0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
130
Okunma
ÖYKÜ OLAN UMUTLAR
"İpek mendil" (53)
Dağıstan göçmeni bir ailenin oğludur Kurban Ağa
Ağalık öyle babadan dededen kalma mirasla değil kendi bilek gücüyle kendi çabası ile ağa olmuş.
Zaten atalarının miras bırakacak bir şeyleri yok,
1864 yılında Ruslar tarafından zorunlu göçe tabi tutulmuş, paramparça aileler olarak Anadolu’ya sürgün gelmişler.
Kiminin anası yok, kiminin babası yok kiminin karısı kiminin kocası
Reşadiye köyümüzde yerleşik hayata geçince parçalanmış aileler, tekrar birbirlerinin yaralarını sararak aileler kurmuşlar.
Annesi Bahu hatun ile gelen Asiyet hanım da öyle Dağıstan göçmeni bir ailenin kızı, Yetim ve öksüz olan Kurban ile baş-göz edilerek aile olmaları sağlanmış.
...
Yıl 1950 Oğulları Şamil ;
Bir çift atın peşinde Devletin tahsis ettiği arazide kara saban ile sınır çizerek tarla yapacak yaşta bir delikanlı, On dört bilemedin On beşinde.
Yine kendileri gibi göçmen bir aile olan Hamzat bey ile Cevharat hanımın kızı Cevahir’e sevdalı.
Göçmen aile diyorum çünkü bizim köyümüzün kurucu halkının hepsi göçmen
Kimi Dağıstan
Kimi Gürcistan
Kimi Karabağ göçmeni.
Cevahir de Şamil’e karşı boş değil, ne ki görse içerisinde bir kıpırdanmalar oluyor.
Şamil gençliğine gümrahlığına rağmen, o gün tarla yapmaktan yorgun argın erken dönüyor eve
Atların hamutlarını çıkartıp yemliyor ve kendini makattaki döşeğinde atıyor,
"O haldeyken bile yastığının altından çıkarttığı, kenarları dantelli ve bir köşesinde çiçek işlemeli beyaz ipek mendili eline alıp onunla hayal kurarak vakit geçiriyor"
Bir müddet sonra sofadan Asiyet anası sesleniyor
- Oğlum Şamil haydi kalk Hago yaptım soğumadan yiyelim
Baban atı ile komşu köye davete gitti
" Bu arada, Kurban Ağa’nın koşum atlarının haricinde özel olarak beslediği, binek olarak kullandığı ve düğün yarışlarında çoğu zaman birincilik alan güzel bir yarış atı vardır "
--Ana hiç iştahım yok,
- Oğlum bir tane olsun yesen Hago’dan sıcak sıcak.
- Hemide hamurunu Cevahir’e yoğurttum.
Şamil Cevahir in adını duyunca zorunan da olsa kalktı, iki tane yedi Hago’dan
-- Ana Cevahir ne Zaman geldi ki , bişey konuştunuz mu ?
- Yok oğlum hamuru yoğurarcak gücüm yoktu, Cevharat bacıya seslendim Cevahiri göndermesi için
-Sağolsun geldi hamuru yoğurup gitti gerisini ben yaptım.
- Ana babam ne diyor Cevahir için
--Oğlum şu işleri bir bitirelim tohumları ektikten sonra seni şehire hekime götürecek, ondan sonra çaresine bakarız diyor.
Helkilerin özel tıkırtısından Cevahir in suya gittiğini anlayan Şamil Cevahir in dönüşünü kapının önünde bir şeylerle oylanarak bekliyor.
. Cevahir su dolu helkilerle kapının önünden geçerken
Dağıstandaki gibi dilce;
-- Eline sağlık Hago güzel olmuş
Cevahir de dilce;
--- Ben sadece yoğurdum gerisini Asiyet hala yaptı diyor.
Cevahir de görüyordu Şamil in günden güne eridiğini, benzinin sarardığını, zayıfladığını.
Ve bir sabah Asiyet ana yatakları düzeltirken Şamiil’in yastığında kan lekesi görüyor,
Telaşla
- Kurban efendi Kurban efendi diye sesleniyor.
Yastıktaki kan lekesini gösterince
Kurban Ağa;
---Asiyet hanım yarin için yol hazırlığı gör
--- Sabah namazından sonra Şamil’i Tokat’ta hekime götürmek için yola çıkacağım.
Şamil hekime gideceğini duyunca, Akşamdan Cevahir ile hem vedalaşır hem helalleşir.
Akşamdan yolluklar hazırlanır, atın yem torbasına üç günlük arpa saman koyulur,
Ertesi gün sabah namazı ile birlikte Şamil’i terkisine alır, yamçı ile sarmalar yola koyulur.
Köy ile şehir arası yüz kilometreye yakındır, ilk gün geç saatlerde, Kazovanın ortasındaki Pazar’da bulunan " Mahperi Hatun kevansarayına" varırlar.
Geceyi Mahperi Hatun kevansarayında geçirirler ve yine sabah namazı ile birlikte yola revan olurlar.
İkindi vakti olmuştur ki Tokat hastahanesine ulaşırlar.
Hekim Şamil’i muayene eder, Kurban Ağaya
dönerek
----Delikanlı "İnce hastalığa"yakalanmış" bir müddet hastahanede yatıracağız,
----Tedavi bir iki ay sürer, birazda masrafı olur ona göre.
Kurban Ağa;
--- Tamam ben yarin gelir istediğiniz parayı öderim der
O geceyi bir handa geçirir, Hancıya da tembihler
---Atım yarış atıdır ve acele satılıktır, atıma bir müşteri bul.
Gece atı inceleyen Hancı, ertesi gün sabah Kurban Ağa’yı uyandırır,
Yarış Atını, Gümüş işlemeli Eyerini ve Yamçını hepsini birden verirsen ben alıyorum der.
Pazarlık sonucu parasını alan Kurban Ağa hastahaneye gelir, istenilen parayı öder, arta kalan paradan da köye gidecek kadar yol harçlığı ayırdıktan sonra gerisini Şamil’e harçlık olarak hastahane yediemin’ine teslim eder.
Kurban Ağa, o gün akşama kadar hastahanede Şamil inin yanında kalır, Akşam yine Han’a döner,
Ertesi gün sabah Şamil’e uğrar vedalaşır ve Zile’ye doğru yaya olarak yola koyulur,
Bir müddet yürüdükten sonra bir Jip gelir, durdurur,
İşi rastgelmiştir Kurban Ağa’nın, Jip Zile’ye kadar gidiyordur.
Zile’den sonra da Çekerek istikametine giden bir kamyonetin kasasına binerek, Akşam ezanları okunurken köye ulaşır.
Aradan bir buçuk ay kadar geçmiş ve Şamil’in, babası ile ektiği ekin başakları altın sarısı rengini almaya başlamıştır,
Kurban Ağa Asiyet hanıma dönerek;
---Harman zamanı gelmeden, yarın atarabası ile Tokat’a gidip Şamil’iı dolanayım iyileştiyse de alıp getireyim,
--- At arabasına bir yorgan bir döşek denkle, birazda yolluk hazırla der.
Ve ertesi gün yine sabah ezanı ile yola revan olur Kurban Ağa
İkinci gün Tokat’a Hastahaneye ulaşır,
Doğru Şamil in yattığı koğuşa gider
Ancak Şamil’in yatağında başkası yatmaktadır.
Telaşla doktoru bulur, oğlunu sorar
Doktor biraz yutkunduktan sonra
---- Gel odama gidelim der
---- Bak Kurban Ağa sana ulaşma ve haber gönderme imkanımız yoktu,
Sen gittikten bir ay sonra çocuk vefat etti,
Defin için Belediyeye teslim ettik, onlarda muhtemelen "Dokuz taşlar" mezarlığında kimsesizler bölümüne defnetmişlerdir der.
Ve odadaki dolabın kapağını açar, küçük bir bez torba içerisinde bulunan Şamil’in emanetlerini teslim etmek için masaya boşaltır.
Emanet olarak bir süvari pantolon, bir mintan, bir çift papuç ve birde İpek mendile sarılı harçlıktan arta kalan para.
Kurban Ağa dirayetli adamdır, tevekküllüdür, kadere inanan biridir ancak İpek mendili görünce kendini daha fazla tutamaz, hüngür hüngür ağlamaya başlar.
Bir müddet sonra sakinleşir emanetleri alır,
Belediyeye gider mezarı sorar. Belediyeden aldığı,
"Kimsesizleri defnederken kayıt tutmuyoruz" cevabı Kurban Ağayı bir daha yıkar.
Oğlunu göremediği gibi mezarınıda göremeyecektir.
Köyden ayrılışının üçüncü günün sonunda akşam üzeri köye döndüğünde,
Cevahir köyün girişinde beklemektedir, Evlerinin damından Zile yolunu gözlediği için at arabasını uzaktan görmüştür.
---Dayı Şamil nerede ?
Kurban Ağa cevap veremez,kan çanağına dönmüş gözlerle bakarak, elini sakosunun cebine atar,
Üzerinde kan lekesi olan " İpek mendili" uzatır Cevahir’e
--- Şamil’den geriye bu kalmış kızım.
...
1709/2025 - İ.ANİK