın ve sevdanın önemini vurgulayarak, kadın eğitimi ve görmeden evlenme temaları işlenmiş.
Annemin babamı sadece bir resim ile görüp kafasını öne eğip sevdiği adam, benim ömür boyu hiç unutamayacağım bir kahraman olacaktı.
Toplumun bu âdetleri 1990 yıllarında iyice kırılmış seven sevdiğine kavuşmuştur.
Genel olarak edindiğim bilgiler şimdi ki zaman arasında bir uçurum olmalı.
Hangi hayat düzeni bizim için daha uygun ki
Rüyada Ben:
yine havalandım düşmek üzereyim
sanırım artık uyanıyorum.
ne garip değil mi üç saniye süren rüya aleminden çıkıp dünyaya geri düşmek
anlamıyorum ben nasıl önce sahilleri ,denizleri ,dağları ,tepeleri bir güzel gezip sonra hiç tanımadığım ,insanlarla bir daha hiç göremeyeceğim şeyler yaşıyor olabilirim.
alıntı..
Gökyüzünde ve yeryüzünde Allah’ın kudretini gördüğümüz fakat kendisini göremediğimiz, kâinatı ve görülen nizamı anlatan bu yaklaşım biçimi klasik anlayıştan ayrılır.( metafizik deniyor)
yaratıcı bana doğmadan bu edebiyatı öğretip
düşünce sistemi geliştirmem için bir sistem kurmuş.
Yaşarken ölmek üzere olan insanların üç ay önceden hissettikleri bu dünya ile iletişimi kopardıkları gerçeği
örneklerle saymakla bitmez.
Bunları sosyal medyada ve gün içinde her yerde görmek mümkündür.
Birde öleceğini her an yaşamak kaygısı adına panik atak dediğimiz kontrol dışı gelişen durumlar var hastalık denilse de bunu çürütecek iç güdülerim var benim.
panik atak diye kalbi hızlandıran, nefes almayı zorlaştıran şey aslında empati yeteneği çok gelişmiş kişilerin, başkalarının kimliğini giyinip empati kurarak acı çekmesi hikayesidir.
"-Bu hassas teraziler üstüne basa basa diyorum ki siz olabilme ihtimali olan şeyleri hissetme duygusuna sahipsiniz bu bir özellik.
Kendi panik atak geçirdiğim günleri insanlardan neden uzak bir hayatı seçtiğimi zamanımı anlatayım efendim.
Hiçbir şey yokken durduk yere kalbimin sol akciğerimden çıkacağını, sandığım ,nabzımın 210 tansiyonumun ,22/5 olduğu gün, kalp krizi geçiriyorum mu acaba dedirte içimi çok acıtan bir durum yaşadım.
ellerim uyuşmuş bacaklarım kesilmiş ve yürüyemiyorum.
Sevdiğim birinin öleceğini hissettiğim zaman ile arasında sadece bir gün vardı.
sadece biri ölecek çok acı çekiyor kelimesini ettiğimi çok iyi hatırlıyorum. Ayağa kalkıp bir sigara yaktım. Nefesimi kontrol altına aldım. 13 yıldır kanser hastasına bakıyordum ve bu hastalık durumu değildi .Annem ve babam yakınlarım diyeceksiniz okuyunca ,
hayır efendim!
"-Geriye sarıyorum mevzuyu
kapı çaldı bir dakika geliyorum
Ramazan ayının son günü
komşum kezban ile ,
kızıllı köyünde küçük bir kasabaya yemeğe davet edildim.
sayıca az dostlukları baki ömürleri uzun olan yaşca bizden epey büyük bir grup insan topluluğu var onlarda birbirini çok iyi tanıyor.
Orman da yaşadıkları için midir nedir onları gördüğümde bedenleri ile değil sanki sadece ruhları ile sohbet ediyorum .
Hiç kimse birbirini dinlemiyor ve ortada bir mevzu yok bu alem ile ilgili hiçbir mevzu yok
Evleri hep karanlık ışık yok, köpekler hiç havlamıyor .Şehirin göbeğinde gördüğüm de korktuğum köpek sürüleri acık lı bir hikaye gibi gözleri mahsun bakıyor sanki
Açlık mı ?
susuzluk mu ?
"-Gizemini hiç çözemedim bu köyün .
Yıllar önce teröristler basmış köylüler kovalamış kimsenin ruhu duymamış mesala
Koca koca nineleri dinleyince öğreniyorsun köy hayatının önemini, onlar birer nöbetçi asker gibiydi.Ellerinde Musa’nın asası
"-hoşgeldin kezban teyze
"-nassın iymin Ayşa ?
"-iyim çok şükür
"-sen nasıl kezban teyze ?
"-ey ne olsun .
(beli bükülmüş garibimin ama turp gibi maşallah ) dedim içimden )
"-sen nasılsın Huriye abla ?
"-ey gızım ne ossun .
"-evi yatırdın mı?
(pek eskiydi duvarları parası pulu çok köyde para geçmiyor ki herşeyini kendi üretiyor etlisinden sütlüsüne kadar el emeği )
hoş sohbet muhabbet derken ,
"-artık gideyim bana müsade
"-eydik böyle nere gidiyon gız
"-du bi geliyom dedi kezban teyzenin annesi Aşa aba
"-hayırdır Ayşa aba
-elinde bir poşet içerisinde abur cubur
"-bunları götürün gayri yiyen yok deyip elime tutuşturdu .
(köyde isimler ya aşadır yada kezban bu köyde isimler hiç değişmiyor.)
..."Kezban teyze evinde oturduğu yerden kaklmıyordu
abdestini alır elinde tesbih, kapının önünde konu komşuyla da sohbet ederdi
Alaman cı idi . çok parası vardı ama evine gereksiz hiçbir şey almazdı
evin geleni gideni çok diye ona sandalye almıştık masası da vardı .
yüzünü ekşiterek
"-gaça aldınız bunu bakem
deyip oturduğu sandalyede ayaklarını sallaya sallaya söylenip durmuştu bize
O gün komşum kezban ile eve doğru uğurladı bizi Ayşa aba kızına sarıldığını görünce içimden bir ses bu kadın ölecek galiba
sus lan ağzından alsın
ne biçim düşünüyon öyle
kızım ben ne bileyim
içim rahat durmuyor işte
kendimle ve iç savaşın başladığı gün oldu
üç gün sonra fenalaşıp yatağımdan acı ile kalkıp biri ölecek galiba bu kadın ölecek diye çatıştığım kişinin Ayşa ablanın ölüm haberi gelmişti
hislerimi dinlemiyordum ve dinlemek bile istemiyordum
Sarılma duygusu bir ayrılık hikayesi gibiydi artık ,
sarılınca gidiyordu herkes
hiç dokunmadan sevmeyi öğrendim .
Düşüncede ben:
üç varlıkla yaşıyorum
düşuncelerim ve ben
hayatta olan ben
Rüya aleminde ben
bir şiir okurken saplanıp kaldığım şeylere aşık olan ben
bazen bir çiçek
bazen bir şairin sığındığı liman
bazen şiirin konusuna
bir dakika geliyorum
Dünyada ben:
kapı çalıyor
buyur Ayten ablacım hoş geldin
nasılsın komşum
iyim elhamdülillah komşu
sen nasılsın
bende iyi işte
ne oldu hayırdır komşum
yok Ayten ablacım bizim oğlan çelimsiz çulsuz birini sevmiş,
eee!
elde yoo avuçta yok
oğlan burnunun ucunu göremiyor
sümsük herif
ammaan Ayten abla
şimdi ki gençlik laftan anlamıyor
ete ot desen
otu yengeç anlıyor
iki uçlu tornavida var mı sende
burda biraz kahkaha kopuyor
aklımın bir yanı döşeğinde
bir yanı bu yazıda
bende dünyadayım seninle işte
ammaan komşu
varsa bir kâse mayalık yoğurt ver diyecektim
var Ayten ablacım
kaymaklı mı kaymaksız mı olsun ?
sen ekşimeyeni iyi bilirsin
bilirim elbet
dörde kadar say parmağın yanmıyorsa tatlı olur
Ayten abla söylene söylene gider
bu çatlak karı yine felsefe yapacak diye akla karayı seçtim
yoğurt soğumadan mayalayım bari
ne dedi o filozof karı
dört de kadar say
bir
iki üç
dört
Düşüncelerime geri döndüm:
nerde kalmıştım
geçen Konfüçyüs kafam takıldı
Bilenle tartışabilirsin, bilmeyenle tartışabilirsin. Ama bildiğini sananla tartışmak ahmaklıktır.” –diyor
Sokrates
Ben bilmediğimi bildiğim için, öteki insanlardan akıllıyım.” diyor
Nietzshe
Doğrular ve yanlışlar yoktur, sadece yorumlar vardır.”
diğer yanı
öyle ise şiir yoktur
düşünceler vardır..
şiir nasıl doğdu?
kim çıkardı bu Fikri
neden şiir yazıyorum?
kim yahu canımı çok sıkıyor?
Şiir zihnimdeki duyguların dökümanı
yazıya çıkarılmış hali
hayal edip yazıyorsam
öyle ise rüyada mıyım
ayık gezerken nasıl hayal edebiliyorum
Uykuda ben:
bırakın beni
sen kimsin
nereye gidiyorum
burası neresi
hey yavaş yavaş
düşüyorum
Annneeee!
çakıl madım yere
düşmüşüm ranzadan
gördüklerim çok korkunçtu
havalanıp uçuyordum
iki kat yükseldim, dünyanın üzerinde yürüdüm biraz
çıplak insanlar aşağı iniyordu
Pembe bir evrene çıktım ordada insanlar göğe çıkıyordu
aşağıya doğru düştüğümü gördüm
hiç tanımadığım insanların doğuşunu seyrettim
garip bir rüyaydı .
Hâlâ nefes alırken yatağımdan nasıl kalkıp uçabildim
"yürüyen ömrü uzun bir kelebekmiyim yoksa ben"
Uyandım ve elimde bu yazı
Metafizik şiir
bu resimi çizebildiniz mi ?
5.0
100% (4)