0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
152
Okunma
Gün geçmiyor ki kendilerine "Kur’an Müslümanı" diyen nâdânların yeni bir herzesini duymayalım. Üstelik her defasında çıtayı biraz daha yükseğe kaldırıyorlar. Saçmalamanın pergelini iyice açıyorlar. İşte, onlardan henüz ’küçük enişte’ kıvamında birisi, Sakallı Maço Hocaefendi. Kendisi hadis inkârcılığında yeni bir isim. Vuhuuu! X’te, eski adıyla Twitter’da yani, @sakallimaco hesabını kullanıyor. Birbirinden alımlı, çalımlı, janjanlı paylaşımlarını da insanlığa buradan bahşediyor. Tabii bir Mustafa İslamoğlu, bir Caner Taslaman, bir Mehmet Okuyan değil şimdilik. Fakat bu hızda saçmalamaya devam ederse "Neden olmasın?" diye de düşündürüyor. Kariyer planlaması yapmak isteyenler için cehennem de katman katman. İniş pisti açık. Eh, uzatmayalım muhterem kârilerim, sadede gelelim.
Bu Sakallı Maço Hocafendi geçtiğimiz gün elini ’selâ’ mevzuuna da attı. Ay, ay, ay. Ümmetin derdi biter mi? Hangi biriyle uğraşsın muhterem? Işık vere vere kendisi kömüre döndü. Ve dedi ki: "Selâ şirktir!" Neymiş efendim? Şirkmiş. Vay anam vay. Hele zurnanın düttürüsüne! Niye öyleymiş peki? Çünkü salavat tabir ettiğimiz bölümde Peygamber Efendimiz aleyhissalatuvesselam övülüyormuş. Oooooo! Cürme bak! Yanlış duymadınız. Sakallı Maço Hocaefendi’ye göre Aleyhissalatuvesselam Efendimizi övmek günah. Ne günahı! Heeey yavruuum. Günah bunun yanında melek kalır. Şirk! Yani Allah’a ortak koşma. Yaratışta mülkü pay etme! Doğrudan cehennem sebebi yani.
Neden öyleymiş peki? Çünkü Allah’tan başka kimse övülemezmiş. Kur’an’da buyruluyormuş ki: "Ve hamd bütün âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur!" Peki, bu Sakallı Maço, diğer adıyla Serhat Sarı, Kur’an’da bizzat Cenab-ı Hakkın nebilerini övdüğünü hatırlıyor mu? Yok. Iı-ııhh! Cık. Kesinlikle hatırlamıyor. Ama Allah’tan biz hatırlıyoruz.
Mesela: Ahzap sûresinin 46. ayetinde Aleyhissalatuvesselam Efendimizin tarif edilişi hatırlıyoruz: "Allah’ın izniyle Allah’a çağıran bir dâvetçi ve nûr saçan bir kandil olarak lûtfettik." İnşirâh sûresinin 4. ayetini hatırlıyoruz yine: "Senin ismini ve şânını yüceltmedik mi?" Kalem sûresi 4. ayetini hatırlıyoruz: "Şüphesiz ki sen pek büyük ahlâk üzeresin." Enbiyâ sûresi 107. ayetini hatırlıyoruz: "Ve seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik..."
Hülasa: Sakallı Maço Hocaefendi’ye göre övülmesi şirk olan Efendimiz aleyhissalatuvesselamı bizzat yine Kur’an’ın övdüğünü hatırlıyoruz. Yani, Kur’an, yasakladığı şeyi kendisi yapıyor gibi. Hâşâ... Hem de, bir kere değil, çok kereler yapıyor. O halde, değil Serhat Sarı’nınkini (o işimize yaramıyor çünkü), normal çalışan bir insan aklını baz alarak diyoruz ki: Herhalde Sakallı Maço Hocaefendi birşeyleri yanlış anladı. Zekaveti(!) mevzudaki derinliği derkedemedi. "Ve hamd bütün âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur!" ifadesi "Allah’tan başkasına iltifat ederseniz şirktir ha!" demek değil. Ya? O ’makam-ı tevhid’de bir beyan. Yani övgüye değer görülen şeylerdeki cemaller, kemaller, meziyetler vs. hepsinin yaratıcısı olarak Allah’ı bilmek sadedinde öğretilmiş bir hakikat. Asıl adresi gösteriyor. Bir ’Mana-i Harfî’ dersi. Yoksa Allah’tan başka herhangi birşeye iltifat etmeyi yasaklamıyor. Hani, medeni halini bilmiyoruz ama, yine de korkuyoruz. Bu yanlış anlama sürerse Serhat Sarı’mız evde kalabilir. Bu zamanda hanımına şöyle gönül alıcı bir iltifat etmeyen herifi hangi kadın evine sokar? Serhat Sarı olmak zor iş be.
Neyse. Mevzumuza dönelim: Başta mahlukatın en hayırlısı Efendimiz Aleyhissalatuvesselam olmak üzere, peygamberler, Allah dostları, kemal sahipleri, fâzıllar, güzeller vs. övülüyor-övülebilir. Nice nice salâtlar-salavâtlar söyleniyor-söylenebilir. Naatlar, kasideler, şiirler, ilahîler yazılıyor-yazılabilir. Çünkü onlar övülürken, söylenirken, yazılırken, hâşâ, "Üzerlerindeki kemalin hakiki mal sahibidirler!" denmiş olmuyor. Asla. Asla değil. Onların sadece birer ayna olduğu kalpte tutuluyor. Fakat, Kur’an’ın da tatbik ettiği yol üzere, Hüda bahşı sanatları sena ediliyor.
Aslında, Sakallı Maço Hocaefendi olsun yahut başka bir mecnun olsun, salavatlara-selâya ’övgü içerdikleri için’ takık değiller. Hayır. Bu sadece buzdağının gösterilen kısmı. Cerbeze. Bence esas takıldıkları salavatın ümmet ile nübüvvet arasında dinamik ilişki kurması. Yani, "Kişi sevdiğiyle beraberdir!" sırrında söylendiği gibi, Onu ne kadar anıyorsan o kadar seviyorsun demektir. Peygamber Efendimiz aleyhissalatuvesselama salavat getiren birisi elbette kalbinde herdem taze bir peygamber sevgisi bulunduruyor. Bu necip irtibatı kesmeyeni hadislere/sünnete düşman etmek kolay mı ha! Serhat Sarı gibilerin salavata asıl husumetleri bu rabıtadan kaynaklanıyor. Ne diyelim? Cenab-ı Hak rüşdümüzü ilham etsin. Hidayetleri mümkünse ihtida olsunlar. Yoksa ümmetin başından defolsunlar.
5.0
100% (1)